Derler ki, “Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı asla unutmaz..”

Zira, 20 yıl süren uzun bir kış yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.

Masallar anlatarak tatlı tatlı uyumamızı sağladılar.

Biz uyurken ülkeyi soyup soğana çevirdiler.

Mutfağımızdaki aşımızı bile yok ettiler.

Sömürdükçe semirdiler, semirdikçe sömürdüler.

Aydınlığı bize çok görüp, karanlığa mahkum ettiler.

Elimizde, demokratik değer olarak ne varsa aldılar.

Artık bir nefes almak parasız, onu da paralı hale getirmek için formüller arıyorlar.

Çalışanı işsizliğe, karnı tok olanı açlığa mahkum, düşünceyi ihanete tahvil ettiler.

Valilik kurumundan başlayarak, belediyelerden devam ettiler ve kamu kuruluşlarını partinin şubesi ocağı yaptılar.

Çocuklarımızı, örümcek beyinli, kerameti kendinden menkul karanlık tiplerin ellerine teslim ettiler. Artık, eğitim olarak ‘Cehalet’in faziletleri anlatılıyor okullarımızda.

Kendileri ise görkemi, lüksü, şatafatı dibine kadar yaşadılar ve yaşıyorlar.

Kendilerinden olana, 3-5-7-9 maaş.

Kendilerinden olana, kamunun her türlü imkanı.

Kendilerinden olana, ihale, bol kepçe ödeme.

Kendilerinden olanlara, koruma, özel kalem, yurtdışı gezileri.

İktidar olduklarından itibaren bizim gibi yaşamak yerine, çok eleştirdikleri görkemi, şatafatı yaşam biçimi olarak benimsediler.

Önce yerlilere, şimdi de yabancılara parsel parsel satıyorlar güzel ülkemi.

Son düzenlemeyi biliyorsunuz, Fas’ta, Tunus’ta, İran’da ve tüm geri kalmış ülkelerde emlak işine girenlerin, büro açanların, satış yapanların giderlerini Devlet-i Ali’miz karşılayacakmış.

Paralar suyunu çekti.

Artık, doymazları doyuramaz hale geldi bu iktidar.

Emeklinin bayram ikramiyesinden kırpıp, ‘Bu milletin a…. koyacağız’ diyenlere veriyor, ama onlar daha fazlasını istiyor.

Dedim ya unutmak tükenmektir.

Her şey hafızada kayıtlı.

Yarın sandık önümüze geldiğinde soracağız, “Hani yoksulluğu ortadan kaldıracaktınız. Milleti yoksulluktan açlığa terfi ettirdiğinizin farkında mısınız?” diye.

Yarın sandık önümüze geldiğinde soracağız, “Yolsuzluğu kaldıracaktınız, nüfus memuru bile yüzde 10’suz iş yapmaz oldu. Hayırdır?” diye.

Yarın sandık önümüze geldiğinde soracağız, “Yasakları kaldıracaktınız, nefes almak dışında her şeyi yasakladınız, bu muydu yapacağınız?” diye

Sadece bu kadar mı?

Halka hizmet noktasında belediyeleri dışlayıp ellerini kollarını bağlayanları da unutmayacak bu millet elbette.

Belediyelerin bir kap sıcak yemeği, iki sıcak ekmeği vatandaşa ulaştırmasını bile çok görüp yasaklayan anlayışı.

Yönettiği belde insanının açlıkla imtihanını görmezden gelerek, Fesli Deli Kadir için ‘Üstad’ mesajları yayınlayanları.

Gece gündüz halkla bütünleşip onlara moral veren, belediyenin tüm imkanlarını seferber eden belediye başkanlarını.

Ankara gibi, İstanbul gibi kentlerin başkanlarını.

Kendisini oturduğu makama getiren güce şirin gözükmek adına, milletin kutsallarını bile istismar etmekten kaçınmayan, sözde din adamlarını.

Atatürk’ün kurduğu Yüce Meclisin çatısı altından, kurucu değerlere parmak sallayanları.

Mafya bozuntularını sokağa salmak, hırsızı, uğursuzu teşhir eden namuslu gazetecileri, aydınları içerde tutmak adına gece yarılarına kadar fedakarca! çaba gösteren sözde vekilleri ve bu vekillere meclisi bırakan, sözde muhalefetin sözde vekillerini.

Dedim ya, Anadolu'da bir söz vardır;

“Kurt kışı geçirir, ama yediği ayazı asla unutmaz”

Güzel ülkem de, Dünya da bu günleri geride bırakacak.

Ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Her ülkenin her yöneteni, bu zor zamanlarda sergilediği tutumun hesabını milletine verecektir.

Kimi ödüllendirilecek, kimi ise vicdanlarda ömür boyu mahkumiyet alacaktır.

Ekonomiyi, “Bir dolar bir lira olacak”tan, “1 dolar 15 lirayı aştı” noktasına getirenleri.

Kendi kendine yeten bir ülkeyi, saman ithal eder duruma düşürenleri.

Güzel ülkemin cennet gibi yörelerini talan edenleri, ettirenleri.

Kaz Dağları’nı, Salda Gölü’nü, Dipsiz Gölü, Cennet Karadeniz’i, Egedeki Adaları, Ülkemin Zeytinliklerini, kurulan beton imparatorluğunu, milletin sırtına yüklenen ve geleceğinin ipotek edilmesine neden olunan otoyolları, köprüleri, hastane binalarını, hava alanlarını, 2 milyar dolarlık pistin üzerine inşa edilen 20-30 milyon liralık hastane binasını.

Ülkenin tüm imkanları ayakları altına serilen 5’li çeteyi.

‘Milletin a… koyacağız’ diyen şerefsizlerin nasıl makbul adam muamelesi gördüklerini.

Reza Zarabları, Muammer Gülerleri, Zafer Çağlayanları.

“Ne yaptımsa Başbakanın talimatı ile yaptım” diyen dönemin Bayındırlık Bakanını.

Kur-an Ayetleri ile alay eden adamın nasıl Büyükelçi yapıldığını.

Dişli Şaban’ı.

ABD Vatandaşının Büyükelçi olarak atanmasını.

Kanal İstanbul’a yatırım yapan Kaymak Tabakasını.

Tren kazalarında, maden ocaklarında ölenlerin öldükleri ile kalmalarına zemin hazırlayanları.

Ve hepsinden önemlisi onar onar başlayan ve yüzer yüzer hale gelen Covitten kaybettiklerimizi

Trolleri, troliçeleri..

Görüyorsunuz değil mi.

Millet neler neler düşünüyor.

Ne diyelim, bu milleti yok sayarak devr-i iktidarını sürdüreceğini sananlara da Allah akıl fikir versin.