İzliyorsunuz değil mi?

Her sohbetin temel konusu, ‘Millet İttifakı kimi aday çıkaracak?’ sorusu ile başlıyor.

Adam çıkıyor, “Kemal Kılıçdaroğlu aday gösterilirse Erdoğan yeniden kazanır” diye başlıyor söze.

“Neden” diye soruyorsunuz, “Alevi ona oy vermem” bayağılığı hemen dökülüveriyor dilinden.

Bir diğeri çıkıyor, “Ekrem İmamoğlu mutlaka aday gösterilmeli, baksanıza ülkenin her yerinde sevgi seli ile karşılanıyor” diye açıyor konuyu.

Karşısındaki hemen söze giriveriyor, “Canım Mansur Yavaş ne güne duruyor. Baksanıza milletin güvenini şimdiden kazandı, seviliyor” diye.

Efendi, bu seçim adam veya aday seçimi olmayacak, olmamalı.

Bu seçim ilkeler ve kurallar seçimi olacak çünkü.

Ondan diyorum, bu seçim farklı bir seçim olacak.

Cumhurbaşkanı adayı kim olursa olsun, Cumhurbaşkanı kararnameleri ile yönetemeyecek ülkeyi, güçlü bir parlamento rehberlik edecek kendisine ve güçlü bir bakanlar kurulu olacak.

Yani milletir kör kuruşunun hesabının verilebileceği, milyonlarca doların çeşitli katakulli yöntemleriyle ABD’lere aktarılamayacağı, her kurumun Anayasal çerçevede hizmet edeceği bir dönem yani.

O nedenle Cumhurbaşkanı seçilecek kişi, bildiğini okuyamayacak, “Faiz neden, enflasyon sonuçtur” diyerek milletin birikimlerinin heba olmasına yol açamayacak.

Sayıştay başta olmak üzere, Devletin bütün yönetim birimleri bütün kurumları etkili bir şekilde denetlenecek, israfın, görkemin, lüksün, şaşaanın bu milleti nasıl fakirleştiği gerçeğini gözlerimizin önüne koyacak.

Seçilecek Cumhurbaşkanı, bu gün hoyratça kullanılan yetkileri, sorumluluk sahiplerine iade edecek, ülkenin bürokratı ile, seçilmişiyle keyfince oynayamayacak.

Seçilecek Cumhurbaşkanı, Millet İttifakı Partilerinin ortaya koyduğu ekonomik ve sosyal programların altına imzasını atacak, maliyeyi maliye bakanı ve ehil kadroları, dışişlerini dışişleri bakanı ve ehil kadroları, Tarımı Tarım Bakanı ve ehil kadroları yönetecek.

Hepsinden önemlisi, bu gün savcıların ve denetim makamlarının sümenlerinin altında bulunan ne kadar kir, pas, yolsuzluk, keyfilik varsa bunların hesabının sorulmasına öncülük edecek, seçilecek Cumhurbaşkanı.

Her bakan, her vali, her genel müdür, her bürokrat altına imza attığı kararın ve uygulamanın sorumluluğunu taşıyacak, günü, yeri ve zamanı geldiğinde, hesap vermeyi onur, şeref addedecek.

Bu milletin dişinden tırnağından artırarak devlet kasasına koyduğu her kuruşun hesabını vermeye ant içmiş bir yönetim anlayışında Cumhurbaşkanı meclisin aldığı kararları onaylamakla yükümlü olacak sadece.

O nedenle bırakın, “Filan aday gösterilirse seçilemez, filanı aday gösterirlerse kaybeder ucuzluğunu, basitliğini.

Zira bu seçim, bildiğiniz seçimlerden değildir, olmayacaktır.

Bu seçim, açlık ya da tokluğun seçimi olacak.

Bu seçim, sefalet ya da refahın seçimi olacak.

Bu seçim, bilim ya da hurafenin seçimi olacak.

Bu seçim, çağdaşlık ve ilkelliğin seçimi olacak.

Bu seçim, karanlık ve kirli adamların paltosunu tutanlar ile onlara kafa tutanların seçimi olacak.

Bu seçim, dürüstlük ve namussuzluğun seçimi olacak.

Bu seçim, hırlı ile hırsızın seçimi olacak.

Bu seçim, onurlu ve haysiyetli bir hayat ile köleleştirilmiş bir toplum arasındaki seçim olacak.

Bu seçim, 1 milyonluk mutlu azınlık mı, 83 milyon insanın refahı mı sorusunun cevap bulacağı seçim olacak.

Bu seçim, ülkeyi karanlığa götüren tarikat, cemaat, tekke ve zaviyelerde kamu imkanları ile semiren sözde dinbazlar ile Cumhuriyet diyen kitleler arasında bir seçim olacak.

Bu seçim, Önce Türk Milleti diyenler ile ülkeyi mülteci cennetine çevirenler arasında bir seçim olacak.

Bu seçim, 1 litre benzini, bir litre yağı bittiğinde aynı fiyattan alamamak ile almak arasında bir seçim olacak.

Bu seçim, millet diyen, ülke diyen, Cumhuriyet diyen, Demokrasi diyen, Onurlu bir ülke diyen, Onurlu bir hayat diyen, Onurlu bir gelecek diyenler ile bütün bu değerleri tek bir adamın iki dudağı arasına hapsedenlerin seçimi olacak.

Bu seçim, Selçukluyu, ardından Osmanlıyı bitiren köhnemiş zihniyet ile harap olmuş bir medeniyetin küllerinden Bağımsız bir Cumhuriyet yaratan Atatürk İlke ve Devrimleri arasındaki bir seçim olacak.

Kısacası bu seçim, “Kahrolsun istipdat, yaşasın Hürriyet” diyenler ile “Padişahım çok yaşa”cıların arasında geçecek.

Yeniden söylüyorum, kim aday olursa olsun, kim aday gösterilirse gösterilsin fark etmez, ka za na cak tır.