Çin ve Rusya, Dünyanın en büyük gübre üreticisi ülkesi.

İkisi birden gübre satışını sınırladı.

Rusya ve Ukrayna’dan sonra, buğday almak için gözümüzü çevirdiğimiz Hindistan Buğday satışını durdurdu.

Çin bulabildiği ülkelerden buğday alımını hızlandırdı.

Bir çok ülke Tarımsal Ürün ithalatını kısıtlayan, gümrük vergilerini artıran kararları hayata geçirdi.

Güzel ülkem hariç, bütün Dünya bir gıda krizine, kıtlığa yönelik hazırlık içinde.

Bizde bu önlemleri almakla yükümlü kuruluşlar, millete “"Topraktan geldik toprağa döneceğiz inancını yaşamaktan güzel bir şey var mı?" hikayesi anlatıyor.

Ülkemde biçer-döverler tarlanın başına geldi, hasat dönemi başladı, başlayacak.

Ama çiftçi yetiştirdiği buğdayı kaça satacağını bilmiyor.

Milli gelirin yüzde birini tarımsal teşviklere ayırması gereken iktidar, kangren olmuş tarımsal sorunları aspirin vererek tedavi etmeye çalışıyor.

Gübrede dışa bağımlıyız, ilaçta dışa bağımlıyız, kuru bakliyatta dışa bağımlıyız, tohumda dışa bağımlıyız, hepsinden önemlisi ülkemde yetiştirmemiz gereken milyonlarca ton buğdayı son yıllarda dışarıdan satın alıyoruz.

Oysa, “Paramız var ki alıyoruz” dönemi bitti, tarımsal ürünlerde.

Ülkeyi yönetenlerin, en sert karakışa hazırlık yapmaları gerekiyor.

Peki yapılıyor mu, yapıyorlar mı?

Yapmaz olurlar mı, AKP’li Cahit Özkan sırtı açık uyuduğu sırada gördüğü rüyayı anlatıyor TV ekranında ve diyor ki, “En az yüzde 75 oy alırız bu seçimde. Ama ben hala yüzde 25’in niye Sayın Recep Tayip Erdoğan’ın anlayamadığını sorguluyorum..”

Sonra da işi daha ileri götürüp, “BAE bizimle uğraşılmayacağını anlayınca hizaya geldi” deyince, 10 dakika sonra Ömer Çelik çıktı ve dedi ki, “Bu adamın (Cahit Özkan) BAE ile ilgili anlattıkları partimizin görüşü değildir.”

Beyler, efendiler, ağalar:

Dünya büyük bir gıda krizine hazırlanıyor.

Her ülke kendi çapında önlemler alarak dış satımı kısıtlıyor, dış alımı hızlandırıyor, stok yapıyor.

Sizler hala, arabanın geçemediği Çanakkale Köprüsü, boş uçakların inip kalktığı havaalanları, beton lobisinin elinde kalan boş dairelerin bir önce satılması gibi işlerle uğraşıyorsunuz.

Ha bir de unutmadan, Atatürk Havaalanını yıkmakla meşgulsünüz.

Daha baharda yükselmeye başlayan, “Domates alamıyoruz, 2 aydır evime domates girmedi” feryatlarına, halk ekmek kuyruklarından yükselen beddualara kulak tıkıyorsunuz.

Ben söyleyeyim, bu böyle gitmez.

Yarın, olmazsa bir gün ben sorarım, biz sorarız ve siz de hesap verirsiniz;

Evet sorarız;

Millet can derdinde bir maskeye muhtaçken, uçaklar dolusu maske ve tıbbi yardım gönderdiğiniz ülkelerde halkın size güldüğünü görmediniz mi? diye.

Tüm dünya Pandemi döneminde can yakıcı önlemlerle salgını kontrol altına alırken, ‘Konutta KDV’yi düşürmeyi, pandemi önlemi mi sandınız? diye.

Tüm dünya, yükselen enflasyonun önüne geçmek için faiz yükseltirken, “Faiz neden, enflasyon sonuçtur” saçmalığınızla ülkeyi kör kuruşa neden muhtaç ettiniz?” diye.

Dünyanın sayılı havalimanlarından Atatürk Havalimanının pistinin üzerine baraka hastane inşa ederek milyarlık pisti ortadan kaldırmak hangi kör aklın ürünüydü? diye.

Milletin açlıkla sınavını ‘Şükürsüzlük’ ambalajına sararken bu milletin feryadına neden kulak tıkadınız? diye.

Bu ülkenin, bu milletin 128-150, belki de daha fazla milyar dolarlık döviz kaynağına ne oldu? diye.

Daha 5 yıl önce ‘Tarımda kendi kendine yeten ülkeyi, tarımı yok edilen ülke haline nasıl getirdiniz?’ diye.

Konya’nın en verimli kamu alanlarını neden TOKİ’ye tahsis edip konut yaptırdınız? diye.

Hemen her vilayette bulunan ‘Devlet Üretme Çiftliklerini’ niye partililerinize peşkeş çektiniz? diye.

Kur Garantili Türk Lirası Hesabı adı altına ve faizdeki kör inadınız yüzünden fakirin fukaranın midesinden sökerek aldığınız vergileri, sayılarız1 milyon bile olmayan mutlu azınlığa neden dağıttınız? diye.

Devleti ayakta tutan köklü ve stratejik kurumları, kaça, kime sattınız? diye.

Devlet kurumlarından liyakati kaldırıp, niteliksiz, yetersiz insanlara kamuyu niye teslim ettiniz? diye.

Bir avuç yandaşın vergilerini her yıl silerken, fakirin fukaranın yediği ekmekten, içtiği sudan aldığınız vergileri nasıl yükselttiniz? diye.

Milletin evladı işsizlikten kırılırken, beslemelerinize 6,8,10 yerden niye maaş bağladınız? diye.

Dosta korku, düşmana güven veren Türk Silahlı Kuvvetlerini niye bu günkü tanınamaz noktaya getirdiniz? diye.

Eğitimi kademeli olarak niye paralı hale getirdiniz, devlet okullarından kaliteyi neden yok ettiniz? diye.

Bu güzel ülkede, insanların Adaleti mumla arar hale neden getirdiniz? diye.

Sağlığı lüks girdi haline getirip, fakirin-fukaranın hastaneye gitmesini neden imkansızlaştırdınız, hastaneleri ticarethane, hastaları müşteri haline neden getirdiniz? diye.

Paramızı neden pul ettiniz? diye.

Güzel ülkemi uyuşturucu baronlarının, terörle anılan insanların yol geçen hanı haline neden getirdiniz? diye.

Kirliliği, kirlenmişliği uluslar arası kuruluşların raporlarına bile giren insanlara bu güzel ülkeyi temsil yetkisini niye verdiniz? diye.

Ülkenin dış itibarını neden 5 paralık ettiniz? diye.

Yani diyeceğim, yapmayın.

Yapıyorsanız da, yarın hesap verirken tartılacağınız ayarını bozduğunuz kantardan şikayet etmeyin.