CHP Öğrenci Hareketleri ve Üniversitelerden Sorumlu Gençlik Kolları Genel Başkan Yardımcısı Eda Albayrak yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi: “ Dominik'te üç kız kardeşin faşist Trujillo iktidarına karşı özgür ve eşit bir yaşamın inşaası için verdiği mücadele sonucu hayatlarını yitirmeleri ile tariflenmiştir, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Mirabel kız kardeşlerin ikrarı bugün Türkiye kadınlarının gerçeğini oluşturmaktadır. Kadınlar hala özgürlükleri için canlarını feda etmektedir. Özgecan Aslan, Başak Cengiz, Emine Bulut, Münevver Karabulut ve daha niceleri. Yalnızca kadın olmamız sebebiyle uğradığımız, maruz kaldığımız ayrımcılık insan hakları ihlalidir. Aile içinde, iş ortamında kampüslerde, kamusal alanlarda kadınlar güvence altında olmayan hakları yüzünden psikolojik, cinsel, ekonomik ve fiziksel şiddete uğruyor.

Ekonomik, sosyal ve siyasal hayata tam ve eşit katılım hakları sakatlanıyor. Bilim yuvası olması gereken Üniversiteler; iktidar rejiminin militarist, sömürgeci, cinsiyetçi, homofobik, transfobik söylemleri hasebiyle kampüsler bir egemenlik kavgasının alanına dönüştü. Genç kadınlar artık kampüslerde dahi güvende değil. Yüksek Lisans mülakatlarında yöneltilen evli misin soruları, cinsiyetçi ve ayrımcı hocaların anlayışı birçok öğrencinin akademik kariyer yapma isteğini yok ediyor. Sağlık bilimleri fakültelerinde örneklerin kadın bedeni üzerinden bir acziyet yetersizlik yaratılarak anlatılması, akademik kariyerdeki eril zafer beklentisi... Genç kadınlar kampüslerde yaptıkları eylemler de cinsiyetçiliğe uğramaktadır. “Siz eylem yaptınız da ne oldu?”, “Tacizi duyurdunuz da ne değişti?” gibi tepkilerle karşılaşmaktadırlar... Küçük şehirlerde okuyan genç kadınlar Üniversitelerde sosyalleşme alanlarının kısıtlı olmasıyla belli saatlerde sokağa çıkamıyor ve üniversitelerin ne kadar akademik bir ortam gibi görünse de dışarıdan bir farkı olmadığını, her türlü ayrımcılıki cinsiyetçilik mevcut olduğunu söylüyorlar. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmadığı üniversiteler; erkek öğrenciye yakışacak bölümü, kadın öğrenciye yakışacak bölüm tarzında kendi arasında gayri resmi kalıplar oluşturarak ayrımcılığı beslemektedir. Taciz birimi oluşturulması için yapılan mücadeleler karşılıksız bırakılmaktadır. Aslında genç üniversiteli kadın, genç işçi kadın farketmeksizin ana tema kadındır. Dünya üzerindeki tüm kız kardeşlerimizin hayatları ayrımcılık ve şiddet noktasında keşişmektedir. Toplumda dezavantajlı grup haline getirilen kadınlar, gençler artık daha öfkeli. Yaşananların getirdiği birikmişlik bu erkek iktidarın da sonunu getirecek. Şimdi yapılması gereken öfkemizi bir hareketin içinde eritip, yeniden bir şeyler yazma zamanı. Örgütlü bir kampüs yaşamı cinsiyetçiliğe, ayrımcılığa, faşizanlığa, gericiliğe galip gelecektir! Ne kadar örgütlü olursak o kadar umudu filizlendiririz. O kadar direnç dolu, eşit, güvenceli ve özgür bir yaşamı inşaa edebiliriz!”dedi.

Editör: Haber Merkezi