Askeri bir helikopter, Sahra çölünün üstünde uçarken, kum tepeciklerinin arasında kaybolup gitmiş birini görmüş.
Git gide alçalmış gördüğü kişiye doğru.
Bir de bakmış ki, elinde havlusuyla mayolu bir adam yürümekte.
*   *   *
Pilot, merakla hemen indirmiş helikopteri ve adama doğru yürümüş:
-Ne oldu, demiş; çölde nasıl kayboldunuz?
Adam:
-Yok, demiş; kaybolmadım, yüzmeye gidiyorum denize...
*   *   *
Pilot:
-Siz aklınızı mı kaçırdınız, demiş; nasıl gidiyorsunuz yüzmeye; çölün tam ortasındasınız, deniz en az 500 km. uzakta...
Adam gülümsemiş:
-Bundan daha güzel, daha büyük, daha muhteşem bir plajı, nerde bulabilirsiniz ki?...
*   *   *
Ramazanın ikinci yarısındaki bir cumartesi sabahı; genellikle her akşam ülke sorunlarına çeşitli çözümler öneren “açık oturum” tartışmacılarıyla, ünlü siyasetçiler arasında; böyle bir fıkranın, aynı zamanda neyi simgelediğini çakacak olanlar da var elbet.
*   *   *
Ne diyelim:
-Onlara iyi deniz banyoları...
*   *   *
KPSS sınavlarında çakanlar da üzülmesinler. O sınavlarda da “alavere dalavere” olduğu, Çankaya’dan da görülebilecek kadar sırıtmaya başladığından; sınavlarda çakanların, “en dürüst kişiler” olduğu da kendiliğinden belgelenmekte...
*   *   *
Kamu Personeli Seçme Sınavları’nda çakmış olanlar kadar, dürüstlüğü kendiliğinden belgelenmiş kaç kişi var ki; “kamu” da dahil, toplumun çeşitli sektörlerinde?
Kutlarız sınavda çakanları...
*   *   *
Özellikle sekse ait küfürler, çok daha derinliğine çakılıyor çocukların belleğine.
Geçenlerde genç bir anne, yeni öğrendiği bir küfrü tekrarlayıp duran 4-5 yaşlarındaki oğluna:
-Ayıp ayıp, diyordu; bak bir daha söylersen, ağzına çakacağım tokadı.
*   *   *
Politikada oldum bittim, gizli-açık bir çürütmecilik vardır.
Bizde şairler arasında da vardı.
Recaizade Mahmut Ekrem ile Muallim Naci arasında da vardı; Mehmet Akif ile Tevfik Fikret arasında da vardı; Nâzım Hikmet ile Ankara’nın gözdesi bazı şairler arasında da vardı.
*   *   *
Şairler arasındaki çürütmecilik, öğrencilerin ağzına kadar düşmüştü.
Ders olarak hamasi bir şiiri ezberlemek zorunda olan öğrenciler; mısraları tekrarlamaktan usandıklarında:
-Yağdı yağmur çaktı şimşek, sen de mi şair oldun a eşşekoğlu eşek, demeye başlarlardı.
*   *   *
Dünkü Milliyet’te, MUHAMMET KAÇAR’ın haberi şu başlıkla veriliyordu:
“YAĞIŞ RİZE’Yİ FELÇ ETTİ”
Haber şöyle başlıyordu:
“RİZE’DE önceki gece etkili olan şiddetli sağanak yağış nedeniyle dereler taştı, bazı evlerin zemin ve bodrumkatlarını su bastı. Çok sayıda araçlar da su altında kaldı v.s.”
*   *   *
Acaba sağanak yağışlardan önce şimşekler çakmış, gökler de gürlemiş miydi; belki yıldırımlar bile düşmüş, kim bilir neler yıkılmış, neler yerlere, sulara çakılmıştı?
*   *   *
En ünlü Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, “Soyadı yasası”nın çıkmasından sonra, soyadı olarak “Çakmak”ı almıştı.
Herhalde sigara çakmağını kastederek almamıştı o soyadını...
*   *   *
Çakmak... İşin iç yüzünü çakmak, sınavlarda çakmak, tokadı çakmak, kazık çakmak, kibriti çakmak v.s...
*   *   *
Referandum kampanyasındaki kutuplaşmalarla da, çok yakından ilmiklendiği için, pek tutmuş bir fıkrayı bir kez daha tekrarlayalım:
Bir akıl hastanesinde delinin biri, ters tuttuğu bir çiviyi çakmaya çalışıyormuş duvara.
*   *   *
Onu gören başka bir deli, bağırmış kendisine:
- Elindeki çivi, o duvarın değil, karşısındaki duvarın.
*   *   *
UEFA Avrupa Ligi’nde temsilcilerimizden 3’ü çuvalladı, neyse ki BeşiktaşHelsinki’yi 4-0 yenerek, “En büyük biziz, başka büyük yok” sloganına bir can kurtaran simidi fırlattı.
*   *   *
Bir zamanların Afrika’sında, “Balubalu” kabilesinin büyücüsü, İngiltere’ye gidip de kabilesine geri döndüğünde; gördükleri arasında kendisini en çok bir futbol maçının hayranlıkla şaşırttığını anlatıyormuş.
*   *   *
Büyücü:
-Manzara harikaydı, diyormuş. Nerdeyse 30 bin beyaz adam, yemyeşil büyük bir alanın çevresine yerleşmişlerdi. Derken kırmızı donlu 15 savaşçı koşarak alana çıktı, onları beyaz donlu 15 savaşçı daha izledi koşa koşa gelerek. Büyük bir sessizlik kapladı ortalığı. Sonunda beyazların büyücüsü girdi alana. Elinde meşinden büyük ve yuvarlak bir yumurta vardı.
Bir düdük çaldı ve gerçekten muhteşem bir şey oldu. Mucize hemen gerçekleşiverdi ve düdükle birlikte bir yağmur yağmaya başladı.
*   *   *
Bir zamanların Afrika’sındaki “Balubalu” kabilesinin büyücüsü, kendine göre biraz değişik bir biçimde çakmış, İngiltere’deki büyücünün gösterdiği mucizeyi.
*   *   *
Ekranlarda militerlerin çok sık göründüğü ülkelerde de; “çağdaşlık ve demokrasi” biraz öyle çakılmıyor mu?
*   *   *
Oralardaki militerlerle, siyasetçilerin sorunu da:
- Gerçeği kimsenin çakmaması...
Çakanlar olursa da, vay hallerine... Bir çarmıha gerilip çakılmaktan beter ediliyorlar.
*   *   *
Kimi:
- Millet artık çaktı durumu, diyor.
Kimi de:
- Sen öyle san, daha çok beklersin, diyor.
*   *   *
Daha önceleri de, bazıları:
- Gün ola, harman ola, derlerdi.
Bazıları da:
- Sen seni bil sen seni; sen seni bilmez isen patlatırlar enseni, derlerdi.
*   *   *
Bendeniz ise hayatta neyi çaktım, neyi çakamadım; bir türlü çakamadım...