Saygıdeğer Okurlarım;

Birkaç gün önce, Bekir Karahasanoğlu’nun sahibi olduğu, çalışanı Osman Çiftçi’nin de Genel Yayın Yönetmenliğini yürüttüğü 38 Kent TV’de yayınlanan “Kent Gündemi” isimli programda hakkımda ortaya atılan yalan-yanlış, kulaktan dolma, iftira mahiyetli iddialarla ağır eleştirilerin hedefi oldum.

Siz değerli okurlarıma doğrudan ulaşmak için kullandığım bu mecrada, bugüne kadar hiçbir şahsi meselemi gündeme getirmedim!

Hele hele hiçbir gazeteci meslektaşımın adını da, doğrudan şahsımı hedef alırcasına alçakça saldırgan bir tutum içerisine girmediği taktirde bugüne kadar da bu mecrada kullanmadım!

Bugün affınıza sığınarak, gazetecilik adına kendisinin içerisinde olduğu acı ve hazin durumu saldırgan bir tutum sergileyerek bastırmaya çalışan, Osman Çiftçi’nin önceki gün sokak ağzıyla kaleme aldığı “ŞU ALİ’YE BAK HELE” başlığını taşıyan köşe yazısında ortaya attığı iddialarına yanıt vereceğim.

Osman Çiftçi, gazetecilik anlayışı gereği kendi şahsi problemlerini köşesine taşıdığı için, bende kendisine mecburen benim bu köşemden cevap vermek zorunda kalıyorum!

Aksi halde hakkımda ortaya atılan iddialara köşemden karşılık vermez isem, kamuoyunda farklı bir algı oluşuyor!

Memleketin bunca sorunu varken, kamu adına toplumu bilinçlendirmek vazifesinde olan biz gazetecilerin, şahsi meselelerini bu platformlara taşıyarak adeta “KÖŞE DALAŞI” içerisine girmesini de inanın yanlış buluyorum.

Bu “Garabet” KÖŞE DALAŞI’nın hiçbir zaman benim tarafımdan başlatılmadığını belirterek, eğer bu yazımdan sonra Osman ÇİFTÇİ denk durursa bundan sonra kaleme alacağım yazılarımda da şahsi meselelerimi bu platforma hiçbir zaman taşımayacağımın sözünü veriyorum!

***

Osman Çiftçi ile Kay TV’de uzun yıllar birlikte çalıştık ancak, itiraf etmeliyim ki ben Osman Çiftçi’yi tanıyamamışım!

Eğer Osman Çiftçi de, beni gerçekten tanımış olsaydı hakkımda bir iddia ortaya atmadan önce düşünür, araştırır en azından nezaket kurallarına riayet ederek bilmediği meseleleri ayaküstü sormaktan imtina ederdi diye düşünüyorum.

Orada burada bana bir şeyler sorduğunu söyleyerek, fevri çıkışlarla yazılar kaleme alıyor ya onun için böyle bir girizgâh yapma gereği hissettim.

Aklı başındaki Osman Çiftçi beni gerçekten tanısaydı, geçmişte Kay Tv’de ve Kayseri Haber gazetesinde yaptığım sayısız haberlerime kendi ağzıyla övgüler dizdiğini hatırlar, Ali TÜRKASLAN’ın hiçbir zaman yanış bir işinin olmayacağını, yanlış olanı ne pahasına olursa olsun savunmayacağını bilirdi diye düşünüyorum!

Osman Çiftçi, benim hiçbir haberi araştırmadan yazmayacağımı, belgem veya bilgi kaynağım sağlam olmadan hiçbir haberi kaleme almayacağımı en iyi bilenlerden biridir.

Ben birlikte mesai yapıp tanıdığımı sandığım Osman Çiftçi’yi, 30 yıldır bildiğini söylediği Bekaş İnşaat A.Ş’nin patronu Bekir Karahasanoğlu ile yolları 38 Kent TV’de kesiştikten sonra tanıyamaz oldum!

Bu tarihi kesişmeden sonra, Bekaş İnşaat AŞ. ve sahibi Bekir Karahasanoğlu hakkında ne yazsam Osman Çiftçi’ye dokunuyor, beni gördüğü her yerde yazdığım haberleri eleştirip bana basın etik kuralları dersi vermeye kalkıyordu.

O günlerde Osman Çiftçi’nin bu davranışlarına anlam vermeye çalışırken, Bekir Karahasanoğlu’nu 38 Kent TV’de kendisine ortak aldığını ise çok sonradan öğrendim.

***

Bu ortaklığı öğrendikten sonra kafamda bazı şeyler oturmuştu ancak, işin içinde Osman Çiftçi var, onunla geçmişte birlikteliğimiz var diye kulağıma gelen bazı yalan-yanlış şeyleri duymamazlıktan gelmiştim!

Taa ki; Osman Çiftçi’nin dünkü köşe yazısında Bekir Karahasonoğlu ile karşılıklı açtığımız davaları geri çekmek için yalvar yakar ondan reklam karşılığı para aldığımı iddia edene dek!

Bugüne kadar da bu aktaracağım şeyleri hiç gündeme getirmemiştim ama zamanı gelmiş anlaşılan!

Kazım Yücel…

MHP Kocasinan Belediye Meclis Üyesi.

Kendisini şahsen çok severim, benim için pırlanta gibi çok değerli bir insandır!

Kendisi her bayramda telefonlaştığım, zaman zaman ziyaretine gittiğim, ben böbrek ameliyatı olduğumda evime kadar gelip geçmiş olsun diyebilen, mütevazi ve hoşgörülü bir insandır.

Basın camiasıyla yakın ilişki içerisinde, kendisinin de basın sektörüne bir televizyon veya gazete kurarak girme fikri vardı!

Ama, Bekir Karahasanoğlu’nun Ankara da iş ortağı!

Evet… Evet…

Yanlış okumadınız…

Bekaş İnşaat AŞ’nin sahibi Bekir Karahasanoğlu’nun!

Bir tarafta Kazım Yücel diğer tarafta Bekir Karahasanoğlu…

Benim penceremden bakıldığında karakterlerinde siyah ve beyaz renkleri sergileyen iki ayrı insan!

Ben Kazım Yücel’i severim ama elektronik cihaz üzerine KORAX diye bir şirketi var, ithalat ihracat işleriyle uğraşıyor diye biliyordum.

Ben Kazım Yücel’in Bekir Karahasanoğlu ile Ankara’da İş ortağı olduğunu sonradan öğrendim.

Kendisi söyledi…

Bu ortaklığı öğrendiğim dönemde Bekaş İnşaat AŞ. ve Bekir Karahasanoğlu ile yazdığım haberlerden dolayı davalık durumdaydık!

Kayseri Adliyesi’de de devam eden karşılıklı birkaç davamız vardı!

Kazım Yücel bir gün beni kahve içmeye davet etti, gazetemizin Yazı İşleri Müdürü Selahattin Karakoç beyi de aldım Serçeönü mahallesindeki ofisine gittim.

Bu bahsettiğim konu yaklaşık bundan 3 yıl önceydi!

O dönemler bizim ofis de Sahabiye mahallesinin içerisindeydi!

Bu ara Kazım Yücel, bana birlikte “Gazete veya televizyon kuralım” teklifinde bulunuyordu, bende kendisine basına girip ne yapacaksın ağabey “Şu Kocasinan Belediye Başkanlığı’na adaylığı koy artık” diye söylüyordum.

Kazım ağabeye o dönem, Kayseri’de Gazete ve Televizyon kanalı yönetmek zor iştir, hele hele sektörü bilmeyen insanın yapacağı bir iş değildir desem de, Kazım Yücel bana Bekir Karahasanoğlu ile ben aramdaki buzları eritirsem birlikte basın sektörüne girebileceğimizi söylüyordu.

Bende Kazım Yücel ağabeye (-Abi seninle her işe girerim ama Bekir Karahasanoğlu ile bu iş olmaz! O olacaksa ben olmam, ki bu saatten sonra biz yapamayız abi-) diyerek konuyu orada kestirip atmıştım!

Bu diyaloğa Selahattin Karakoç da şahit!

Kendisine sorarsanız Kazım Yücel de durumu aynen böylece anlatacaktır!

Çünkü aramamızda geçen bu ilginç diyaloğu, Kazım Yücel’den yazacağımı belirterek izin alarak köşeme taşıdım.

***

Bu muhabbetin üzerinden birkaç ay geçti, Kazım Yücel ağabey ile yine ofisinde oturuyoruz Kazım ağabey bana; “Yav Alicim bizim Bekir ile aranızdaki sorunu tatlıya bağlayalım. Karşılıklı açtığınız davalarınızı çekin bu iş bitsin. Ben Bekir’i de çok seviyorum seni de çok seviyorum” dedi.

O dönem ısrarcı davranan Kazım ağabeyi kıramadım, bir birimize karşı açtığımız tüm davaları karşılıklı olarak Adliye’den çektik!

Belgelerini isterse Osman Çiftçi’ye postalayabilirim!

Aradan biraz zaman geçti, Bekir Karahasanoğlu beni telefonla arayarak Bekaş İnşaat’a reklam hazırlattığını bu reklamı bana yollamak istediğini söyledi.

Allah var bende saf saf, Bekir Karahasanoğlu’nun ilişkileri düzeltme gayretinde olduğunu düşündüğüm!

Durumun öyle olmadığını yazının sonlarına doğru anlatacağım!

Daha sonra reklam ajansı olan Ercan Halıcı diye birine yönlendirdi biz de Bekaş İnşaat’ın Sahibi Bekir Karahasanoğlu’nun verdiği reklamı www.kayseriyerelhaber.com uzantılı internet sitemizde yayına verdik, karşılığında parasını aldık.

Osman Çiftçi’nin pervasızca bir tutum sergileyerek mal bulmuş mağribi gibi üzerine atlayıp diline doladığı konu bu!

Eyy…. Osman Çiftçi!

Bana inanmıyorsan Kazım Yücel ağabey ile sende görüşüyorsun onu telefonla arayıp gerçeği öğren!

Kazım ağabey, olup bitenleri tüm çıplaklığıyla sana anlatsın.

Sevdiğim bir insan hatır attığı için, husumetli olduğum bir başka insanla barışma yoluna gidiyorsam bunun neresi yanlış?

Reklam yayınlayıp parasını aldığımız için Bekir Karahasanoğlu’na satıldık mı?

Kaldı ki; Bekir Karahasoğlu Kayseri Yerel Haber’in tapusunu almadı sadece parasını ödeyip süresi boyunca reklam yayınlattı.

Bekir Karahasanoğlu’ndan reklam isteyende, yalvaran da yakaran da olmadı.

O tarihlerde Bekir Karahasanoğlu ile görüştüğümden bu gün çamur atmaya çalıştığın Gıyasi Öztürk’ün de haberi vardı.

Durumu Gıyasi Öztürk’e aktardığımda adamcağız bana “Sen gazetecisin görüşüp görüşmemekte serbestsin ona ben karışamam. Aldığın reklam beni bağlamaz bu senin ekmeğin tabi reklam alacaksın” demişti.

Bunu böyle bilesin…

***

“3 yıl önce Bekir Karahasanoğlu ile barışmışsınız peki şimdi niye böyle oldunuz. Bekir Karahasanoğlu seni niye ölümde tehdit ettirdi” diye soracak olursanız ona da açıklık getireyim.

Bizim Selehalattin Karakoç ağabey, bu davalar çekildikten birkaç ay sonra Bekir Karahasanoğlu’yla ilişkileri geliştirmiş onun ofisine gidip zaman zaman çayını içmiş!

Selahattin Karakoç, bir gün bana geldi dedi ki, “Bir gün ayarlayalım da Bekir ağaya uğrayalım. Adam iyi niyetli hem gazete televizyon falan kurmak istiyor. Bir bardak çayını içmekle bir şey kaybetmezsin. Dostlukları pekiştirmek lazım” dedi.

Kalktım gittim, gitmez olaydım!

Bekir Karahasanoğlu’yla o ziyarette ilk kez karşılaştık!

Bize çay söyledi içtik, bu arada Selahattin Karakoç onunla basın sektörü hakkında konuşuyor, “Televizyon kaç paraya kurulur” falan diye soruyor ben de dinliyorum.

Bekir Karahasanoğlu, Allah var bu ziyarette bana doğrudan televizyon falan kuralım demedi, top bana paslanınca da fırsat buldukça konuyu değiştirmeye çalıştım.

Derinlemesine girmeyeceğim ama Ekrem Sarar, Suat Altın, Mustafa Çağan’dan falan bahsettik!

Ardından kahveler geldi, bu sırada karşımda oturan Bekir Karahasanoğlu ayağa kalkıp belindeki silahı çıkarıp masanın üzerine koydu!

Belki sırtını ağrıtıp çıkarmıştı bilemem ama o davranışı Bekir Karahasanoğlu’ndan görünce kahvemi yarım bıraktım.

Birkaç dakika sonra da muhabbeti bağlayıp, Bekir Karahasanoğlu’nun ofisinden ayrıldık.

Kazım Yücel ağabeye durumu anlattığımda Bekir Karahasanoğlu’nun tabanca çıkarma davranışında art niyet olmadığını söylese de, bu saatten sonra o adamla benim yıldızım hiç barışmadı.

***

Haber öğelerini oluşturan gazetecilik terimindeki 5N1K’nın “NEDEN?” sorusu yaşadığım bu olayda hep aklıma takıldı.

Ben günlerce neden Bekir Karahasanoğlu bana tabancasını gösterdi diye düşünürken, çok geçmeden FETÖ/PDY iddianameleri ortada dolaşmaya başladı.

Kayseri Adliyesi’nde faaliyet gösteren hukukçu bir arkadaşımdan aldığım bir iddianamenin içeriğinde Bekir Karahasanoğlu’nun fotoğrafının da olduğu bir kare fotoğrafa rastladım.

İddianameyi Anayasal Suçlarla Mücadele Savcısı Salih Kılıçdağı hazırlamıştı!

Geçtiğimiz aylarda Kayseri’den tayini çıkarılan Anayasal Suçlarla Mücadele Savcısı Salih Kılıçdağı, şimdilerde Ankara Adliyesi’nde Noter ve Avukat Suçları Savcısı olarak görev yapıyor!

Yaşadığım olayları kafamda canlandırıp sanki pazılın parçaları gibi tek tek birleştirdiğimde ise aklıma hep şu soru takıldı!

Bekir Karahasanoğlu basın sektörüne neden girdi?

Koskoca Kayseri’de 204 tane gazeteci varken, neden bu teklif bana yapıldı?

Basın sektörü para kazandıran bir sektör değil, dolar bazlı uydu kirası, eleman masrafı falan filan derken aylık 100-150 bin TL’nizi gözden çıkaracaksınız!

Kayseri’deki reklam pastası da malum, aylık bu parayı bulup harcamadan televizyonculuk falan yapamazsınız!

Hal böyle iken Bekir Karahasanoğlu basın sektörüne neden girer?

Bu soruların cevabını bir gün herkes bilecek!

***

Bekir Karahasanoğlu 38 Kent TV’ye yanılmıyorsam yaklaşık 2 yıldır ortakdı, 1-2 ay öncede Mehmet Özet, Dursun Ataş, Sami Eker ve Osman Çiftçi’ye ait tüm hisseleri satın alarak imparatorluğunu ilan etti!

Osman Çiftçi de Ali Türkaslan’a nedense bu satıştan sonra çattı!

Yaklaşık 14 yıldır tanıdığın Ali Türkaslan’ın gazeteciliğini hiç sorgulamamıştın, gittiğim haberlerde yakaladığım özel haberler karşısında beni gazlamak için çoğu kez methiyeler bile dizmiştin!

Şimdi ne oldu?

Ne değişti?

Ben yine beni ilk gün tanıdığın Ali Türkaslan’ım!

Gazetecilik yapamadığım yerde istifamı verip ayrıldığımı iyi bilen birisin!

Herkes parayı bulduğu zaman, bir 12 Eylül sabahı sırf adam gibi gazeteci olduğum için işime son verildiğini de bilirsin!

Beni Kay TV’den çıkaran Yusuf Yerli, futboldan pek anlamam da “Sen Gökhan Ünal gibi başarılı birisin ama biz yeni bir takım kuruyoruz, bu takımda sen yoksun” sözleriyle işime son vermişti bunu da bilirsin!

Televizyon programında “Ali Türkaslan Kay TV’de Kameraman ve Muhabir idi” sözlerini sarf edip aklınca beni aşağılamaya falan kalkmışsın!

Ben onca yıl kameramanlık ve muhabirlik yaptığım için gurur duyuyorum, bugünkü bilgi birikimim dahil her şeyimi o zor şartları olan yollardan geçmememe borçluyum!

Velhasılı kelam sözün özü, Osman Çiftçi bana bir daha gazetecilik dersi vermeye kalkma!

Bana Gazetecilik dersi vermeye senin çapın gerçekten yetmez!

***

Gıyasi Öztürk ağabeyim hakkında yazdığın şeylere gelirsek, bak sana yine söylüyorum ben onun borazanı veya avukatı falan değilim!

Beni kendi düştüğün acziyetin içerisine çekmeye çalışma başaramazsın!

Ben Gıyasi Öztürk’ü adam gibi adam olarak tanır, bilir, severim!

Ben, senin Bekir Karahasanoğlu’na karşı yaptığın gibi Gıyasi Öztürk’ün güdümüne hiçbir zaman girmedim, borazanlığını da Avukatlığını da hiçbir zaman yapmadım yapmam da!

Gıyasi Öztürk ağabeyimin Avukatları sana gerekeni yapmış, gazetenize ve televizyonunuza dün tebligatlar yapıldı bakmadın mı?

Tebligatları görmediysen maillerini kontrol et istersen!

Ha bu arada benim bu söylediğime de inanmazsan, kendi gazetenin http://aidiyet.esb.org.tr/landpage?ms=http://www.kayseriolay.com/kim-bu-giyasi-ozturk-h41255.htm linkine tıkla verilen erişim engeli kararını dosya numarasıyla birlikte karşında göreceksin!

Tekzip metinleri de yolda bugün tarafınıza tebligatı yapılır!

Gezatede, radyoda, internet sitende ve 38 Kent TV’nin Kent Meydanı programında 2 saat boyunca o tekzip metnini yayınlama da gör bakalım ne oluyor?

Bekir Karahasanoğlu’nun beni tükrüğe boğacağını yazmışsın ya köşende, yukarıda dediklerimi yapmazsan o saatten sonra artık hangi tazyikli vücut sıvısına kapılacağını sen hayal et!

Artık benim için dua falan etmeyi de bırak, benim senin gibilerin duasına falan ihtiyacım yok!

“Televizyonu yoktan var ettin” diye yazdığım adam, algılama erozyonu yaşayıp cevaben “Yoktan var etmek Allah’a muhsustur” cümlesini kuruyorsa; ona artık diyecek söz yoktur!

Elbette yaratıcı olan tek Allah’dır, onun eşi ve benzeri yoktur!

Merak ediyorsan söyleyim; Allah’a ve dini İslam’a inanıyorum…

Başkaları gibi ortaya düşmesek de Elhamdülüllah Müslüman’ım!

Sen oradaki “Yoktan var ettin” cümlesini yaptığın çapsız haberlere kullandığın cümle gibi algılamışın, sana o cümleyi yeniden gözden geçirmeni tavsiye etmekten başka yapabileceğim bir şey yok!

***

Bekir Karahasanoğlu’nun beni ölümle tehdit ettirdiğini eminim ki adının “Osman” olduğu kadar biliyorsundur!

30 yıldır tanıdığını söylediğin patronun Bekir Karahasanoğlu, adım “Ali” olduğu gibi eminim ki sana da sormuştur.

Belki, bu çapsız aklı da adamcağıza sen verip adamın başını belaya sokmuşundur!

Köşen de Gazeteci Rıfat Açıkgöz’ün oğlu Kürşat Açıkgöz’ü ısıran köpeğinden de bahsetmiştin ya, Kürşat’a sor istersen ziyarete gittiğim gün senin gelmediğin onların bağ evinde o köpeği oracıkta kurşuna dizmeyi ilk kim teklif etmiş!

Merak buyurma korumaya ihtiyacım yok, istesem devlet hemen tahsis edecek ama hayrını koruyacak kadar da şerri olmalı insanın değil mi?

Sana tavsiyem, benim kafamın gözümün kırılmasının hesaplarını falan yapma yaptırma…

Matematiğin şaşar!

Beni tanıyamadığını söylemiştim ya sana bu lafı yabana atma, bu söz senin ve patronunun kulağına küpe olsun!

“Biz 40 kişiyiz bir birimizi çok iyi biliriz” demişin ya bu rakamı bir daha gözden geçir istersen sen artık benim tanıdığım Osman Çiftçi olmaktan çıktın!

***

Yazında aracıma konulan mermiden de bahsedip, o mermileri benim koyduğumu söyleyip yine çapsız çapsız iddialarda bulunmuşsun!

Mermilerin bırakıldığı tarihler benim silah ruhsatı almak için müracaat ettiğim zamana denk geliyormuş!

Kuyruklu yalana bak sen!

Yahu senin kelime haznen vücudunun neresinde?

Kafanı kullanıp aklınla konuşmuyormusun, araştırma hissedip gazetecilikten kaptığın kırıntılarda mı yok?

Sen normal hayatta işinde de mi hep böylesin?

Benim telefonla tehdit aldığım zaman dilimi 14.09.2018 saat 23:50, taşıma silah ruhsatı almak için Kayseri Cumhuriyet Savcılığı’na verdiğim dilekçenin tarihi 18.09.2018, “Arabama mermi bırakılmıştı” sözünün geçtiği polise verdiğim ifademin tarihi de 15.09.2018 Saat: 13:38’dir.

Ben o ifademde zaten o mermileri beni telefonla tehdit eden şu an Kayseri Kapalı Cezavinde bulunan Bekaş İnşaat AŞ. çalışanı Tayfun Çağrıcı bıraktı demedim ki; “Yaklaşık 1 ay kadar önce de aracıma 5 adet mermi bırakıldı. Kim yada kimler tarafından bırakıldığını bilmiyorum” dedim.

Sakin ol!

Bu konuda patronun Bekir Karahasanoğlu’nun adını falan vermedim, yalın gerçek neyse onu söyledim.

Eee ne kaldı geriye?

Başsavcı ve Savcı’yı yönlendirme konusu kaldı!

Osman Çiftçi olayı kavrayamıyorsun herhâlde, Ali Türkaslan olarak Müşteki (Mağdur) konumundayım dikkatini çekerim.

Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı ve benim davama bakan Kayseri Savcısı Halil Fevzi Erol, benim ifadelerimle yönlenecek tabi ki; bundan doğal ne olabilir?

Savcı bey benim ifademi dikkate almayacak da kiminkini alacak?

Olayı soruşturan Savcı her iki tarafada yönlenecek, delilleri toparlayıp Hakim karşısına çıkaracak!

Haa sen böyle Adli davalarda kararı kimin verdiğini de mi bilmiyorsun?

Hakim veriyor Hakim öğren bunu yarın lazım olur!

Hadi ben bu olayın (Mağdur) Müştekisiyim ve doğrudan tarafıyım!

Osman Çiftçi, sahi sen kimsin?