Devlet adamı olmak, zor iştir. Bir kere devlet adamı olabilmek için önce vatansever, millet sever olmak, vatandaşlarla iyi bir iletişim kurmak gerekir.Tıpkı Kayseri Valisi Gökmen Çiçek gibi. Dilde değil, yürekte yaşamak gerekir vatan, millet ve bayrak aşkını…

Sadece vatansever olmak da yetmez, hümanist olmak lazım…

Ben, o, biz, siz diye ötekileştirmeden, tüm insanlığı sevebilecek, kocaman bir yüreğe sahip olmak gerekir…

Sonra engin denizler gibi bilgi ve birikim gerekir…

Sağduyu, büyük bir hoşgörü ve güçlü bir kişilik ister…

Halkın eğilimlerini çok iyi sezen zekalı bir ruh ister…Namuslu, dürüst bir hizmet anlayışı, ahlak, erdem zaten olmazsa olmazıdır…

Ülkesini ve insanını çok seven ve bu bilinçle yetişen kamu yöneticileri gibi devlet adamlarıdır, kısaca…Geçmişten bugüne maalesef giderek azalıyor, sayıları…Bugün ise yok denecek kadar azlar…

Türkiye Cumhuriyeti ve devrimler ile kavgalı, milletini bölmeye çalışan, hukuk tanımayan, demokrasiyle sorunu olanlar almış başını gidiyor…

Bir dönem Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinde Adalet Bakanı olan Mahmut Esat Bozkurt’un “Devlet adamları fakir ölmelidirler ki, idare ettikleri milletler zengin ve mesut olsunlar. Devlet adamları cep doldurmaya kalkarlarsa millet, fakir, bedbaht olur, dava hezimete uğrar. Fakirlik içinde ölmek, devlet adamının, hele ihtilal şeflerinin süsüdür. İhtilal şefleri, devlet adamları fakirlikle taçlanırlar” ifadesindekiler giderek azalıyor…

Ne mutlu Valimiz Gökmen Çiçek’e…

Ne mutlu onu yetiştiren ailesine…

O yüzden ne mutlu vatanseverlere…

Ne mutlu vatandaşlarla doğru iletişim kuranlara…

Ne mutlu hoşgörülülere…

Ne mutlu hümanistlere…

Ne mutlu ilericilere…

Ve ne mutlu cebini değil, halkını düşünen yöneticilere…

Ne mutlu namuslu ve fakir ölebilenlere…

Ne mutlu kalemini satmayan, hakı ve hakikati doğru yazan gazetecilere…

Diğerlerine acıyorum…