BİR ERDEMDİR, ÖZÜR DİLEMEK..

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, 17 ve 25 Aralık operasyonlarında yaşananlar için, yeterli delil olmadığı için gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi.
Reza Zarab, Muammer Güler, Egemen Bağış, Erdoğan Bayraktar ve Zafer Çağlayan başta olmak üzere, onların çocukları, bürokratları, telefon konuşmaları, para kasaları, ayakkabı kutuları, para sayma makinaları artık hukuken sütten çıkmış Ak kaşık.
Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakana düşen vicdani görev, bu isimlerin görevlerine iade edilmesidir.
Zira, bir kamu görevlisi hakkında bir soruşturma açılıp görevden alınması durumunda takipsizlik kararı verildiğinde, ya da yargıda aklandığında yeniden görevine iadesi yasal bir zorunluluktur.
Görevlerine iade, insani!, hukuki!, ahlaki! bir zorunluluk haline gelmiştir.
Mal varlıklarına konulan tedbiri de kaldırdı sayın savcı, ama yetmez.
Derhal bu isimlerin avukatları yargıya gitmeli ve yüklü maddi ve manevi tazminat davaları açarak, itibarlarının zedelenmesinin karşılığını da misliyle devletten almaları gerekir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir soruşturma komisyonu kurmuştu bu konuyla ilgili.
Bu komisyon da derhal görevini tamamladığını ilan etmeli, bu isimlerden özür dileyerek dosyaların imhası ve ortadan kaldırılması yolunda karar almalıdır.
Zira Türkiye, Çağdaş, Anayasal Hukuk Devletidir.
Hukuk bir karar verdi ise, bunu tartışmak yerine hep birlikte kabullenmek zorundayız.
Ben olsam, Süleyman Aslan'ı da Merkez Bankası'nın başına getiririm.
Çünkü Ayakkabı kutusu diye çöpe attığımız nesnelerin ne kadar kullanışlı ve işe yarar olduğunu bu millet kendileri sayesinde öğrendi.
Erdoğan Bayrak'ın, "Ne yaptımsa Başbakanın talimatı ile yaptım" sözü askıda duruyormuş.
Adam kötü niyetle söylemedi.
Bu ülkenin imarı ve iskanı için yaptıklarını ima etmişti.
Kol saati mi.
Napalım, kimi 700 milyar lirayı kol saatine harcatır, kimi 700 milyara altına otomobil çektirir.
Kişilerin şahsi zevklerini burada tartışacak değiliz.
Peki saati almaya giden kurye, özel kalem vesaire.
Boşverin bunları.
Saat uçağa binip kendi başına İsviçre'den Türkiye'ye Hicret edecek değildi. Bir rehbere, bir kuryeye ihtiyacı vardı.
Peki, rezidanstaki çelik kasalar.
Yapmayın lütfer. Sayın Güler nerenin Milletvekili; Gaziantep.
Gaziantep denilince aklınıza ne gelir; Çelik kasa.
Siz hiç, mahallenizde, üzerinde "Antep Çelik kasaları" yazan kamyonun dolaştığını görmediniz mi..
Adam memleketinin üretimi çelik kasalar hediye gelmiş, evine koymuş. Bunun neresi suç.
Kasanın içinden çıkanlar mı..
Üç-Beş kuruş demiyor mu bakanın oğlu.
Cep harçlığı yani, bir iki trilyoncuk.
Tamam da, telefon konuşmaları ne olacak.
Yasal değil bu konuşmalar. Delil sayılmaz.
Gördünüz değil mi?
Adamların günahını almışız.
Ben bu günden itibaren bu dört istme "Sayın Bakanım" demeye devam edeceğim.
Savcıdan iyi bilecek değiliz ya..
17 Aralık'a az zaman kaldı.
Yıldönümünde bu insanlara bir sürpriz hazırlanmalı ve görevlerine iade edilmeleri sağlanmalıdır.
Kılıçdaroğlu'nun teklifine gelince;
Herkesin günü ve haftası var, Neden olmasın;
HIRSIZLAR HAFTASI..
Kulağa hoş geliyor..