Farkında mısınız.
İktidar, gelecekte önündeki büyük engeli kaldırmak için, yakasında CHP rozeti olanları tek tek içeri sokuyor, dürüstlüğü, namuslu olmayı cezalandırıyor ve halk bu büyük oyunu görüyor, içeri tıkılan Belediye Başkanlarına, belediye bürokratlarına büyük bir destek veriyor.
Ama CHP Genel Merkezini yönetenler her Çarşamba ve her hafta sonu düzenledikleri mitinglerde, adeta, çocukların bilinen oyunu ‘Acımadı ki’yi oynuyor.
Her Acımadı ki oyunu sonrası bir belediye başkanı ve bir kaç bürokrat daha içeri tıkılarak adeta milletin sabrı test ediliyor.
İktidarın tamamen zaman kazanmak ve yandaşına, kalan köşeleri de döndürmek amacıyla başlattığı, ne idüğü belirsiz bir komisyonla milleti oyalamasına adeta zemin hazırlıyor, destek veriyor.
İktidar Yargısının sudan sebeplerle cezaevlerine doldurduğu il ve ilçe belediye başkanlarının yönettiği kentlerde, ortaya çıkan sıkıntıları ise o il ve ilçelerin halkı çekiyor.
Mesela Ekrem İmamoğlu görevinin başında olsaydı, Sosyal Konut Adı altında Baraj Kıyısında binlerce konutun inşaatına başlanabilir miydi?
Bir çok kentte, AKP’li belediyelerden kalan peşkeş çekilmiş binalar, tahsisli araçlar geri çekilebilir miydi?
Başta Melih Gökçek olmak üzere, bir çok AKP'li Başkan hakkında hazırlanan dosyalar olmak üzere, milyarlık vurgunlar Devletin Yargısının önüne konulabilir, o yargı da onları sümen altında tutabilir miydi?
Siz de diyeceksiniz ki, sonuca bakacaksın, hazırlanan dosyalar ya bakanın ya da savcıların masasında bekliyor.
Bu milyarlarca liralık yolsuzluklar ortada dururken, son 1,5 yılda ve son 6,5 yılda CHP’den seçilen Belediye Başkanları, yüzlerce müfettişe rağmen milyarlık vurgunlar yapmış, duy da inanma.
Bana göre, Beyoğlu Belediye Başkanı ve arkadaşlarına yapılan operasyon bardağı taşıran damla olmalıydı, olmalıdır.
Zira, "Fakir çocukları da temiz su içsin" diye tüm okullara su sebili koymayı akıl eden bir yöneticiden hırsız yaratılamaz.
Görmüyor musunuz, bu iktidar, elindeki kırbacı Ana Muhalefet Partisinin sırtında tutarak onu hizaya getirmeye çalışmaktadır.
Bir yandan sen “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" kuracaksın, öbür taraftan, o komisyonun ikinci en büyük partisini sopayla, kırbaçla hizada ve hizanda tutmaya çalışacaksın.
Neresi Milli Dayanışma, neresi Kardeşlik, neresi Demokrasi?
Komisyon oluşturulurken de yazdım, tekrar ediyorum;
Bu bir oyalama ve zamana oynama taktiğidir.
2015 yılında Ahmet Davutoğlu’nun icat ettiği ‘İstikşafi’ sürecin yeni bir versiyonu ile karşı karşıyadır Ülkemiz ve Aziz Milletimiz.
Yahu bu kadar saf olamaz Atatürk’ün kurduğu partiyi yönetenler.
İyiniyet diyeceğim ama bu iş iyiniyetin ötesine geçti.
Adamın biri serseri mayın gibi geziyor ülkede, AKP’li belediyelerden aldığı işler Pür-u Pak, CHP’li Belediyelerden aldığı işlere ise çamur bulaşmış.
Haydi öyle kabul edelim, O zaman sormazlar mı, o Ahlaksız niye dışarda, madem o kadar insana rüşvet dağıtmış?
Artık sabır taşının çatladığı bir aşamadayız.
Klasik Meydan Mitinglerinin bir tık ilerisine geçilmeli ve “Siz CHP’li Belediyelerin Başkanlarını çalışamaz hale getirerek, o başkanları seçen kentlerin halkından intikam alıyorsunuz.” diye haykırma zamanıdır.
Kaybedeceği bir şeyi kalmayan kişiden, gruptan, oluşumdan daha tehlikelisi yoktur.
Baksanıza, yalanlarına sahip çıkacak adamların üzerine kurdukları baskıya.
Krizi firsata çeviren bazı iktidar destekli Avukatlar, resmen tutuklu CHP’lilere ve Belediye Bürokratlarına, “Ya şu ifadeyi ver, ya da seni kiralık katil tutmaktan süründürürüz, tabii yanında da biraz para ver” diye köşeye sıkıştırmaya çalışıyor.
Yarın Ali İhsan Aktaş’a suikast senaryosu hayata geçirilir ve azmettirmekten bir CHP üst düzey Yöneticisini hakkında işlem başlatılırsa ne olacak.
Ne de olsa İktidar Borazanı Tüpçünün Gazetesi yazdı, yalancı mı çıkaracaklar kocaman gazeteyi!
Bu iktidarın miadını doldurduğunu düşünen kahır ekseriyetin umudu CHP’dir ve birinci parti konumuna gelen CHP’nin, iktidar partisi ile destekçisinin zaman kazanma oyunlarına alet olması başta CHP’liler olmak üzere, gönlü Demokrasiden yana olan kitleleri endişeye sürüklüyor.
Zira bir ülkede yargı bağımsızlığını yitirip, topluma Beyaz Toroslu mesajlar verecek konuma geldi ise; orada Demokrasi aramak, Barış ve Kardeşlik görüşmeleri ile zaman tüketmek beyhude bir çabadan ibarettir.
Daha da önemlisi, artık emekli, Asgari Ücretli ve hatta memur, kirada oturduğu evin kirası ile ısıtma, aydınlatma ve su giderlerini karşılayamayacak duruma düşmüş, düşürülmüştür.
İktidar ise, omuzlarında yükseldiği kitleleri yok sayıp, omuzladığı bir avuç mutlu azınlığın kendisini bir kez daha iktidar yapacağını sanmakta ve ummaktadır.
Yani bu ülkenin öncelikli sorunu ekonomidir, sağlıktır, eğitimdir, Demokratik Değerlerdir, Cumhuriyettir.
Böylesi bir dönemde, küfrederek iktidar oldukları Apo'yu, aynı kitlelere alkışlatarak bir kez daha iktidar olacağını sanmak ve ummak gaflettir, dalalettir ve hatta hıyanettir.
Görmüyor musunuz, iktidar ve yamakları bile rahatsızdır, Emperyalizmin önlerine koyduğu bu senaryodan.
O zaman sormazlar mı CHP'yi yonetenlere, “Sizin ne işiniz var, sadece adında, Milli Dayanışma olan, sadece adında Kardeşlik olan, sadece adında Demokrasi olan böyle bir komisyonda” diye.