Ülkemizde ve dünyada D vitamini yetersizliği yaygın olarak görülmektedir. Özellikle güneşlenmekten yoksun kalan ülkelerde ve koyu ten rengine sahip kişilerde daha sık görülmektedir. Yaşlılarda güneş görme süresinin azalmasından dolayı eksiklik daha çok görülebilmektedir. Karaciğer ve böbrek yetmezliği görülen hastalarda, obez kişilerde, çölyak hastalarında ve streroid grubu ilaç kullanan kişilerde eksikliğin görülme oranı daha yüksektir.

D vitamini yağda çözünen vitaminler grubuna girmektedir. Yapılan çalışmalarda D vitamininin % 10-20’sinin diyetle alındığı; %80-% 90’ının ise güneş ışığının etkisi ile deride sentezlendiği görülmüştür. Fakat az miktarda da olsa hayvansal veya bitkisel besinler yoluyla da vücuda D vitamini alınabilmektedir. D vitamini doğada D2 ve D3 formu olmak üzere 2 farklı şekilde bulunmaktadır. İnsanlar için birincil ihtiyaç olan formu D3’dür.

Ülkemiz için mayıs ve kasım ayları arasında 10.00-15.00 saatleri arası D vitamini sentezi için uygundur.

Bir araştırmaya göre yeteri kadar D vitamini seviyesine sahip olan kişilerin D vitamini seviyesi düşük olan kişilere göre kilo vermeye daha yatkın olduğu görülmüştür.

Yetersiz ve dengesiz beslenme sonucunda D vitamini eksikliği oluşabilmektedir. Somon, sardalya, tuna gibi yağlı balıklar, yumurta sarısı, mantar, karaciğer D vitamini içeren besinler arasındadır.
D vitamini ihtiyaç doğrultusunda alınmalı ve vücutta depolandığı unutulmamalıdır. Aşırı alımlarda vücutta istenmeyen etkilere sebep olabilmektedir. Doktorunuza günlük ne kadar D vitamini almanız gerektiğini kan tahlili sonuçlarınız doğrultusunda danışarak öğrenebilirsiniz.

D vitamini eksikliğinde görülen belirtiler arasında yorgunluk, ruh hali dalgalanmaları, kemik, eklem ve kas ağrıları, obezite, saç dökülmeleri ve depresyon görülmektedir. Çalışmalar, D vitamini seviyesi düşük olan kişilerin kalp hastalığı, şeker hastalığı, kanser, demans ve MS gibi otoimmün hastalıklarla daha çok karşılaşma riski taşıdıklarını ortaya koydu. D vitamini düzeyinizi ölçtürmenizde fayda vardır.