Yaşanan ekonomik çökmüşlüğümüzü sandığa kilitleyerek, kaybettiğimiz tebessümlerimizin sahtesini yüzümüze iliştirerek bir bayramı daha geride bıraktık.

Mutlu ve müreffeh bir millet rolü oynayarak, hemi de.

Bu gün bayram bitti.

Ama daha 5 günümüz var, sorunlara, sıkıntılara yelken açmak için.

Ne de olsa iktidar edenler, millete tatil yaptırmak konusunda çok cömert.

Hala parklar bedava, kaldırım arşınlamayı tarifeye bağlamadılar.

Bulursanız bir ağaç altı, gölgesine para almıyorlar.

Bu bayramda yine en çok zamları, altından kalkılamaz hale gelen ev ekonomisini konuştuk biliyor musunuz?

Sanırım en çarpıcı örnek, “Bu gün manavdan 50 kilo patates, 30 kilo soğan aldım. Tam 970 lira ödedim” şeklinde gerçekleşen sohbetti.

Buna, “Tokat’ta patatesin kilosu tarlada 7 lira” örneği geldi, bir başkasından.

Tarlada 7 lira ise patates, bizim soframıza kaça geleceğini varın siz hesaplayın.

Bayram Arefesinde, Kayseri’nin her semtinden objektiflere yansıyan ‘Kent Ekmek Kuyruğu” görüntüleri, her yöneticinin şapkasını

önüne koyup, üzerinde düşünmesi gereken cinstendi.

Sağolsunlar, düşünmüşler de.

Ben ekmek büfelerini kapatırlar diye tahmin ediyordum, onlar Kent Ekmeğe 75 kuruş zam yaptılar.

Fırınlarla neredeyse aynı fiyata Kent Ekmek artık.

Gidip kuyruğa girmeye gerek kalmadı yani.

Yazıklar olsun demekten başka diyeçek bir sözüm yok, bu zam kararını alanlara.

Hala her şeyi süt liman göstermeye çalışan, evine ekmekten gayrı yiyecek girmediği, üstündeki pantolon müzelik olduğu halde, “Bundan iyisi gelmez” diyen andavallar da yok muydu bayram süresince, tabii ki vardı.

Çünkü onların kuşandıkları silahın adı cehaletti ve bilim, refah, demokrasi gibi kavramlar eskiden olduğu gibi bu günde onları korkutmaya devam ediyor.

İlk kez Cehalet’in bu kadar etkili kurumsallaşmasının keyfini sürüyor onlar.

Onları ilgilendirmiyor, haftada bir gün tiyatroya, sinemaya gitmek.

Onları ilgilendirmiyor, çocuklarının karanlık geleceği.

Onları ilgilendirmiyor, şımarık, petrol zengini Arap Ülkelerinin şımarık çocuklarının ülkemizi alaya alması.

Onları ilgilendirmiyor, sistemli olarak iktidar eliyle yürüyen, yürütülen Araplaştırma politikası.

Onları ilgilendirmiyor, bir yılda yüzde 1000 artan konut fiyatları, ev kiraları.

Bir kitabevine uğrayıp bir kitap almak.

Yılda 15 gün deniz kıyısında ailece yılın yorgunluğunu atmak.

Onların kitabında yazmıyor.

Onlar deniz kıyısında yaşadıkları kentlerinde bile daha sahile inmemiş, denizi görmemiş bir güruh.

Ama lafa geldiğinde, “Reis Miçotakis’i nasıl da benzetti ama” diye başlıyorlar sohbete.

Evlerindeki TV kutusu tek kanala ayarlı, 24 saat AHaber izliyorlar onlar.

Ya da, kendi sefaletini görmezden gelerek sana Avrupa ülkelerinin, ABD’nin ekonomik bunalımın pençesinde nasıl kıvrandığından dem vuruyorlar.

Onların gözünde enflasyonun sorumlusu marketler, Türk Lirasının değer yitirmesinin sorumlusu dış güçler, yağın yüzde 300 artmasının sorumlusu Kemal Kılıçdaroğlu’dur hala.

En büyük korkuları ise 6 Siyasi Parti Liderinin bir masa etrafında toplanıp ülkenin kronikleşen sorunlarını konuşup çözüm önerileri ortaya koymalarıdır.

En büyük handikapları ise, hala ülkeyi, içine düşürüldüğü açmazdan bir tek kişinin çıkaracağına inanmaları, inandırılmalarıdır.

Oysa kafayı kaldırıp şöyle bir baksalar, kaderi tek adamın iki dudağı arasındaki ülkelerin acınası hallerine ve o tek adamların nasıl Karunlaştıklarına.

Kısacası Sevgili Dostlar.

Kötü günler geride kaldı hamdolsun.

Siz şimdiden ayak seslerini işitmeye başladığımız daha kötü günlere hazırlıklı olun.