GÜNLERDİR hükümetle CHP arasındaki ilişkilerin normalleşmesi gerektiğini yazıyorum. Tuhaftır, iki taraflı tepkiler alıyorum. Bir taraf, “CHP’yi AKP’nin peşine takamazsın” diye tepki gösteriyor, Erdoğan’ın CHP ve Kılıçdaroğlu hakkında söylediklerinin listesini gönderiyor bana.
Öbür taraf da aynı plağı çalıyor, CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan hakkında söylediklerini hatırlatıyor.
Bunları akıl tutulmasının fotoğrafları olarak görüyorum.
Çok şükür, uçlardaki küçük, aktivist gruplardır bunlar. Daima sağduyulu olan büyük çoğunluk, Türkiye’nin seksen yıldır çözemediği Kürt meselesinin artık hangi boyutlara ulaştığını görüyor, partiler arasında ‘ortak akıl’ üretilebilecek bir siyasi zeminin oluşması gerektiğini düşünüyorlar.
Eğer politikacılar oylarını artırmak istiyorlarsa, öfkeli şahinlere değil, asıl oy deposu olan sağ duyulu çoğunluğa bakmalıdır.

Kavga teröre yarar!
Dün TÜSİAD’da Mustafa Koç ve Ümit Boyner’in konuşmalarında önemli uyarılar vardı. Bunları iki ana konuda toplamak mümkün; önce iç politika...
YİK Başkanı Mustafa Koç diyor ki:
“Unutmamalıdır ki, siyaset sahnesinde elbirliğiyle yaratılan gerginlik ve saflaşmalar, terör için en verimli zemini oluşturmakta(dır.)”
Çünkü politik kavgalar “ortak akıl” üretilmesini engelliyor, devletin ve hükümetin karar almasını ve uygulamasını zorlaştırıyor. İşte, muhalefetin sert tepkisi karşısında hükümet “açılım”ın içeriğine girmekten çekinmiş, içeriksiz “açılım” zaafa uğramış ve PKK tarafından da kolayca sabote edilmiştir!
Onun için yazılarımda Başbakan Erdoğan’a, Tony Blair’in Kuzey İrlanda’da açılım yaparken muhalefetle ilişkilerini örnek gösteriyorum.
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in şu sözleri yerden göğe haklıdır:
“Bir yanıyla, açılımın içeriğinin bir türlü tanımlanmaması sürece sekte vurdu. Diğer yandan, geriye dönüp baktığımızda körü körüne desteğin de, inadına ret cephesi mantığıyla hareket etmenin de açılıma, dolayısıyla topluma verdiği zararları görüyoruz... Türk siyasetinin en büyük zaaflarından birisi kritik dönemlerde diyalog kapılarının kapalı tutulmasıdır.”

Doğu Batı dengesi
İkinci konu dış politika; hem terörle hem ekonomiyle ilgili olarak...
Gerçek olmasa da, Türkiye hakkında oluşan dış görüntü, İran ve Filistin söz konusu olunca duygulu fotoğraflar verdiğimiz, Batı söz konusu olunca polemiklere girdiğimiz şeklindedir.
Çok da gerçeği yansıtmayan bu görüntünün hem güvenliğimize hem ekonomimize zarar vereceğini, Türkiye için Batı’nın da Doğu’ya açılmanın da önemli olduğunu yazmıştım. (Milliyet, 16 ve 18 Haziran.)
Mustafa Koç ve Ümit Boyner’in de dünkü konuşmalarında bu yönde önemli uyarılar var.
Geçenlerde bir işadamından dinlemiştim:
“Arap sermayesi çok önemli, mutlaka çekebilmeliyiz, gelmeliler, yatırım yapmalılar, ortak olmalıyız. Fakat Arap sermayesi en çok Batı’ya gider, daha güvenli bulduğu için. Türkiye ile ABD ve AB arasında sorunlar çıkacağı ve Türkiye’nin Ortadoğu’ya kayacağı görüntüsü Arap sermayesini bize çekmez, aksine ürkütür! Bunun işaretleri ortaya çıkmaya başladı bile! Hükümet bunu görmelidir.”
Hükümet, başta muhalefetle ilişkilerin yumuşatılması olmak üzere, ana politikalarında yön değişikliği değil ama mutlaka ‘balans ayarları’ yapmalıdır.