BİLEREK VE BÖLEREK..

Farkında değil misiniz?

Güzel ülkem ekonomik, sosyal ve siyasal felaketin tam kıyısına kadar geldi.

Emperyalizmin, Uluslararası Kapitalizmin, Siyonizmin ve çok uluslu tekellerin oyuncağı olduk.

Demokrasinin, insana dair, topluma dair, ülkeye dair hükümlerini sistemden kaldırdık.

Öz yurdumuzda parya muamelesi görmeye başladık.

Kaderimiz tek bir adamın iki dudağı arasına mahkum.

600 Kişilik bir Meclis, hiçbir yaptırım gücü kalmamış.

Anayasa Mahkemesi'nin kararları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları, Sulh Hukuk Mahkemesi kararları ile hiç edilebiliyor.

Yargı yorgun, bitap, çaresiz.

Talimatla yapıyor adeta işini.

Şanlı Türk Ordusu paramparça.

Neredeyse Atatürk'ü övmenin yasaklandığı bir yapıya büründürüldü. Diyeni de ordudan uzaklaştırır hale geldiler.

Bakanlıklar, çok uluslu hale gelmiş şirketlerin adamlarına pay edilmiş.

Hastaneler Kralı Sağlık Bakanı, Tarım Kralı Tarım Bakanı, Tarikat hizmetlisi ve Eğitim Baronu Eğitim Bakanı, Turizm Baronu Turizm Bakanı. İngiliz Mehmet Hazine ve Maliye'nin başında.

Memleketin parasal meseleleri ailelerin akşam yemeğinde karar altına alınıyor. Damatlar, kayınpederler, evin delikanlıları oturup memleketin kaynakları hakkında karar veriyor, uygulama mercilerine tebliğ ediliyor.

Oyunun kuralına göre oynanmadığını hatırlatan bürokrat o anda görevden alınıyor, yerine aileye yakın bir isim getiriliyor.

Merkez Bankası ve TÜİK’te olduğu gibi.

Mahalle Kahvehanesinde sürekli A Haber’in yayında kalması için kahveciye çaydan kazandığının iki katı para ödeniyor birileri tarafından.

İktidar tarafından oluşturulan Saray Soytarısı tipler Sosyal Medyada salladıkları kuyruklu yalanlara göre primlendiriliyor, yerel yayın organlarının kapılarında artık taksimetre çalıştırılıyor.

‘Ülke uçuruma gidiyor’, ‘Millet açlıkla sınanıyor’ gibi yazılar yazanlar ise ‘Terörist Yaftası’ ile yaftalanıyor.

Ülkemin, milletimin çağdaş dünyadaki itibarı sıfırın altında.

İç ve dış borç gırtlağa dayandı.

Orta gelirli bırakılmadı herkes fakirleştirildi, iktidarın oylarını alarak, 24 yıldır ülkeyi yönettiği yoksullar ise resmen aç, önlerinde tek besin kaynağı kaldı, o da cehalet.

Ülkede kafası çalışan, alanında iyi eğitim almış herkes kapağı Avrupa’ya, ABD’ye atmanın telaşında.

Anadolu insanı, karnı topraktan doymadığı için havlu attı, tarlasını ekemez noktada.

Ülke topraklarının neredeyse yarısı çiftçi tarafından kredi için ipotek verilmiş durumda.

İktidar kayığındakilerin ise keyifleri keka.

5 Yıldızlı Otellerde safahat sürüyor, evine ekmek götüremeyen kahır ekseriyete “Pastırmalı Somon”, “Sucuklu yumurta” tarifleri veriyorlar, Gastronomi etkinliklerinde.

Cumhuriyet’in ülkeye kazandırdığı ne kadar kurum ve tesis varsa, artık yabancıların elinde.

İktidar kayığındakiler, çocuklarını ve torunlarını bile yerleştirdiler kamunun kilit noktalarına.

‘Liyakat’ kavramının yerini ‘Hamili kart’ kavramı aldı.

Yani güzel ülkem, ‘Ahlakın güçsüz, gücün ise ahlaksız olduğu’ günlerden geçiyor.

Efendiler, artık uyanma vaktidir.

Dünyanın hiçbir ülkesinde, “Yüksek ahlakın para ve güçle kazanıldığını görmedim ama yüksek ahlaksızlığın yalnız para ve güç ile elde edildiğini gördüm.”

O nedenle, uyanın artık.

Size ahlak, erdem gibi değerler pazarlayanların yüzlerindeki riya maskesini artık görün.

Yaşadığınız ülkenin kaderi ve kendi kaderinizin kendi ellerinizde olduğu gerçeğini kavrayın.

Ve siyaset kurumları, çizginiz ile saflarınızı artık netleştirin.

Ülkenin geleceği konusunda kürsüden ahkam kesme dönemi çok gerilerde kaldı.

Bu millet için, bu ülke için gelecek kaygısı taşıyan, onurlu, haysiyetli, iktidar ve muhalefet mensupları.

Çıkarın artık yakalarınızdaki rozetleri.

Demokrasi, Demokratik Parlamenter Sistem, Yasama, Yürütme ve Yargı’nın bağımsızlığı, Onurlu bir dış politika, Üretim, İstihdam seferberliği, Milli Tarım Politikası, Milli Sanayi Hamlesi, Bağımsız Türkiye gibi kavramların tamamını içine alan bir ‘Manifesto’ çerçevesinde toplanın.

Hala görmüyor musunuz?

Dünyanın ‘Deli’ damgası ile damgaladığı adam ve adamlar yönetenlerimizi parmaklarında oynatıyor.

İhanet kol geziyor güzel ülkemin her karış toprağında.

Atatürk’e saldırmak, Cumhuriyet ve Demokrasiye hakaret, iş bulmanın, görevde yükselmenin olmazsa olmazı haline getirildi.

Geminin yakıtı bitti, yelkenleri lime lime. Yani Türkiye Gemisi artık gitmiyor.

O nedenle, ayrıştıranlar, bölerek yönetenler, milletin ızdırabını duymazdan gelenlerin yüzlerindeki maskeleri artık indirin.

Aksi halde, bir daha sandığı bile göremezsiniz.

Zira yaşanan onca sıkıntıya rağmen 'Yeni Anayasa' diye tutturmalarının nedeni bu.

Görmüyor musunuz?

Şimdiden sizi ‘Terörist Yaftası’ ile yaftalamaya çalışıyor, bölerek bir seçim daha kazanmanın hesabını yapıyorlar.

Bıraksalar Devlet Bahçeli ayağına çarık, eline asa alarak yola düşüp, "Kurucu önder" dediği adamı ziyaret edecek.

Demedi mi, daha bir saat önce, "Yanıma iki adam alır, İmralı'ya ben giderim" diye.

Bu mazlum Milletin kaderi, birilerinin birileri hakkında hazırlatıp sümeninin altında tuttuğu ve ara sıra ucunu göstererek, her istediklerini yaptırdığı dosyalı bir sürece daha fazla emanet edilemez.

Unutulmasın;

Bir ülkede ve bir toplumda öncelikler sıralaması şaşırılırsa, o toplumda çözülme ve çöküş başlar.

Türkiye'nin en acil sorunu, Demokrasi ve Adalet sorunudur.

Bağımsızlık sorudur.

Üretim ve istihdam sorunudur.

Gelir dağılımı adaletsizliği sorunudur.

Bunların çözümü ise Demokrasi ile mümkündür.

Demokrasi, Denge-Denetleme rejimidir.

Hesap verebilirliktir.

Sınırsız yetkiyi reddeder.

Güçlü Demokrasi, güçlü ekonomi demektir.

‘Bağımsız, üreten Türkiye’ diye haykırmanın zamanı geldi de geçiyor.

Zaman siyaset yapma zamanı değil, yaşanan acı gerçeği anlama ve anlatma vaktidir.