“Meydan ve Modernleşme” adıyla İdealkent Yayınları arasında çıkan 380 sayfalık eser; “Anadolu Türk Anıtları üzerine yaptığı araştırmalarla, ülkemizde anıt arkeolojisinin kuruluşuna öncülük eden Fransız mimar, arkeolog ve ressam Albert Gabriel”e ithaf edilmiş. Dokuz bölümden oluşan eserde, farklı kültürlerin meydan anlayışları ve Türkiye’deki şehir meydanlarının mekânsal dönüşümü Kayseri örneği üzerinden inceleniyor. Bol miktarda görsel kaynakla belgelenmesi, alanında ilk olan kitabı daha da ilgi çekici hale getiriyor.

Anadolu’da en iyi korunan şehir meydanının Kastamonu Meydanı olduğu belirtilen kitapta, Türkiye’de meydanların genellikle sanat ve estetik değerden yoksun kentsel mekânlar olduğu vurgulanırken, sanat ve tarih değerlerini en iyi koruyan açık kamusal alan olarak Sultanahmet Meydanı gösteriliyor. Tarihi değeri olan eski yapıların yıkılması konusunda Kayseri’nin diğer şehirlere adeta öncülük ettiğinin altı çizilen eserin arka kapağında şu görüşlere yer veriliyor; “Meydanlar, şehirlerin tarih, kültür ve kimliğini en iyi yansıtan kamusal açık alanlardır. Meydanların şehir içindeki konumu, fiziki görünüm ve işlevleri kültür çevrelerine göre farklılık gösterir. Batı şehirlerinin meydanları, çevreleri dönemin mimarlık ve sanat anlayışını yansıtan eserlerle belirlenmiş kentsel mekânlardır. Geleneksel Türk şehirlerinde, pazar yeri, çarşı önü, çeşme başı, cami ve medrese avlusu gibi açık alanlar meydan işlevi görüyordu. Şehir dışında ‘meydan’’ adı verilen alanlarda ise, at yarışı, spor gösterisi, askeri talim, bayram şenliği gibi etkinlikler yapılıyordu. Batılılaşma döneminde, Avrupa başkentleri örnek alınarak düzenlenen Türk şehirlerinin merkezlerinde, kamusal açık alan olarak meydanlar planlanmaya başlandı.”

Editör: Haber Merkezi