Önceki gün Sedat Peker ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu karşı karşıya getiren olaylarla ilgili Anadolu Ajansı Muhabirinin yönelttiği soru, sorudan ziyade kişiselleştiği için yerinde ve gerekli bir desteği bulamadı.

Ve hatta Anadolu Ajansı kişisel yoruma dayalı bu eylemi cezalandırdı. ( Önce iş akdini sonlandırdı, sonra suç duyurusunda bulundu!)

Aslında biz gazetecilerin bazen olayların içinde hissiyatla davranarak yaptığımız hatalardan birisiydi bu…

Zaten iş akdi sonlandırılan Muhabirde canlı yayında “çocuğumun yüzüne bakamıyorum” demenin doğru olmadığını bu konuda hata yaptığını itiraf etti.

Örneğin; bir gazeteci elinde sanki terazi varmış gibi “ Süleyman Soylu Ak Parti’den büyük” cümlesini kullanırsa, bu iş gazeteciliği veya çalıştığı kurumu değil şahsını ve içinde bulunduğu kişisel zor durumu ortaya koyar. Bu tamamen şahsi ve kaosa neden olabilecek durumları tetikleyeceği için sakıncalıdır!

Gazeteci, bunları yapamaz!

Gazeteci, sorusunu net sorar, yorumu ve cevabı karşıdakinden bekler.

Karşıdakinin vereceği her cevap, cevaptır!

O cevap üzerinden yürüyebilir!

Örneğin, ben sordum, bak o cevabını veremedi, kaçamak konuştu gibi…

Her neyse buruda gazetecilik dersi verecek değilim! Sadece konu benim 27 yıllık mesleğime zarar verdiği için dile getirmek istedim.

Bu arada bazı meslektaşlarımız zaman zaman bu hatalara düşüyor. Onlarda konuyu iyi anlasın diye vazife edinerek açıklık getirdim

Burada Süleyman Soylu veya Sedat Peker’in tartışmalarını herkes dinliyor.

Herkesin bir yorumu ve düşüncesi zaten oluştu.

Bunun çözümü bir gazetecinin üzerine görev değil!

Gazeteci işini yapar. Net delillerle sorusunu sorar. Çekilir kenara gidişatı izler.

Lakin Anadolu Ajansı’da bu yüzden gereğini yaptı.

Gazeteci yazar çizer ama kafasındaki hesaplara takılıp olayları asla kişiselleştiremez!

Kalın Sağlıcakla...