Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun terörle mücadele konusunda bir araya gelmeleri yeni bir süreci başlatabilir. Kılıçdaroğlu’nun Gediktepe karakoluna yapılan baskından sonra gösterdiği yaklaşım, yeni bir siyaset anlayışını da gündeme taşıdı.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’a seslenirken teröre karşı ulusal bir politika belirlemek gerektiğini vurgulamış ve CHP’nin katkı vermeye hazır olduğunu duyurmuştu. CHP lideri, bu amaçla Başbakan Erdoğan’la bir araya gelmeye hazır olduğunu da kamuoyuna açıkladı.
Erdoğan da hazır
Kılıçdaroğlu’nun bu tutumu takdir topladı. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Başbakan ve ana muhalefet liderinin bir araya gelmesinin halka büyük moral vereceğini belirtti. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da benzeri açıklamalar yaptı.
Tahmin edileceği gibi Başbakan Erdoğan’a, Kanada dönüşünde yöneltilen ilk sorulardan biri Kılıçdaroğlu’yla görüşüp görüşmeyeceği oldu.
Başbakan Erdoğan’ın da Kılıçdaroğlu’yla görüşmeye hazır olduğu, verdiği yanıttan anlaşıldı:
“Elbette Sayın Kılıçdaroğlu’yla da görüşürüm. Sayın Bahçeli’yle de görüşürüm; TBMM içinde veya dışında tüm siyasi partilerle görüşürüm. Bu konuda siyasi partiler olarak ortak bir söylem geliştirebilirsek, terör örgütünü de mahkûm etmiş oluruz.”
Bu açıklamalar karşısında Başbakan Erdoğan ile CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun yakında bir araya gelecekleri sonucunu çıkarabiliriz. Keza, Erdoğan’ın diğer muhalefet liderleriyle de görüşeceği anlaşıldı.
Doğru bir yaklaşım
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun diyaloğa açık, terörü siyasi araç olarak kullanmaktan uzak tutumu, siyasi partiler arasında yeni yaklaşımın yerleşmesine katkıda bulunacak gibi gözüküyor.
Gerek Kılıçdaroğlu’nun önerisi gerek Başbakan Erdoğan’ın görüşmeye hazır olduğunu gösteren yanıtı, sadece topluma moral vermekle kalmayacak, ayrıca terörle mücadele konusunda siyaset kurumunun ortak bir söylem ve politika geliştirmesine de ortam sağlayacaktır.
Yapıcı muhalefet
Kılıçdaroğlu, yapıcı bir muhalefet anlayışına sahip olduğunu gösterdi. Hele konu terör gibi ulusal nitelik taşıyan bir sorun olunca, hiç tereddüt etmeden, diyalog ve ulusal politika oluşturulmasını önerdi.
Ulusal politika oluşturulması hükümet tarafından da önemsenmelidir. Liderler arasındaki görüşmelerin arkası da gelmeli; terörle mücadelede ortak kararlar alınabilmelidir.
Sivil toplumun katkısı
Bu süreç sadece liderlerle ve siyasi partilerle de sınırlı olmamalı. Sivil toplum da bu süreçte aktif rol almalı. Nitekim son bir hafta içinde İstanbul’da ve Diyarbakır’da bir araya gelen sivil toplum kuruluşlarının yaptıkları açıklamalar da bu yönde bir gelişmeye işaret ediyor.
Sivil toplumun sadece siyasi partiler ve güvenlik güçlerine yönelik değil, terör örgütüne yönelik baskılarını da artırmaları gerekir. Sivil toplum örgütleri, bu talebi ısrarla gündemde tutarlarsa etkili olur. Ancak, terörden devleti, hükümeti ve güvenlik kurumlarını sorumlu tutan; terör eylemlerini meşru göstermeye çalışan; PKK söylemiyle paralellik taşıyan açıklamalar, toplumun ortak sesi olamaz.
Önümüzdeki dönemde en etkili gelişme, iktidarıyla muhalefetiyle siyaset kurumunun ulusal bir politika üretmesi olur.