Kayseri’de özel bir öğretim kurumunun rehberlik öğretmeni ve iki çocuk annesi olan Başak Ceyhan hem çocuklarını yetiştirirken yaşadığı deneyimleri hem de bir eğitimci olarak çocuk dünyasını Kayseri Yerel Haber’e anlattı. Ceyhan; Anne baba çocuk iletişimi çok önemli bir konudur. Bu konu ile ilgili çok fazla araştırma ve bilimsel kaynak vardır. Fakat her zaman her bilgi her insanın aile hayatına uygulanamıyor. Aynı zamanda her çocuğa da uygulanamıyor. Çünkü her ailenin kendi içindeki ilişkileri ve dinamikleri farklı. Bir anne, baba çocuk yetiştirirken kendi kimliği, yetiştirilme tarzı, kültürü ve çocukluğu da evladının yetişme tarzına yansıyor. Benim bu kitabı yazma yolculuğum ise tam da bu konuya çok fazla şahit olmam sebebiyle başladı. Kitapta bahsettiğim ve anne babalara anlatmaya çalıştığım en önemli şey tecrübelerimizin paylaşılması. Çünkü her şeyi tecrübeleyecek kadar uzun bir yaşantımız yok bu sebeple hepimiz birbirimizin tecrübeleri ve problem çözme yöntemlerinden faydalanması, farkındalık yaşamalı ve kendi ailemize uygun yeni çözüm önerileri geliştirmeliyiz. Bu sebeple de kitabımda çocuklarımızla yaşadığımız diyaloglar üzerinden giderek sohbet niteliğinde kendi yaşantımız ve 20 yılı aşkın meslek hayatımda tanık olduğum aile ve çocuklarımın yaşantılarından oluşan gözlemlerimi paylaştım. Tabii ki bu diyalogların ve gözlemlerimin bilimsel olarak temellendirmelerini de yaptım”dedi.

Aile içerisinde çocukla iletişim kadar anne babasında birbiriyle olan iletişimi çok önemlidir diyen eğitimci Başk Ceyhan; “Anne baba ilişkisi ailede bir fert gibidir. Babanın anneye yaklaşımı, annenin babaya yaklaşımı çocuk üzerinde büyük etkilere sebep olur. Bazen dilde çok şey söyleriz fakat çocuklar duyduklarıyla değil gözlemleriyle hareket eder. Bu sebeple de babanın veya annenin ev içerisinde ortak hareket etmesi, tutarlı olması, örgütlü ve dinamik çalışması çocuğun davranışları üzerinde daha olumlu bir etki bırakacaktır. Anne baba iletişiminin sağlıklı olduğu ailelerde çocuklar, insanlara daha çok değer vermeyi öğrenir, sağlıklı diyaloglar kurar. Kuralları, rutinleri ve düzeni olan bir aile de çocuk kendini güvende hisseder. Tabiki bu kazanımlar da çocuğun sağlıklı bir yetişkin olmasında önemli rol oynar.

Bazen boşanma aşamasında ya da çocuğun ruh sağlığı düşünülerek boşanmadan evliliği sürdürmeye çalışan aileler oluyor fakat çocuk eğer ki huzursuz bir ortamda bulunuyorsa bu onun için daha zedeleyici olabiliyor. İki yetişkin arasında sevgi tükenmiş olabilir, sağlıklı iletişim kopmuş olabilir fakat bu süreci tam da iki yetişkin gibi anne baba olunduğu unutulmayarak çözüme ulaşrırıp, çocuğun güvenliği, fiziki ve psikolojik sağlığı, geleceği ön planda tutularak yeniden bir düzen kurmak faydalı olacaktır.

Aile içi iletişim hassas bir konu. Bu sebeple bazı aileler kendi içlerinde yaşanılan iletişim problemlerini başka insanlarla paylaşmak istemezler. "Elalem ne der?" kaygısı yaşanabilir. Anne kendi içerisinde ben iyi bir anne değil miyim veya babanın biz iyi çocuklar yetiştiremiyor muyuz çekincelerinden dolayı bu sorunları pek de dile getirmek istemeyebilirler. Paylaşım olmadıkça da kendilerini yalnız hissedeler, daha çok kaygılanırlar ve problemi çözmek adına çözüm yolu arayışında zorlanırlar. Ben kitabımda kendi tecrübelerimi paylaşırken özellikle bu konuya dikkat çektim çünkü ben de bir anneyim her evde olan küçük problemler benim evimde de oluyor biz bu sorunlarla anne baba olarak nasıl başa çıkıyoruz kendi deneyimlerimden bahsetmek, bir örnek olmak istedim” şeklinde ifadelerde bulundu.

ONLARA REHBERLİK ETMELİYİZ AMA ONLARIN IŞIĞINI KAPATMADAN

“Değişen ve gelişen teknoloji ile birlikte dijital bir hayata geçtik, dünya buna evriliyor ve biz buna uyum sağlamak durumundayız. Bu konuyla ilgili çocuklarımızla aramızdaki en büyük fark bizler yetişkin olarak teknolojiye ayak uydurmaya çalışıyoruz ama evlatlarımız teknolojinin içine doğdular. Onların pencereleri çok daha geniş, bazı aileler bunu çocukta bir farklılık olduğunu düşünerek kaygılanabiliyor ama dünyada ki her şeyle ilgili fikir sahibi olması araştırması ilgilenmesi gayet normal. Çünkü artık bilgiye çok rahat ulaşıyoruz.

Kimliğini, kişiliğini, ilgi ve yeteneklerini keşfedip kariyer ve hayat planını kendisine en uygun şekilde belirlemeye çalışan bir birey var karşımızda. Elbette bunları araştırması sorgulaması gayet normal aslında hatta ailelere şunu öneriyorum oturup çocukla birlikte araştırma yapmalılar. Çocuklarımızdan öğrenecek çok şeyimiz var çünkü onlar bizden bir adım daha önde düşünüyorlar, bizim de deneyimlerimiz var. Bu deneyimlerimlerimizle onlara rehberlik etmeliyiz ama onun ışığını kapatmadan ve onları tehlikelerden uzak tutmaya çalışarak” dedi.

İLGİ AÇLIĞINI DOYURMAK ADINA DIŞARIDA BAŞKA ÇÖZÜMLER ARAMAK

Bebeklik ve çocukluk döneminde çocukların ciddiye alınmayışları temel ihtiyaçlarının eksik ve karşılanmaması çocukta oluşabilecek travmalardan bahseden yazar Ceyhan; “Çocuklar dünyaya geldiklerinde temel bakım ihtiyaçları gereği anne ile daha yakın temasta bulunurlar. Özellikle emzirme sürecinde. Dolayısıyla çocukların hayata dair duruşları da bu dönemde oluşmaya başlar. Örneğin güven duygusu. Çocuğun temel ihtiyaçları giderildikten sonra hala ağlıyorsa çocuk sevgiyle ilgiyle kucakladığında onunla bağ kuruyoruz. Bu onun için şu demek "her ihtiyacın olduğunda ben senin yanındayım" Yani çocuğun en yakınından Anne ve babasından bu güveni alması kendini değerli, güvende hissetmesi, kendi sosyal hayatında değer vermesi, güvenmesi ve güven vermesine destek olup sağlıklı bir birey olmasına kaynaklık edecektir. Tabiki sadece anne değil. Bebekken besleme sürecinde anneye bağımlı olan çocuğun diğer temel ihtiyaçlarını karşılanmasında babaların da sürece tam anlamıyla dahil olması çok kıymetlidir. Bu gibi ilgilerden mahrum kalmış çocuklarda ileri yaşantısında sevilmiyorum, değersizim yalnızım hissiyatı oluşabiliyor. Onların hayatında yanında olan ilk insanlar anne babadır bir çocuk ailede değersiz hissettiriliyorsa ileri yaşantısında dikkat çekmeye çalışmak, ilgi açlığını kapatmak üzere dışarıda başka çözümler aramak gibi arayışlara girebiliyorlar. Burada değerli hissettirmek şu demek değil, maddi ödüller, oyuncaklar, her istediğini almak, yapmak değil elbette. Çocukların iletişim dili oyundur. Onunla oynamak, ilgilenmek, yanında olmak gibi basit şeylerle çocuğun ruhunu doyurmak yetecektir.

Unutmayalım ki çocuklarımızı dünyaya getirmeyi biz istedik, dolayısıyla onların tüm sorumluluğu üzerimizde. Kendi yaşantımız, alışkanlıklarımız, ilişkilerimiz, iletişimlerimiz, hayata bakış açımız, davranış ve tutumlarımızla onlara rol model oluşturuyor, yaşamlarını ve karakterlerini şekillendiriyoruz. Yani çocuklarımıza baktığımızda, eleştirdiğimiz ya da takdir ettiğimizde aslında aynaya bakıyoruz” dedi.

Editör: Haber Merkezi