Saadet Partisi Melikgazi İlçe Başkanı Sinan Aktaş şunları söyledi: “ Neredeyse 1,5 yıldır salgınla mücadele ediyoruz. Aşağı yukarı 1 yıla yakın bir zamandır da aşı uygulaması hayata geçirildi ve yapılmaya devam ediliyor. Bundan yaklaşık 2 yıl kadar önce bir vesile ile doktora gittiğimde tetanoz aşısı olmamı söyledi ve bende Kayseri devlet hastanesinde tetanoz aşımı oldum. Ayrıca yakın zamanda ailece gittiğimiz bir seyahatte küçük oğlumu bir kedi ısırdı ve doktora götürdüğümüzde tedbiren tetanoz ve kuduz aşısı yaptırmamız gerektiği söylendi ve bizde gereken aşıları yaptırdık.

Gelelim Covid 19 aşısına. Salgın başladığından bu güne kadar ekranlardan hiç inmeyen Prof.Dr. Sn. Mehmet Ceyhan aşıyla ilgili şöyle söylüyor. “Aşının mümkün mertebe erken geliştirilmesi lazım. Çünkü gecikirse size bir faydası olmaz o zamana kadar pandemi biter zaten” Bir diğer konuşmasında ise “Bir aşının geliştirilebilmesi için en erken 3 yıl gerekir. Ondan evvel aşı geliştirilemez. O zamana kadar virüs mutasyona uğrar. Salgın mutasyonla biter diye düşünüyorum.” Diyor. Sn. Ceyhan’ın bu tespitlerine göre ve yapılan açıklamalara göre aradan geçen zaman içerisinde bir kaç kere mutasyona uğramış olan virüs ile şu anda toplum bağışıklığı gerçekleşmiş ve salgın bitmiş olması lazım.Bir diğer açıklamasında ise “Bütün pandemilerin tarihine bakarak söylüyorum gerçekten 2 yıldan uzun sürmüş bir pandemi yok. Bizim gözlemlediğimiz aşı ile bitmiş bir pandemide yok zaten. Pandemiler hep virüsün mutasyonu ile bitmiş. Bakıyorsunuz SARS 8 ay sürmüş, MERS 1 yıl sürmüş” diyor. Şimdi bu sözleri Sn. Ceyhan söylüyor biz söylemiyoruz ki.Yine bilim kurulu üyesi olan Sn. Prof.Dr. Ateş Kara ise “Bir aşının geliştirilebilmesi için 3 ila 5 yıl gerekir. Bu süreden önce aşı geliştirilemez. Ayrıca o geliştirilen aşı virüsün ilk çıktığı hali için geçerlidir. Mutasyona uğradığı diğer halleri için geçerli değildir” Diyor.

Peki Korona aşısı ne kadar sürede geliştirildi? Aralık 2019 gibi virüsün var olduğu söylendi. Daha üzerinden 1 yıl geçmeden aşı geliştirildiği söylendi ve hızla uygulanmaya başlandı. Şimdi esasen konunun tamda burası önemli. Bir tarafta bilim adamları diyor ki 3-5 yıldan önce aşı geliştirilemez ve 2 yıl olmadan bu salgın biter. Diğer tarafta ise 1 yıl olmadan geliştirildiği söylenen bir aşı var. Bir diğer önemli konu ise aşı uygulama esnasında ONAM formu imzalatılması. Bu aşı ile ilgili ne aşıyı üreten firma sorumluluk alıyor. Nede sağlık bakanlığı. Kimse sorumluluk almıyor. Onam formunda ise bu durum şu şekilde yazılmış; “Bu aşının uzun süreli etkilerinin ve verimliliğinin şu an bilinmediği yine aşının henüz bilinmeyen olumsuz etkilerinin de olabileceği, ürünün salgın koşulları altında tamamen kişinin kendi istemesi halinde kişiye uygulanabileceği bilinmelidir. Bu sebeple üretime ait hataların haricinde oluşabilecek maddi ve manevi zararlar konusunda üretici firma sorumlu olmayacağını beyan etmektedir.”

Faz çalışmalarını henüz tamamlamamış ve üretici firma tarafından hiçbir sorumluluğun alınmadığı bir aşının uygulanması üstelik bunu yaparken de bir takım argümanlar kullanılarak kişilerin aşı olmaya zorlanması ne kadar doğrudur. Bunun sorgulanması ve üzerinde düşünülmesi gerekmez mi? Sağlık bakanı Sn. Fahrettin Koca son açıklamasında öğrenci velilerinin aşılarını yaptırmaları gerektiği aksi takdirde öğrencilerin okula alınmayacağı yönündeki beyanı doğrumudur? Hani gönüllülük esası vardı? Temmuz ayında 1 ay süre ile bir takım tedbirler alınarak yüz yüze telafi eğitimi yapıldı. 16 ağustosta bazı özel okullarda yüz yüze eğitim başladı. Hiçbir sorun yaşanmadan gayet güzel gerçekleştirildi ve gerçekleştiriliyor. Şimdi neden velilere 6 Eylül’den itibaren böyle bir baskı uygulanmak isteniyor. Sadece bu değil aşı olmak istemeyenlere stadyumlara ve buna benzer bir çok yere giriş yasağı getirilmesi düşünülüyor. Şimdi bu uygulamalar gönüllülük esasına dayanan uygulamalar mıdır? Sn. Cumhurbaşkanımız “ben uygulamanın gönüllülük esasına göre yapılmasını uygun buluyorum” demedi mi? Peki sn. Cumhurbaşkanımıza rağmen sağlık bakanının bu açıklamasının anlamı nedir? Ayrıca Sağlık bakanlığının bu uygulamaları T.C. Anayasası Mad. 17,23, 42 ve 56, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Madde 23 e göre insan haklarına ve hukuka aykırı bir durumdur. Yine sağlık bakanlığının salgının başladığı günden bugüne kadar açıkladığı 1,5 yıllık verilere baktığımızda bu güne kadar toplam 6.120.000 vaka tespit edilmiş ve yine bugüne kadar 53.507 kardeşimiz vefat etmiş. Vaka üzerinden hesap ettiğimizde vefat oranımız % 0,87’dir Yani % 99,13 iyileşme oranı var. Genel nüfusumuz üzerinden vefat eden oranımız ise 53,507*100/83.614.000 = % 0,06 dır. Bu durum şunu göstermektedir. Bu virüste geçtiğimiz yıllarda gördüğümüz influenza virüslerinden biridir. Bu durum salgının en başından beri böyledir ve dolayısı ile ortada Salgın veya pandemi tedbirleri uygulanacak bir durum yoktur.

Hafta sonu sokağa çıkma yasağı uygulandı. Hafta içi serbest. Hafta içinde insanlar birbiriyle görüşüyor aynı fabrikada bir arada çalışıyor. Gece sokağa çıkma yasağı uygulandı gündüz serbest. Gece dışarıda kim var kimse yok. Herkes evinde yatmış uyuyor. Gündüz herkes dışarıda bir biriyle etkileşimde. Turizm bölgelerine gidin ne maske ne mesafe ne tedbir herkes eğlencesinde. Avrupa kupası maçlarında tribünler tıklım tıklım. Bu uygulamalarda bir gariplik yok mu? Bunları sorgulamayalım mı? Aylardır maske takıyoruz ve hala takıyoruz. Ama Sn. Prof.Dr.Mehmet Ceyhan diyor ki; “Maske virüsten korumaz” başka virologlarda bunu ifade ediyor. Ve biz hala maske takıyoruz. Bunu biz söylemiyoruz ki. Bunu söyleyen bilim adamları. Şimdi biz bunu sorgulamayalım mı? Ortada bir yanlışlık yok mu? Aşı çalışmalarının önünü kapatan Ak parti iktidarının bizzat kendisidir. 2 Kasım 2011 tarihinde 663 sayılı kararname ile Refik saydam hıfzıssıhha enstitüsünü tamamen kapatmıştır. Keşke kapatmasalardı. Çünkü; Cumhuriyet tarihi boyunca ve ondan sonraki süreçte Aşı, bulaşıcı hastalıklar ve halk sağlığı ile ilgili çok önemli çalışmalara imza atmış bir kurumumuzdu. Evet şu süreçte bir aşı çalışması başlatıldı ama neredeyse 100 yıllık bir kurumu kapatmak aşı çalışmalarına verilmiş en büyük zarardır. Bu süreçte Erciyes üniversitesinde başlatılan yerli aşı çalışmasını olumlu bulduğumu da belirtmek isterim. Aşı özel şirketlere bırakılamayacak kadar önemli bir çalışmadır. Bu nedenle mutlaka devlet kurumu tarafından çalışmaları yapılmalı ve üretimi gerçekleştirilmelidir. Aynı zamanda üretilen aşı ile ilgili olarak sorumluluk almış şahıslar ve kurumlar olmalıdır. Hasılı kelam; Bizim söylediğimiz çok açık. İnsanları rahat bırakın. İsteyen gider aşısını olur. Olmak istemeyende olmaz. Hiç kimseyi de aşı karşıtlığı ile yada terörist olmakla itham etmeyin yaftalamayın.”dedi.

Editör: Haber Merkezi