Önce, Çalışma Bakanı Faruk Çelik'in, samimi bir şekilde dile getirdiği sözlerine kulak kabartalım isterseniz;
“Bu acı çekilecek gibi değil. Ocağı kapatacağımız zaman işveren 50 kişiyi devreye sokuyor. Sorumluluk hepimizde, can önemliyse kapatırız. Ancak ‘Tehlike geliyor’ diyecek olan buradakilerdir. İşverenler ‘İşçiye 3 kuruş ödeyeceğiz’ diye işçiden 5 kuruşu kesiyor. Biz o parayı kesilsin diye vermedik. Buradaki talihsizlik yasanın yeni yürürlüğe girmesi. Keşke kayıpsız aklımız başımıza gelse. Denetim Müfettişleri şerefsizlik yapıyorlarsa bu alçaklıktır. Benim gördüğüm, bu madene ruhsat verilmemeliydi. Madene Sayın Başbakan ile indik. Ondan önce, 3 bakan indik. Çıkarken hepimizin ceketleri sırılsıklam oldu. Düşünün içerideki durumu. Yüzde 35 eğimli, 350 - 400 metre aşağı iniyor işçi. Raylı sistem yok, asansör yok. Yaya olarak... ‘Geri çıkmamız 45 dakika alıyor’ diyor işçiler. Biz 200 metre indik, çıkıncaya kadar hiç birimizde takat kalmadı. Bu işçi nasıl çalışacak? Bunlar itiraf tabii ki. Bakın ben geçenlerde İstanbul’daki asansör olayında da söyledim bunu. Acı gerçekler var. İmar rantı yok mu bu memlekette? Ben bunları söyleyince bazıları tepki gösteriyor ama kimse kusura bakmasın. Sözlerim nereye gidiyorsa gitsin. Belediyeye ise belediyeye, bakanlığa ise bakanlığa, kendi bakanlığıma ise kendi bakanlığıma. Bu kadar da açık konuşuyorum. İnsanlar ölüyor, içimiz yanıyor. Bazı şeylerin açık açık konuşulması gerekmiyor mu?
Bu sözler Sayın Bakanın ağzından kelimesi kelimesine döküldü.
Yanıbaşında duran kişi ise, o madene ruhsat verip, işçileri inek gibi sağdıran, tuvalete gitmelerine bile izin vermeyen insafsızların eline teslim eden Sayın Enerji Bakanı Taner Yıldız.
Gelin bir de, maden çalışanlarının ve yakınlarının anlattıklarına kulak kabartalım;
Ermene Güneyyurt’ta su dolan Has Şeker Madencilik’e ait ocakta mahsur kalan 18 işçiye, işverenin torba yasa bahanesi ile 3 aydır maaş vermediği ortaya çıktı. İki oğlu madende mahsur kalan baba Şükrü Haznedar, “Oğullarım 3 aydır para alamıyordu. Alacaklarının ödeneceği vaadiyle indikleri madenin önünde umutsuz bekliyorum” dedi. Maden işçileri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e aynı maaş sıkıntısını aktardılar, artan maliyetler nedeniyle işverenin servisleri kaldırdığını ve yemek vermeyi kestiğini söylediler. İşçiler, torba yasa sonrası korkunç gelişmeleri ve sorunları şöyle aktardılar: Herkes evinden zeytin, peynir, domates, soğan ve ekmek getiriyordu. İşveren yalnızca 15 dakika öğle arası veriyordu. Bu arada madenden geri çıkıp-inmek mümkün olabilir mi? Bu yüzden yerin yüzlerce metre altında yere sofra kurup getirdiklerimizi yiyoruz. Facia da böyle bir yemek sırasında oldu. Daha acısı maden ağaları tuvalet izni bile vermiyordu. Arkadaşlarımız pet şişelere ihtiyaçlarını gideriyor, vardiya bitiminde dışarı çıkarıyordu. Ermenek’te hiç bir madende sendika yok, işverenin insafına kalıyoruz. Buradan çıkıp başka bir madene gitsek, bizden önce adımız gidiyor. İşverenler söz birliği yapıyor, bu şartlarla çalışmaya zorluyor. 3 aydır, bu yasanın ardından servisleri de kaldırdılar. 20 kilometre yoldan kendi tuttuğumuz araçlarla Ekmeğimiz ‘Torba’ ile kestiler, kazalarda kaç canımızı yediler.”
İşçiler ve yakınları bu bilgileri birinci ağızdan 3 bakana da anlattılar.
Denetim noktasına gelip takılıyoruz değil mi?
Kardeşim, iktidar partisinin belediye başkan adayı.
Müfettiş iş kanununa göre denetlese kapatacak orasını. Ama 50 kişi devreye giriyor diyor ya bakan.
İşçinin canından önemlidir partili işletmecilerin para kazanması.
Sayın Enerji Bakanı Tamner Yıldız, Sayın Çalışma Bakanı Faruk Çelik, bakan olduğunuz günden bu yana, ruhsat verdiğiniz işletmelerde can verenlerin sayısının önceki döneme göre katlandığını biliyor musunuz?
Sayın Çelik, itiraf gibi açıklamalarınıza yüzde yüz katılıyorum.
Ama bir bakan bunca itiraftan sonra ya gereğini yapmalı, ya da o koltukta oturmamalı.
Şimdi birileri diyecek ki, "Bakan ne yapsın, ona da emir yukardan geliyor.
İstifa edecek kardeşim.
Ve sayın Taner Yıldız; Bakan olduğunuzdan bu yana ruhsat verdiğiniz işletmelerde yaşanan kazalarda ölenlerin sayısı 762.
Hiç iki elinizin arasına başınızı alıp düşündünüz mü?
Bunca insanın ölümünde, benim sorumluluğum ne kadar diye.
Siz partililelere, devletin kömür havzalarını dağıtıp, "Çıkarın çıkarabildiğiniz kadar kömürü, biz alacağız" sözünü verdiğiniz sürece, bu maden kazaları sürecektir.
Çünkü, bu ruhsatları alanlar için tek bir gerçek vardır o da, "Daha çok kazanmak"
İş ve çalışan güvenliği, insan sağlığı gibi kavramlar onları bozar.
O zaman artık tereddüt etmeden, en insani yol sizi bekliyor.
762 maden şehidi de sizden bunu bekliyor.
İstifa ediniz lütfen.
Yapamadınız, yapamıyorsunuz.
Kabul ediniz artık.
Ve son bir ayrıntı.
Halen yürürlükte olan Maden Yasası"nın hazırlanmasında hangi milletvekilleri görev aldı biliyor musunuz.
Ya da Maden Komisyonunun Başkanı kimdi?