Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi mezunu olan İşcan, "Sosyal bilimlerde eksiğim olduğunu düşünerek Adalet Meslek Yüksekokulu'nu bitirdim. Bunun sonrasında Açıköğretim Fakültesi'nde İktisat Bölümü'nde öğrenime başladım ve bu bölümün son sınıfındayım. Bunun dışında bir öğretim üyesi arkadaşımın özendirmesiyle sosyolojiye de ilgi duydum. Sınava girerek sosyoloji bölümünü kazandım. Bu sene 3'üncü sınıfı okuyorum" dedi.

Kayseri'de yaşayan evli ve 2 çocuk babası Prof. Dr. Kaan İşcan, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nden 1986 yılında mezun olup, 30 yıl önce ERÜ Veteriner Fakültesi Zootekni Bölümü'nde öğretim üyesi olarak göreve başladı. O süreçten bu yana görevini sürdüren İşcan, 2018'de de Adalet Meslek Yüksekokulu'nu bitirdi. Sonrasında ise 4 yıl önce Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi'nde İktisat Bölümü'ne başlayan İşcan, 3 sene önce ise ERÜ Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nde eğitimine başladı. İşcan'ın iki üniversitede eğitimi devam ediyor. Gündüzleri ERÜ Veteriner Fakültesi'nde öğrencilerine ders veren İşcan, akşam ise Edebiyat Fakültesi'nde sosyoloji derslerinde öğrenim görüyor. Yaşamayı ve hayatı seven biri olduğunu belirten İşcan, "Veteriner Fakültesi Zootekni Bölümü Anabilim Dalı'nda profesör kadrosunda çalışıyorum. Öğretim üyeliğini yaptığım Veteriner Fakültesi beşeri bilimlerdi. Tıp, veterinerlik, eczacılık, diş hekimliği gibi alanlar sağlık bilimleri alanı içinde değerlendirilir. Ancak ben belirli bir süre geçtikten sonra sosyal bilimlerde eksiğim olduğunu düşünerek Adalet Meslek Yüksekokulu'nu bitirdim. Bunun sonrasında Açıköğretim Fakültesi'nde iktisat bölümünde öğrenime başladım ve bu bölümün son sınıfındayım. Bu sene İktisat Fakültesi'nden mezun olarak iktisat diplomamı da almış olacağım. Bunun dışında bir öğretim üyesi arkadaşımın özendirmesiyle sosyolojiye de ilgi duydum. Aslında ilgi duyduğum ana konu felsefeydi. Ancak sosyoloji okumaya karar verdim. Sınava girerek sosyoloji bölümünü kazandım. Bu sene 3'üncü sınıfı okuyorum. Siyaset sosyolojisi alanında uzmanlık yapmayı da düşünüyorum. Emekliliğime 6 yıl kaldı. Yaşamayı ve hayatı seven bir insan olarak kendimi emekli olarak düşünmediğim için emekliliğe ait planları da eğitimlerim doğrultusunda yapmayı hedefliyorum" diye konuştu.

'SINIF ARKADAŞLARIM VE HOCALARIM BENDEN OLDUKÇA KÜÇÜKLER'

Sınıf ortamında kendini farklı hissettiğini söyleyen İşcan, "Hem öğrenci olup hem öğretim üyesi olmak benim için zor olmadı. Bu zamana kadar okuduğum bölümdeki dersler açısından da böyle bir zorluğu taşımadım. Bu yaşta okumakta zorlandığım en önemli konu sınıf arkadaşlarımın ve hocalarımın da benden çok küçük olmalarıdır. Sınıf arkadaşlarımın çoğu 20 yaşlarında. Hocalarım da benden oldukça küçükler. Ben bu aşamaları çok önceden geçtiğim için sınıfta kendimi çok farklı hissediyorum. Bin tane beyaz tavuğun içinde bir tane kahverengi tavuk gibi oluyorum. Sınıf arkadaşlarım benden çok çekiniyorlar. Kimi hocam diyor kimi ağabey, kimi de ne diyeceğini bilemiyor. Ben aslında sınıf arkadaşlarımla kaynaşmayı isterdim. Çünkü Z kuşağı sosyolojik olarak benim tanımak istediğim bir kuşak" ifadelerini kullandı.

'ÖĞRENCİLERE HAK VERİYORUM'

Öğrencilere tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. İşcan, şunları kaydetti:

"Herkes sınıf geçmek için ders çalışıyor. Ben öğrencilere hak veriyorum. Endişeleri çok fazla. Endişelerinin başında da mezun olduktan sonraki iş arayışları ve hangi işe yönelecekleri konusu geliyor. Bu endişeyi taşıyarak okumak gençlere bir eziyet haline geliyor. Gençlerimiz bugün popüler olan meslekleri seçmek zorunda değil. Sağlık bilimleri alanını sevmeyen bir insana zorla bu bölümü okutmak, 'ileride iş imkanları var, kazanılacak para çok fazla' demek o insanı hayattan soğutmak anlamı taşıyor. İnsan çevresiyle mutlu olduğu sürece hayatını yaşayabildiğini hissediyor."

Editör: Haber Merkezi