KURA ÇEK , ÖĞRENCİ SEÇ !

Okullar açıldı… Yine velilerin en merak ettiği sezon başladı: Benim çocuğum hangi sınıfa düşecek?
Çözüm bulundu: Kura!

Ve işte talihli öğrencimiz, öğretmeniyle buluşuyor. Kendisine eğitim hayatında başarılar diliyoruz.
Ama çocuklar mı? Onlar işin farkında bile değiller. Onların derdi sadece beslenme çantasında “Annem çilekli mi, yoksa çikolatalı mı süt koydu?” sorusu ya da “Ne zaman teneffüse çıkıp oyun oynarım?” heyecanı…

Çocuklarımız bir numaradan mı ibaret? Bir düğmeye basılıyor ve kime denk gelirse… Oysa her birinin öğrenme tarzı, mizacı, ihtiyacı farklı. Kimi hızlı kavrıyor, kimi daha yavaş… Öğretmenlerin de farklı yöntemleri, farklı yaklaşımları var. Kura sistemi, bu çeşitliliği göz ardı ederek çocukları rastgele dağıtıyor.

Oysa eğitimde adalet, çocukların bireysel farklılıklarını gözetmekle olur. Kura, bu sorumluluğu üstlenmek yerine sorumluluktan kaçmanın kolay bir yoluna dönüşüyor. Asıl yapılması gereken, sınıfları dengeli şekilde planlarken çocukların ihtiyaçlarını da dikkate almak. Eğer öğretmenler arasında kalite farkı varsa kura çekmek adalet değil, sadece kolaycılıktır. “Biz uğraşmayalım, basalım düğmeye, kim nereye çıkarsa” demenin kibar versiyonudur.

Eğitim mi daha ciddi, yoksa pazaryerinde karpuz seçmek mi? Çünkü karpuz seçerken bile iyisini ararız. Çocuğu sınıfa verirken ise “Ne çıkarsa bahtına” mı diyelim?

Unutmayalım: Eğitim şansa bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir. Çocukları kuraya değil, öğretmenlerin gönlüne bırakmak gerekir. Çünkü şansa bırakılmış bir sistem, adil gibi görünse de çocukların geleceğini zar atmaya dönüştürebilir. Yarın bir gün bu çocuklar büyüyüp bize hesap sorduklarında ne diyeceğiz? “Şansınıza…” mı?