Tutanın tuttuğunu söğüşlediği bir süreçten geçiyoruz.

Ama maşallah, bizi yönetenlere göre her şey süt liman.

Yaz dönemi köyümdeyim.

Hafta sonu, akşam saatlerinde pazara gittim.

Yaz sebzesinin, köyün bahçelerinde yetişenlerinin fiyatlarına şöyle bir göz attım.

Domates 25, salatalık 20, biber 15, patlıcan 15 lira hala.

Kendi kendime söyledim, “Hani yazın fiyatlar düşecek, enflasyon da düşüşe geçecekti?” diye.

Kuracağım turşuya çeşni olarak katmak amacıyla bir kilo kelek alayım dedim, satıcıya sordum ‘kilosu 50 lira’ sözünü duyunca tezgahın başından kaçarcasına uzaklaştığımı hatırlıyorum.

Akşam saatleri, ihtiyaçların onda birini bile alamadan yeniden dönüyorum köyüme.

Laptopumun başına geçip haber sitelerini şöyle bir dolaşıyorum ve umutsuzluğumu umuda dönüştüren haberler düşünce ajanslara, gazetelere, kendi kendime “Millet korku duvarlarını yıkıyor” sözleri dökülüveriyor.

ORC Araştırma’nın son çalışmasındaki verileri inceliyorum.

Bana göre en çarpıcı veri, AKP’nin kalesi olarak bilinen illerde iktidar partisi ve yancısının yüzde 15’in üzerinde oy kaybettikleri, İstanbul, Ankara gibi illerde ise CHP ve İyi Partinin oylarını daha da artırdıkları gerçeğiydi.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesi bir yana, bu verilerle ikinci tura kalması bile imkansız görünüyor.

Aynı araştırma şirketi raporunda, ‘Ak Partideki erime bu hızla devam ederse, partinin 2023 seçimlerinden 3. Parti olarak çıkması yüksek bir ihtimal’ bölümüne odaklanıyorum.

Hemen ardından, geçen hafta düzenlediği mitingde tam bir katılım fiyaskosu yaşayan iktidar partisinin Kayseri’de ikinci şoku yaşamasına neden olacak habere dikkat kesiliyorum.

“14’ü Ak Partiden, biri MHP’den istifa eden 57 muhtar CHP’ye üye oldu ve rozetlerini CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu taktı” haberiydi bu.

Daha sonra Merkez Bankası Başkanının İstanbul Sanayi Odası Meclisi’nde sanayicileri suçlamaya kalkışması ve aldığı aynı sertlikteki cevaba odaklanıyorum.

Bu tartışma, ülkede sadece dar gelirlinin değil, üreten sanayicinin de gidişattan duyduğu rahatsızlığın dile gelişi idi bana göre.

Sayın Cumhurbaşkanı da Ordu’daydı, Kayseri’de bulamadığı coşkuyu Ordu’da bulmuş, kürsüden ülkenin 2053 vizyonuna hazırlandığından bahsediyor, ''Tüm dünya krizlerin pençesinde kıvranırken biz dolu dizgin ilerlemeyi sürdürüyoruz.'' diyordu.

Evet Sayın Cumhurbaşkanım, doludizgin ilerleyen bir şeyler var ülkede, bunlardan ilki enflasyon, ikincisi dolar, üçüncüsü fiyat etiketlerindeki rakamlar.

Ordu konuşmasından anladığım, Sayın Cumhurbaşkanı son 10 yıldır 2023 için verdiği sözleri unutturup Milletin önüne yeni bir hedef koymaya çalışıyor.

Ama bir bir not ettim geride kalan yıllarda, 2023 için verilen sözleri.

Türkiye 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olacaktı.

Kişi başına düşen milli gelir 45 bin dolar olacaktı.

Bu mazlum Millete yoksulluğu unutturacaktınız hani.

Yolsuzluk kavramını kazıyıp yok edecektiniz.

Yasakları kökten tarihe gömecektiniz.

Bunlar sizin 2023 hedeflerinizdi.

Bırakın 10 ekonomiden biri olmayı, ilk 20 liginden de düştük sayenizde.

Kişi başına milli geliri 12 bin 500 dolardan, 8 bine indirmeyi başarmış bir iktidarsınız.

Ülkenin yüzde 90’ını ‘Yoksullukta’ bir araya getirdiniz, açlık ligi kuruldu sayenizde ülkemde.

Yasaklara gelince, “Nefes almak ve su içmenin ötesinde konuşmayı, düşünmeyi bile yasakladınız..”

Yani diyeceğim tarihe, ‘Söz verdiklerinin, taahhüt ettiklerinin tam tersini yapan iktidar’ olarak geçtiniz.

Daha da acısı nedir biliyor musunuz?

Bu mazlum millete ve bu güzel ülkeye tamı tamına 20 yıl kaybettirdiniz.

Bu 20 yılda ülkeyi de tam 50 yıl geriye götürdünüz.

Daha komiğini de söyleyeyim haydi;

Hala kendinizi başarılı sanıyorsunuz, başarılı sayıyorsunuz ya, bu millet en çok da ona isyan ediyor.