Ne yapmak istiyorsunuz, nereye varmak istiyorsunuz bilmiyoruz ama, varmak istediğiniz noktanın ülke ve millet yararına olmadığına artık kaniyiz.

Her konuda, her alanda hayata geçirdiğiniz uygulamalar, cehaletin, keyfiyetin, ben yaptım oldu anlayışının ürünü.

Bakanınız bakan, bürokratınız bürokrat, toplum öncüleriniz toplum öncüsü gibi değil.

Bir Maliye Bakanı düşünün;

“Bizim iktidarımızdan önce 1 milyon dolayında insan devlet yardımı ile yaşıyordu, biz bunu 4 milyona çıkardık” diyerek övünebiliyor.

Milleti fakirleştirmek, yardıma muhtaç hale getirmekle övünen hiçbir bakan olmamıştır bu ülkede Cumhuriyet Tarihi boyunca.

İktidarınızın en büyük eseri Millet Bahçesi’nde kuruyan çimleri sulamak ve yeniden yeşertmek yerine yeşile boyayan belediye başkanları tanıdık iktidarınızda.

Bürokratlarınız kamunun tüm imkanlarını kullanarak yapıyorlar geleceğe dair şahsı yatırımlarını.

Rüşvet, adam kayırma, kirli pazarlıklar, menfaat için kullanılan makamlar, koltuklar.

Devletin hazinesine girmesi gereken parasal kaynaklar bir avuç yandaşınızın cebine boca ediliyor, milyon milyon, milyar milyar.

Kur garantili Mevduat hesabı ve geçiş garantili köprüleriniz, yollarınız, alanlarınız, hastanelerinize yetişemiyoruz para ödemekten.

Yani artık biz size güvenmiyoruz.

Hatta zengin ettikleriniz de size güvenmiyor.

İşletmeler, esnaf, dar gelirli, memur, işçi, emekli hepimiz, yaşadığınız ve yaşattığınız fiyaskoyu hüzünle seyrediyor, o günün, o sandığın bir an önce önümüze gelmesi için dua ediyoruz.

Biz dar ve sabit gelirliler AVM’nin, Üç Harfli marketlerinizin önünden bile geçmiyoruz artık, ama semt pazarlarınız bile kayısıyı, elmayı, domatesi seyreden ve iç geçirenlerle dolup taşıyor.

Daha düne kadar hayvan yemi yaptığımız patates var ya patates, tarlada 7 lira.

Varın pazarda kaç lira olacağına siz karar verin.

Hafta sonu ziyaret edeceğiniz Kayseri’de, ekmek kuyruklarının önüne geçilemeyince belediye önce görünür yerlerdeki büfeleri görünmez ara sokaklara taşıdı, yine de kuyrukları önleyemeyince 200 gram ekmeği 2 lira 75 kuruş yaptı.

Sizin beğenmediğiniz İstanbul Büyükşehir Belediyesi aynı ekmeğin 250 gramını 2 liradan satıyor hala.

Geçen yıl 200 liraya mitinglerinize gelen ‘Yevmiyeli Amigolar’ bile şimdi “1000 liradan aşağı kurtarmaz” demeye başladı.

Doları 18 liradan alıp 11.50’ye getirdikten sonra uyuyan ve 6 ay sonra uyanan bakanınız doların yeniden niye 18 lira olduğuna akıl sır erdiremiyor.

Bunu başkası söylemez ama ben söyleyeyim.

Sizin iktidarınızda palazlanan ne kadar siyasi, bürokrat, işadamı varsa bavullarını topladı, sizden sonrası için hazırlık yapıyor.

15 Temmuz sürecinde görevden alınan, yargılanan ne kadar bürokrat eskisi varsa, onlar da ‘Konuşurum ha’ diyerek kaybettikleri makamları, koltukları yeniden talep etmeye başladı.

Daha düne kadar size ‘Dünya Lideri’ diyen yalaka taifenizin çok büyük bölümü şimdiden, “Vallahi ben bu işi yapamayacağını biliyordum zaten’ diyerek yeni kapılara yaltaklanmaya çoktan başladı.

Bu saatten sonra asgari ücreti artırarak, KYK Borçlarının faizini silerek, Emekliye enflasyon düzeyinde zam vererek durumu kurtaracağınızı sanıyor iseniz yanılıyorsunuz.

Zira iktidarınızın verdiği enflasyon farkları daha dar gelirlinin cebine girmeden fiyat artışlarının potasında eriyiveriyor.

Emeklinin, işçinin aldığı aylık maaş ev kirasına bile yetmiyor sayenizde.

Dedim ya, piyasalar artık size güvenmiyor.

Oysa 2006’da, 2007’de, 2008’de yazdıklarımı karıştırıyorum, “Millet olarak 3-5 yıl sonrasını görmeye başladık” diyerek iktidarınıza övgüler dizdiğimi hatırlıyorum.

Ama siz o güven ortamını sağlayan Ali Babacan gibi bir ismi, şarlatan bir jöleliye kurban ettiniz.

Yani yazık ettiniz bu ülkeye, bu millete.

Geleceğimizi kararttınız.

Bakmayın yüksek sesle dillendirilmediğine.

Ama bu milletin kahır ekseriyeti artık size güvenmiyor.

Yaz bolluğu yaşanması gereken bir dönemde bile açlık, sefalet kol geziyorsa ülkem sokaklarında.

Ne olur artık bırakın.

Bu milletin sağduyusuna son kez başvurun ve sandığı önümüze getirin.

Zira tepemizde kaldığınız her gün bu ülke geri gidiyor, kaybediyor.

Biz kendimizden vazgeçtik, ama çocuklarımızın geleceğini de yok ettiniz, ediyorsunuz.

Etmeyin.

Artık çok geç.

Treni kaçırdınız.

Emaneti ehline teslim edin artık..