SARIKAMIŞ HAREKATI’NDA BİLİNDİĞİ GİBİ 90.000 ŞEHİT Mİ VERDİK?

SARIKAMIŞ HAREKATI’NDA BİLİNDİĞİ GİBİ 90.000 ŞEHİT Mİ VERDİK?

Bilindiği üzere uzun yıllardır Sarıkamış Harekatı hakkında halkımızın söylemekten vazgeçmediği klişe bir cümle var. “90.000 şehit verdik ve tüm şehitlerimiz bir kurşun atmadan şehit oldular”. Hatta bazen bu sayı 250-300.000 olarak veriliyor. Peki olayın aslı bu mu? Tabii ki değil. Genelkurmay Başkanlığı’nın açıkladığı resmi verilere göre şehit sayımız 33.000’dir. Zaten harekata katılan asker sayımız 67.000 idi. Kimse sormuyor ki 67.000 kişilik muharip birliğimiz ile nasıl 90.000 şehit verdik? Aynı zamanda bu savaşta Rusların da 19.000 kaybı olmuştur. Madem biz 33.000 şehit verdik, bu 90.000 sayısı nereden geliyor? Aslında olayın aslı 1921-1922 yıllarına kadar uzanıyor. Tam da Sakarya Meydan Muharebesi döneminde, yani Kurtuluş Savaşı’nın kaderinin belirlendiği anda Batum’da bekleyen son derece önemli bir isim vardı. Enver Paşa. Enver Paşa 1.Dünya Savaşı’nın mağlubiyetle sonuçlanmasından ötürü mecburen mücadelesini yurtdışında devam ettirmek için yurdu terk etmişti. Sakarya Meydan Muharebesi’nin sonucuna göre yurda girip Milli Mücadele’nin lideri olmayı düşünüyordu. Tam da bu sırada Ankara hükumeti; Enver Paşa’nın yurda girme durumunu bildiği için, ordunun ve halkın Enver Paşa’ya olan saygı ve sevgisini azaltmak için Sarıkamış Harekatı’nda görev yapmış Şerif Köprülü İlden’e bir kitap yazdırdı. 90.000 ibaresi ilk olarak bu kitapta geçti. O zaman için son derece mantıklıydı bu karar. Çünkü eğer Enver Paşa yurda girseydi, ikililik çıkma ihtimali de göz önünde bulundurulursa zaten yurt işgal altındaydı. Böyle bir durumda Kurtuluş Savaşı yenilgiyle sonuçlanabilirdi. Enver Paşa isteseydi muharebeden önce de yurda gelebilirdi fakat bu kararın memleket için hiçbir faydası olmayacağını biliyordu. Zaferin ardından da Türkistan’a giderek orada bir devlet kurma ve bölgedeki Türk ve Müslüman halkın bağımsızlığı için bir mücadele yürüttüğü sırada şehit olarak tarihe intikal etti. Fakat aradan bir asır geçmesine rağmen hala yanlış bilgilerle dolu olduğu tescillenmiş bir kitabı her konuda kaynak göstermek hiç etik bir tarihçi davranışı değildir.