Eroğlu savunmasında, "3 yıldır özel halk otobüsü şoförü olarak 38 AB 180 plakalı otobüsü kullanmaktaydım. 17 Aralık günü Danişmengazi Osmanlı Mahallesi seferimi yaptım. Merkez Hareket Amirliği'ne girdim, hareket amirliği yetkilisi Tamer Öztürk'e işimin bittiğini söyledim. Ben o gün yedek araçtım. Hareket merkezinde günlük 70-80 adet yedek araç bulunur. Bana Zincidere'deki kışlaya giderek asker getirmemi söyledi. Körük arızası nedeniyle ilk olarak bu teklifi kabul etmedim. Hareket amiri Tamer Bey bana, 'idare et, git' dedi. Tamer Bey'i kıramadım ve emrini yerine getirdim. Şehirdeki birçok otobüs şoförü yedek araç iken, uzun mesafelerde çok mazot gider diye gitmek istemezler. Oysa ki ben bu teklifi kabul ettim. Saat 08.10'da hareket amirliğinden askerleri almak için hareket ettim. Zincidere'ye Komando Caddesi'nden gittim. Bu sırada hangi güzergahtan dönmem gerektiğini sormak için Merkez Hareket Amirliği'ni aradım. Kimse cevap vermeyince Yoğunburç Merkez Hareket Amirliği'ni aradım. Hüseyin Özdin ismindeki hareket amirime 'hangi güzergahı kullanayım' diye sordum. 'Sen bilirsin' dedi. Saat 08.25'te Zincidere Komando Tugayı'na girdim. Benden başka belediyenin resmi plakalı ve doğalgazlı bir başka otobüs daha vardı. Onlar yolcularını alıp hareket etti. Ben de askerleri aldım" dedi.

"Emekleyerek 3 askeri otobüsten çıkardım"
Saldırı sırasında emekleyerek, otobüsteki en az 3 askeri çıkardığını söyleyen Eroğlu, şunları söyledi: "Otobüste 65'e yakın asker vardı. Çarşı otobüsüne binen askerlerden birisi evci çıktığını ve Talas 6'ncı Etap'ta yakınlarının olduğunu, oraya gideceğini, tek biletinin olduğunu söyleyerek yardımcı olmamı istedi. Ben de askeri biletsiz olarak otobüse bindirdim. Rektörlük kavşağına gelene kadar bizi takip eden herhangi bir araç olup olmadığını bilmiyorum. Talas'a gidecek asker, Rektörlük kavşağı ışıklarına geldiğimde otobüsün duracak düğmesine basarak durak dışı indirmemi rica etti. Ben de o askere durak dışı indiremeyeceğimi söyledim. Askeri indirmek için otobüs durağında durdum, asker iniyordu. Ben araç içi kameradan askerin inip inmediğini kontrol ediyordum. Askeri indirirken karşı yönden gelen bir TIR'ın çarptığını düşündüm. Patlama olmuş. Ben patlamanın şiddeti ile önce tavana, sonra da ön yolcu kapısında dışarı fırladım. 3-4 dakika kendime gelemedim. Gözlüğüm kırılmıştı. Ortalık sis, duman ve bağırış sesi geliyordu. Kendime geldikten sonra emekleyerek otobüse bindim ve en az 3 askeri çıkardım. Bir askeri daha çıkarmak istedim, ancak sıkışmış idi. Birkaç dakika sonra kolumda sancı hissetim. Emekleyerek üniversitenin duvarına yaslandım. Bir vatandaş doktor olduğunu söyleyerek yanıma geldi ve kendime gelmem için tokat attı. Doktor, bana bakarak sende birşey yok ambulansı çağırdım."

"Patlamayla alakam varsa, beni idam edin"

Patlama nedeniyle işitme kaybı oluştuğunu söyleyen Eroğlu, "Eğer benim bu olayda şahsımın uzaktan yakından bir alakası var ise, mahkeme heyetinizden idamımı istiyorum. Hiçbir asker, seyir halinde iken bana, bizi takip eden biri var demedi. Çok neşeli ve mutlu bir insanım. Patlamadan önce 'bugün çok neşeliyim', 'yaralı kabul etmiyorum, hepsi ölecek' şeklinde hakkımda tanıklık edenlerin ifadeleri yalandır. Belediyede otobüs şoförleri arasında sohbetimizde PKK ve HDP'den övgü ile söz etmedim. Benim bayramlarda otobüsüme bayrak takmadığım iddiaları da asılsızdır. Diyarbakırlı olmam sebebi ile hakkımda böyle şeyler konuşulmuş. Ben adalete güveniyorum" diye konuştu.
Editör: Haber Merkezi