Kayseri basını bu günlerde hararetli günler yaşıyor...

Kendini Kayseri'nin 'Duayen Gazetecisi' olarak tanıtan, haktan, hukuktan, adaletten dem vuran bir şahsın kişisel kaprislerini mesleğe mal etmesi, bununla da yetinmeyip gözündeki hezeni görmeyip sağa sola çamur atması ortamı bir hayli gerdi.

Kayseri Basını'nda yaşanan bu gelişmeleri, ulusal çapta faaliyet gösteren gazetecilerin bir biriyle atışması olarak değerlendirmek, olayları küçümsemek, göz ardı etmek, ilgili şahsa pirim vermekten öte bir davranış olmayacağı için böyle bir yazı kaleme alma ihtiyacı hissettim.

Öncelikle kişisel mevzu gibi algılanan ama kişisellikten ziyade mesleki bir yara haline gelen konuyu bu köşeye taşıdığım için, tüm Kayseri Yerel Haber okurlarının affına sığınıyorum.

Çünkü, halk haber almak isterken siz kişisel mevzularınızı temcit pilavı misali kendi köşelerinize taşırsanız, bu en azından bana göre hiç de etik olmayan bir davranıştır.

Kendisine "Gazeteciyim" diyen, hem de 'Duayenim' diyen bir kalıba hiç yakışmaz!

***

Gelelim konuya...

Neymiş efendim?

Günde yaklaşık 150 adet satan bir gazetede çalışıp ayrılan bir şahıs (çünkü isim vermiyor), iddiaya göre 'O gazeteye ait bir fotoğrafı çalmış' başka bir, gazeteye vermiş haber yaptırmış!

İddia ve tüm karın ağrısı bu!


O fotoğraf neymiş diye merak edilecek olursa; Kay Tv ve Erciyes Tv bundan 8 ay önce Farabi caddesinden Turgut Reis mahallesine taşınırken, Kocasinan Belediyesi'nin resmi plakalı kamyonetleri ve belediyeye ait işçileri kullanılmış!

Bu durum etik bir davranış mı değil mi tartışılır!

Birincisi o fotoğrafı sen mi çektin?

İkincisi o fotoğrafın çekilmesi talimatını sen mi verdin?

Üçüncüsü sana ve kurumuna ait bir fotoğraf makinesiyle çekildiği, yanlışına nasıl düştün?

Dördüncüsü madem fotoğraf senin ve böyle bir iddian var, senin yanında çalışmış ve ayrılmış tüm personeli zan altına bırakacağına neden isim veremiyorsun?

Beşincisi kimden ve neyden korkuyorsun?

Altıncısı son model bir cep telefonu en kaliteli bir fotoğrafı çekemez mi?

O fotoğraf mail yoluyla başka birinden de gelmiş olamaz mı?

İşte bu kadar aciz ve teknolojiden bir habersin!


***

Şu aşamada asıl önemli olan bu fotoğrafın akıbeti değil, kendisine belgesi ve bilgisiyle ulaştırıldığı halde haber yapma cesaret ve erdemi gösteremeyen bir gazetecinin içler acısı halidir!

Ki bu şahıs; 'Ben dürüstüm','Ben duayenim', 'Ben bu mesleğe yıllarımı verdim', 'En doğrusunu ben bilirim' havası içerisindeyse, bununla da yetinmeyip o belediyelere muhalif olan siyasi partilerin göbeğinde cirit atmaya yelteniyorsa, bu duruma bir dur demenin zamanı gelmiş ve geçiyordur bile...

Asıl masaya yatırılması gereken konu budur!

Belgesi ve bilgisi önüne geldiği halde neden yaptırmadın peki o haberi?

Kendi ifadesiyle insani açıdanmış!

Yerim senin insani duygularını...

Ben de bunu yedim!

Sen bunları külahıma anlat!


***

Sen, her şeyden önce yanında çalıştırdığın insanların gazetecilik hürriyetine tecavüz etmeyi bırak!

Onların alın terine saygıyı, maaşlarını, asgari geçim indirimi ücretlerini, tazminatlarını, maaş zamlarını bir tamam öde!

Ha bir de 'Kovdum' dediğin çalışanlarına vereceğin paraları da başka bir çalışanından isteme!

O acziyete düşüp işçinden para aldıysan, bile borcuna sadık kal!

O dönem işçidir, onunda çoluğu ve çocuğu vardır diye bir düşün!

Her şeyden öte 6 ay önce elden aldığın borçlarını öde!

Ayrılırken toplam 10 bin TL alacaklı olan eski çalışanına, 6 bin TL teklif etme!

6 bin TL teklif ettiğin çalışanın teklifini kabul etmeyince, 'Ben alın terimin tamamını isterim' deyince onu fotoğraf hırsızlığıyla suçlama!

Hele hele, günde 150 adet satan gazeteni taklit etmekle hiç suçlama!

Bir başkasının bir yerlere verdiği teklifi bile, çamur atmak için kullanma!

Çalışanlarının 14 yıl emeğini ve alın terini sülük gibi sömürme!

Tüm çalışanlarının gözünün önünde verdiğin müsaadeyi de inkar edip ortaya düşme!

Çalışanlarının kimle konuşup kiminle konuşmayacağına da müdahale etme!

Kayseri Gazeteciler Cemiyeti seçimlerinde kimi destekleyeceklerini de dikta etme!

Bir de kimseyi hafife almamayı öğren!

Bizlerin malı, mülkü, villası, arabası olmayabilir, oturduğu evi bile kiralık olabilir ama bunlardan öte bazı değerler bizim için paradan puldan daha değerli ve kutsaldır.

Kimsenin şerefi ve onuru, ayaklar altında değil!

"Ummadığın taş baş yarar" atalarımızın bu anlam ve mana yüklü sözü kulağında hep küpe olsun olur mu?

Yandan duayen!


***

Hani sen halk adamıydın?

Hani sen emek yanlısıydın?

Başını ellerinin arasına koy bir düşün, seninle birlikte çalışan onlarca kişinin kaçı şu an bir bardak çayını içmeye geliyor?

Ben dahil, o onlarca çalışanın hepsi ve ortakların hatalı, bir tek sen iyisin öylemi?

Herkes, tukaka bir sen iyisin öyle mi?

En azından "Öldüğüm zaman cenazeme kaç kişi gelecek" diye bir düşün!

AKP'li bazı belediye başkanlarıyla villasında fink atan, adalet timsali halk adamına bak sen!

Halkın vicdanını kanatana halk adamı denir mi?

Bir de içinde halk ibaresi geçen bir partiden milletvekilliği sevdasına tutulmuş, parti programlarında fink atıyor!

Gülme organı olarak, dudaklar yerine başka uzuvlar devreye girebilir...

Çünkü, Kayseri halkı artık senin ne mal olduğunu iyi biliyor!