Siyasi liderlerin görevi, toplumların zor zamanlarında, toplumlar umutlarını yitirmeye başladıklarında, toplumlar ekonomik ve soysal sıkıntılarla boğuşmak zorunda kaldıkları dönemlerde, topluma moral vermek, gelecekle ilgili hedeflere onları odaklamaktır.

Geren, ötekileştiren, küçümseyen söylemler yerine, birleştiren, moral veren, geçmişte elde edilen başarıların, gelecekte de sağlanabileceğini, bunun için birlik, beraberlik ve motivasyonun yeterli olduğunu dile getiren, söylemler olmazsa olmazdır.

Zaten gergin olan bir zeminde hayat mücadelesi veren toplumlara, siz bir kesimi hedefe koyan söylemler ortaya koyarsanız, gerilim politikasını ön plana çıkararak, milyonlarca oy desteği bulunan siyasi oluşumları küçümser, onları ihanetle suçlarsanız gerilimin sokağa taşmasına vesile olursunuz.

Uzlaşı önemlidir, uzlaşı kaçınılmazdır.

Buna demokrasilerde, ‘Gride buluşmak’ denir.

Yani, yöneten konumunda olan siyasetçiler, ne siyahta ısrar etmelidir, ne de beyazda. Bu iki rengin, bu iki yapının karışımından oluşan gri, bazen kabullenilmesi gereken, savunulması gereken bir renk tercihidir.

Gri, gerilimden uzak durmanın ortak adıdır.

Hele Türkiye Coğrafyası gibi bir hazinenin üzerinde yaşayan, Türk, Kürt, Çerkes, Boşnak, Arap, Göçmen, Türkmen, Avşar, Çeçen, Sünni-Alevi gibi çok sayıda kültüre sahip topluluk varsa karşınızda, çok daha dikkatli konuşmak siyasi liderlerin olmazsa olmazı kabul edilmelidir.

Yıllar önce başlayan, Kürt açılımı, Çerkes açılımı, Roman açılımı gibi hatalı uygulamaların sonuçlarını bu gün daha iyi görüyoruz, yaşıyoruz.

Cumhuriyetin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yukarıda sıraladığım toplum kesimlerini bir araya getirerek, 7 düvele kafa tutmayı başarmış, inanılmaz zaferler kazanmamıza öncülük etmiştir.

İşte liderlik budur.

Siz toplumu, ortak hedefler, ortak ilkelerde bir araya getiremiyorsanız, gerilim havasını yumuşatıp ülkenin her yanında ‘Bahar’ İklimi yaratamıyorsanız, liderliğinizi yeniden gözden geçirmelisiniz.

Cumhuriyet Tarihi boyunca Demokrasiyi içselleştirmiş, en sıkıntılı dönemlerde bile farklı siyasal yapıların liderleri ile bir araya gelmiş çok sayıda siyasi parti liderini bu gün çok daha iyi anlıyor ve arıyoruz.

Zira onlar, en zor zamanlarda bile, milletin huzuruna çıktıklarında siyasi rakiplerine söyleyeceklerini nezaketle dile getirmiş, karşılığını da aynı nezaketle alabilmişlerdir.

Bakınız, Türkiye 6 ay sonra kritik bir seçime gidiyor.

Seçimlerde siyaset kurumlarının, liderlerin ve biz halkın tartışması ve ön plana çıkarması gereken konuların başında, ‘ülke insanının yaşam standartlarının nasıl yükseltilmesi gerektiği’ olmalıdır..

Ama liderlerimize bakıyorsunuz, akla hayale gelmedik ithamlar, vatandaşın siyaset olgusundan umudunu kesecek ağır hakaretler seyrediyoruz haber bültenlerinde.

O nedenle diyorum ki, yazık ediyorsunuz, telafisi imkansız hasarlar veriyorsunuz demokrasiye, siyaset kurumlarına, kısacası güzel ülkeme.

Bakınız Bölgesinde bir yıldız olarak görülen Türkiye, neredeyse acınarak bakılan bir ülke haline geldi, uygulanan yanlış politikalar yüzünden.

Cumhuriyeti kuranlar, sağdan soldan borç para toplamak, ülkenin değerlerini satmak yerine, ülkenin kaynaklarını harekete geçirerek, pamuğu kumaş yaptılar, pancarı şekere dönüştürdüler. Tütün ektiler, fındık ektiler, çay ektiler.

Ülkenin bir çok noktasına demiryolu hattı döşediler.

Kendi yağında kavrularak, temkinli adımlar atarak kurdular, Cumhuriyet kazanımı tesisleri.

Türkiye, 8 yıl öncesine kadar dünyada, “Tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeten” 8 ülkeden biriydi..

Bu gün, ülkemin çiftçisinin hakkı olan parasal kaynaklar 3-5 gıda ithalatçısına veriliyor ve onlar dışarıdan getiriyor buğdayımızı, nohutumuzu.

Bizim topraklarımız ekilemezken, bu ülkeyi yönetenler hangi akla hizmet Sudan’dan yüzbinlerce hektar toprak kiralayıp sözde tarım yapıyor.

Bakınız beyler, kalkınma toplumların ortak özlemidir.

Gelişme, dünyayla rekabet etme, toplumların ortak özlemidir.

Demokrasi, insan hak ve hürriyetleri toplumların ortak özlemidir.

Üretim, iş, aş toplumların ortak özlemidir. 

Dünyaya örnek olacak eğitim modeli ile yetişen pırıl pırıl genç beyinler toplumların, her anne-babanın ortak özlemidir.

O halde, 50-60 yıl önce ölmüş siyasilerin söylem ve uygulamaları ile birbirinizi hırpalamak yerine Türk Siyasetine bu gün yön verenler bu ortak ideallerle çıkmalı toplumun huzuruna.

Huzur, barış ve kardeşliğin egemen olduğu coğrafyalarda, insanlığın ortak idealleri çerçevesinde nasıl büyük adımlar atılabileceğini tüm dünyaya gösterelim.

Aksi takdirde, geleceği karanlık, geleceği sıkıntılı görüyorum.