BÖLMEK DEĞİL, BİRLEŞTİRMEK..


Hafta sonu Sayın Başbakanın, Hacıbektaş İlçesi'nde yaptığı konuşmayı dinlemişsinizdir.
Dinlemediyseniz de, üç gündür yaşanan tartışmalar sayesinde az çok bilgi sahibi olmuşsunuzdur..
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, Anadolu’nun Türkleşmesinin en önemli öncülerinden Hacı Bektaşi Veli Dergahı'nda yaptığı “Dersim ve Kerbela” benzetmesi, tek kelimeyle düşünülmeden bile kullanılmayacak kadar toplumu kamplaştıran bir söylemdir.
“Dersim açıkça Kerbela’dır” demek, aynı zamanda 'ima yollu da olsa' Seyit Rıza, Hazreti Hüseyin demek değil midir?
“Dersim açıkça Kerbela’dır” demek aynı zamanda ”Atatürk Muaviye, İnönü, Celal Bayar ve Mareşal Fevzi Çakmak Yezit, Seyit Rıza’nın yol arkadaşları da Ehl-i Beyt’tir” demekle eş anlamlı değil midir?
Bahsedilen dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Başbakanları İsmet İnönü ve Celal Bayar, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’tır. Operasyon kararının alındığı Bakanlar Kurulu Toplantısı'na Mareşal Fevzi Çakmak da katılmıştır.
"Acaba diyorum, diğerlerine yapacağınız bir şey yok, ama Merhum Fevzi Çakmak'ın rütbelerini söktürmek için Askeri Mahkemede dava açmayı da düşünüyor musunuz?" diye sormak gerekmez mi, Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu'na.
Tunceli Kanunu’nun çıktığı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, AK Partililerin, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın her fırsatta dillerinden düşürmedikleri "Demokrasi Kahramanı" olarak lanse ettikleri Merhum Adnan Menderes'te vardır toplantıda.
Beyler kendinize gelin;
Kerbela bir katliamdır, Dersim’se bir isyan.
Kerbela mazlumları karakolları basan, köprüleri atan ve dağa çıkan eşkıyalar değil halkın ve hakkın mazlum ve masum yolcularıdır. Gidişleri isyan için dağ başına değil verilen bir söz uğruna Kufe’yedir.
Dersim’de ise İslami ve insani bir talep, bir hak arayışı yoktur. Dersim’de “kula kulluk düzeni” olan eşkıyalık ve ağalık düzeninin devamı için bir ayaklanma vardır. Devletten istedikleri de şunlardır:
Dersim’e yol, köprü, karakol ve okul yapmayın, silahlarımızı toplamayın, gençlerimizi askere almayın, bir de vergilerimize karışmayın, biz eskiden olduğu gibi kendi keyfimizce verelim. Hepsi budur ve görüldüğü gibi bunların arasında Alevilikle, inanç ve ibadetle ilgili herhangi bir istek yoktur. Taleplerin tamamı ağalık ve sömürü düzeninin devamıyla ilgilidir.
Nasıl, bu gün Karakol, yol ve baraj inşaatlarının şantiyelerini basan, iş makinalarını yakan, okulları gözlerini kırpmadan ateşe veren, Bayrağımızı gönlerden indirip yakanlarla o günün isyancıları arasında siz de bir benzerlik görmüyor musunuz?
Dersim'de kazan kaldıranlar da, bu günün bölücüleri de bir tek şeyi istiyorlar. Doğu geri kalsın, kültür girmesin, sanat girmesin, eğitim girmesin, güvenlik girmesin.
O zaman onlar atlarını daha rahat koşturur, silah zoruyla istedikleri feodal ağaya oy kullandırır, yıllarca dağlarda askere kurşun sıkmış insanları, demokrasinin nimetlerini kullanarak Meclise seçtirirler.
Sayın Başbakanın kullandığı bu söz, şimdiye kadar sürdürülen bölme ve kamplaştırma projesine hizmet etmenin ötesinde anlam ifade etmez.
Türkiye'de Kürt Azılımı, Çerkez Açılımı, Alevi Açılımı, Roman Açılımı gibi safsatalarla millet adeta kamplara ayrılmış durumda.
Oysa, hükümet edenlerin yapması gereken bir tek şey vardır.
Millet Açılımı Projesini hayata geçirmek gibi.
Eğer yönetenler toplumu kamplara bölmek yerine acıda, tasada, kaygıda, mutlulukta bir araya getirirse, ülke kalkınır, huzur oluşur.
Aksi takdirde, benim şehidim senin şehidin, benim askerim, senin gerillan anlayışı ülkenin bölünmesine zemin hazırlamanın ötesinde işe yaramaz.
Bu gün güzel vatanımın bir bölümünde Kuzey Irak'lı Peşmergeler sevgi gösterileri içerisinde, hem de Cumhuriyet Bayramında karşılanıp uğurlanıyor ve karşılamada "Biji Obama" diye slogan atılıyorsa, "Dersim Kerbeladır" gibi altyapısız bir iddia ortaya atarak kamplaşma, kutuplaşma ateşine benzin taşıyan Sayın Başbakan başta olmak üzere herkes şapkasını önüne koyup düşünmelidir.
İslam Dini, tarihimiz, geçmişimiz, siyasal yaklaşımımız ne olursa olsun hepimizin ortak değeridir. Ortak değerler üzerinde ise siyaset yapmak belki kısa vadede belli siyasal yapılara oy kazandırır, iktidarda kalmalarını sağlar. Ama toplumu böler, kamplaştırır.
Çevremizde düşman görünümlü ve dost görünümlü bunca bölücü, hain, güzel ülkeme göz dikmiş emperyalistler varken, hala kısa vadeli menfaatler için ülkeyi yönetenlerin, tarihi gerçekleri çarpıtarak toplumu parçalama söylemlerine akıl erdirmek mümkün değil gerçekten.