Belediye Meclis Üyesi Kazım Yücel’in Keykubat Bölgesinden yaptığı çekimi izlerken ben utandım.

Temelinin atıldığı, ilk fidanların dikildiği gün geldi aklıma.

Birkaç kürek de toprak atmakta nasip olmuştu, bir iki fidanın altına.

Gazeteler, “Çevre yatırımı böyle olur” diye vermişlerdi haberi.

Kolay değil, 1 milyon 100 bin metrekarelik bir alanın 700 bin metrekarelik bölümü yeşillendirilecek, ağaçlandırılacak kalan bölümde ise sosyal etkinlik alanları olacaktı.

Ağaçlandırma da, çam ve akasyayla birlikte meyve fidanla şeklinde planlanmış, çeşitli meyve ağaçlarının da dikimi gerçekleşmişti.

Gazelerde, parkın ilk fidanlarının dikilmesi ile ilgili 30 Nisan 2018 tarihli haberlerde şu bilgiler veriliyordu;

“Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin de katılımıyla sirenler çaldı ve Keykubat Tepesi’ne aynı anda 10 bin boylu ağaç dikildi. Yaklaşık 20 bin kişinin katılımıyla yapılan Ağaç Dikme Şenliği’nde konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, “Gelecek nesillerimize en değerli mirası bırakıyoruz” dedi. Büyükşehir Belediyesi’nin ilimizin ve ülkemizin en büyük park alanlarından birisi haline getireceği Keykubat Tepesi’nde gerçekleştirilen Ağaç Dikme Şenliği’ne Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki , Ekonomi Eski Bakanı Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik’in yanı sıra Vali Süleyman Kamçı, Kayseri Milletvekilleri İsmail Tamer, Hülya Nergis Atçı, bürokratlar, ilçe belediye başkanları ve şehrin farklı bölgelerinden gelen yaklaşık 20 bin vatandaş katıldı. Konuşmaların ardından butona basılarak sirenler çaldı ve aynı anda vatandaşların katılımıyla 10 bin ağaç iplerle kaldırıldı ve açılan çukurlara dikildi. Aynı anda dikilen 10 bin ağaçla Keykubat Tepesi bir anda yeşile büründü. Şenliğe katılan protokol mensupları da meyve ağaçları diktiler.”

2018-2022

Tam 4,5 yıl geçmiş ve bir arpa boyu yol alınmamış bu projede.

Dedim ya, ben bile utandım.

Bu kadar zaman geçti ve ilk ağaçlarının dikiminde bulunduğum, ‘Keykubat Parkı ne oldu?’ diye gidip bakmadığım için.

Diz boyu kurumuş ot, adeta ‘Su’ diye feryat ede ede sararmış, bir bölümü kurumuş ağaçları görünce..

Daha da acı olanı nedir biliyor musunuz?

Mustafa Çelik’in yerine gelen Memduh Büyükkılıç, kentin en değerli arsasını ‘Millet Bahçesi’ olarak planlıyor, adını Recep Tayyip Erdoğan koyuyor ve TOKİ’ye ‘gel burada bir park yap’ diyor.

Park İnşaatı büyük bir hızla devam ederken, sabahları ve akşam trafiğin kilitlendiği, Mehmet Özhaseki’nin bir zamanda Hint Tapınaklarını andıran bir yapı diktiği, sonradan yıktırılan, Kartal Kavşağı cepheli bir de cami planlanmış. Caminin sadece temel maliyeti 75 milyon lira. 700 milyon lira muammen bedelle ihale edilecek. Düz hesap 1 milyar liraya cami yaptırılıyor o Millet Bahçesinin Kartal Kavşağına bakan bölümüne.

Görüyorsunuz değil mi, bu milletin ortak değerlerinin nasıl hoyratça yok edildiğini, kaynaklarının nasıl israf ediğini.

Ama suç Mustafa Çelik’te.

Nereden çıktı, “Keykubat Parkı” adı.

Park demek de neymiş, ‘Millet Bahçesi’ dururken.

Keykubat’ta kimmiş, Sayın Erdoğan varken.

Koyaydın adını, “Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi..” göreydin bir yılda nasıl da ayağa kaldırılıyordu o bölge.

Hadi Recep Tayyip Erdoğan aklına gelmedi, “Cennet Mekan Sultan Abdülhamit Millet Bahçesi” adını da mı veremedin.

Meyve ağacı dikmekte nereden çıktı?

Orada yetişen kayısılar, dutlar, elmaları vatandaş yemeye başlasaydı, bedava çay ve kek ilgi görür müydü?

İroni bir yana.

Dönemin bakanı, bu günün Büyükşehir Belediye Başkanı, o günün milletvekilleri ve prokole dahil zevat, şaşalı söylemlerle ilk ağaçlarını diktiğiniz, tam bir yaşam merkezi olarak planlanmış Keykubat Parkı’nı bu millete unutturmayı başardığınız için sizi kınıyor ve boyları 1,5 metre ile 4,5 metre arasında değişen fidanları toprakla buluşturmak için toplanan 20 bini aşkın insandan özür dilemenizi bekliyorum.

Sayın Büyükkılıç’ı da bir kez daha uyarıyorum.

700 milyonluk caminin finansörü olarak lanse ettiğiniz zat ile ilgili burnuma pis kokular geliyor ve bir plan parçası bu günlerde elden ele dolaşıyor.

Haram tuğladan bina olmaz.

Hele ibadethane hiç mi hiç olmaz.

Yarın utanacağınız, yüzünüzü yere eğdirecek bir durum ortaya çıkarsa ve o yaptırdığınız okulların, Camii Şerif’in üzerindeki tabelaları sökmek zorunda kalırsanız, bunu Kayseri Halkına izah edemezsiniz.

Hayırseverlik kavramını bu kadar ayağa düşürmeyin.

Gördük ağabeylerinizin hayırseverlerini.

Mehmet Cengizleri, Reza Zarabları, Sezgin Baran korkmazları..