Binlerce kitap yazıldı üzerine, ağıtlar türküler yakıldı.

Müzeler kuruldu, anma törenleri yapıldı, turlar düzenlendi, bu büyük zaferin yaşandığı, şehit kanıyla sulanmış bu topraklara.

Kimi dinci yapılar, bunun ilahi bir zafer olduğunu iddia etti.

Kimi, başka nedenler aradı bu büyük Zafer için.

Demeye çekindiler, yıllarca;

“Çanakkale, kendi Vatanında garip, ezilmiş bir toplumun Bağımsızlık Ateşini yaktığı yerdir” diye.

Çanakkale Savaşları, gökten saf saf inen sakallı, sarıklı, yeşil cüppeli ruhanî varlıklar tarafından kazanılmadı.

Çanakkale Savaşları, aniden bastıran sisler, 3'ler 7'ler 40'lar nedeniyle de kazanılmadı.

Çanakkale Savaşları Bağımsızlığa inanmış, iman etmiş bir milletin ortak zaferidir.

Çanakkale savaşları "Dinlerin Savaşı"dır diyenler de büyük hata içindedir...

Çanakkale'ye gidenler görmüştür. İngiliz Mezarlıklarındaki Müslüman İngiliz Askerlerinin isimlerini?

Bundan daha vahimdir, Çanakkale'de kıran kırana bir mücadele yaşanıyorken, Güneyde Müslüman Araplar'ın, İngilizler'le ittifak yaparak, yine Müslüman olan Türkler'e saldırması...

Çanakkale dinlerin savaştığı yer değildir.

Devletini ve Başkentini kurtarmaya çalışan Türkler'in, Emperyalist Batıyla yüz yüze geldiği yerdir.

"Çanakkale Zaferinden ya da "Şehitleri Anma Günü"nden söz ederken, Mustafa Kemal Adını söylemekten çekinenler, ya da bilinçli olarak söyleyemeyenler hakkında verilecek hükmü size bırakıyorum...

Diyor ki Mustafa Kemal Atatürk; "Millet boşuna ölmez, kan boşuna dökülmez. Eğer zaferler o milletin hayatında derin değişiklikler yapmazsa ve de ona millî güven sağlamazsa, bazı budalaların, onunla böbürlenmesinden başka bir işe yaramaz."

Çanakkale Savaşları ve Zaferleri Türkler'in hayatında derin değişiklikler yaptı.

Öncelikle;

Çanakkale’de, Türk Milleti kendine güvenmenin önemini ve gücünü keşfetti.

Bağımsızlık Sevdasının farkına vardı.

Bir komutan Çanakkale Savaşları'ndaki başarılarından dolayı Nisan 1916'da Tümgeneralliğe yükseltildi.

Tümgenerallik Rütbesini getiren Arıburnu, Anafartalar, Conkbayırı, Kireçtepe isimleri ile gönüllere, yüreklere kazındı adı..

O Komutanın adı Mustafa Kemal’di.

Mustafa Kemal adı bayrak bayrak dalgalandı Anadolu'da.

Bu Zafer, şayak kalpaklı, çakmak gözlü devin millî liderliğini hazırladı.

19 Mayıs 1919'da Samsun'da Kurtuluş Savaşı'nı başlatıyorken, O'nu Çanakkale'deki zaferleri nedeniyle tanıyan Anadolu halkı ile kucaklaştı.

Şayak kalpaklı, mavi gözlü dev, geçen kısa zamanda milletinin hayatında derin değişiklikler yaptı.

Hem de padişah olmadan, halifeliği kabul etmeden, şeyh-şıh-hoca-derviş-evliya sıfatlarının arkasına sığınmadan, insanları, ümmeti olarak değil, milleti olarak arkasından sürükleyerek.

Ümmet ve kul iken daha kolay yönetilecek halkını, vatandaşlık bilinciyle ve birey olma özellikleriyle donattı.

Bu dev adam, 300 yıldır ihmal edilmiş, cehalete terk ve teslim edilmiş Anadolu Bozkırından büyük bir vaha yarattı.

Bütün bunları okuyup-üfleyerek, dini siyasete alet ederek, yüzyıllardır ola-geldiği gibi gücünü arttırabilmek için sırtını sözde din adamlarına dayayarak yapmadı.

Hatta o sözde din adamları, İngilizlerle işbirliği yaparak Mustafa Kemal için ölüm fetvaları yayınladı.

Ama ona inanmış bir millet onun arkasında saf tuttu ve dalga dalga yayıldı Anadolu’ya.

Doğu’da İngiliz destekli Ermeni Çetelerini temizledi.

Ardından 1. İnönü ve 2. İnönü Muharebelerine önderlik etti.

Sakarya Savaşı, Türk Milletinin Savunma durumundan çıkıp kaybettiklerini geri almak için başlattığı kutlu bir mücadelenin adıdır.

Sakarya Savaşı'ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı.

Güney'deki birlikler, büyük bir gizlilik içinde Batı cephesine kaydırıldı.

İstanbul'daki cephane depolarından silah ve cephane kaçırıldı.

İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hale getirilen toplar onarıldı.

Başkomutanlık Meydan Muharebesi bir inanmışlığın getirdiği zaferdir.

Nihayet İzmir 9 Eylül’de düşman çizmesinden temizlendi ve Aziz Vatan’ın sınırları böylece çizilmiş oldu.

Ama geldikleri gibi gitmediklerini biz yıllar sonra fark ettik.

Hala bu kutlu mücadeleden bir asır sonra bile “Keşke Yunan galip gelseydi” diyenler çıkıyorsa aramızdan.

Silinmek isteniyorsa Atatürk’ün izleri Anadolu topraklarından.

Neyzen’in dediği gibi;

"Geldikleri gibi gitmediler; Kimi itini bıraktı, kimi bitini. Kimi de piçini bıraktı!..

Yoksa bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değil!"