Siz sanıyor musunuz, unutulup gider.
Tarih her şeyi kaydeder, kaydediyor.
Günü, yeri ve zamanı gelince, güzelliğe ödül, kirliliğe ve çirkinliğe ceza verilir.
Nasıl ki, 45 yıl sonra çıkıp Cuntacı Generalden hesap soruyor, yurtsever subaylara yapılanları ise kınıyorsak.
Yarın, zamanı geldiğinde yapılan her şeyin hesabı sorulacaktır, hiç şüpheniz olmasın.
Mercümek Vakasından, Tutma Noter'in sahte evrakından, Cesaret Madalyasından, Deniz Feneri Sahtekarlığından, Urla Villalarından, Çakma Holdinglerinizin söğüşlediği gurbetçilerin paralarından, Oslo’dan başlanacak sorgulama hemi de.
Fetullah Soytarısı’na teslim ettikleriniz sorulup sorgulanacaktır ardından.
İmralı Canisine, canı sıkılmasın diye gönderdiğiniz yoldaşlarını!, canı sıkılmasın diye plazma TV ile odasının donatılmasını sorgulayacağız.
“Valilerimize talimat verdik” sözleri, günü geldiğinde sorulacak size, hendeklerde kaybettiklerimiz, Işıd süreci, Idlib süreci.
Sonra, Sedat Peker’in yer, zaman ve tarih vererek anlattıklarının elbette bir muhatabı olacaktır.
Ayda 10 bin dolar alan Milletvekili ve onunla ilgili işlem yapması gereken bakanın suskunluğunu unutacağımızı mı sanıyorsunuz.
Dezenfektancı Bakanı.
SGK’daki milyarlık yolsuzluğun mimarının kimin kuzeni olduğunu.
Dişli Şaban’ı, Egemen Bağış’ı. “Hakkımdaki dosyadaki iddiaların tamamı doğrudur. Yüce Divan’da yargılanmak istiyorum” diyen eski bakanın sözlerini.
Damatlarınızı unutacağımızı mı sanıyorsunuz. Onları kullanarak üzerlerinden sıktığınız tüfekleri!
700 bin dolarlık kol saatini.
Bakan bebesinin evinden çıkan Antep Malı Para Kasaları ve Para Sayma Makinelerini..
Reza Zarab’ı.
Mehmet Cengiz’i..
750 Milyon dolar geri dönmeyen krediyi, uçup giden 128 milyar doları.
Yandaşı, yakalayı zengin eden bankacılık zikzaklarını, Kur Korumalı Mevduat düzeneğinin kimlerin ceplerini doldurup, kimleri aç bilaç bıraktığını.
Ederinin 10 katına mal edilen köprüleri, satışa çıkardığınız sizden önce yapılan yolları ve köprüleri, oto yollarını, yolcusuz havaalanlarını ve bu yapıları inşa etmekle görevlendirdiğiniz adamlarınızı, adamlarınızın adamlarını.
Uyuşturucu ile anılan tosuncukları, gemileri, gemicikleri, 24 saatte sıfırlanamayan milyonları.
Ballı Villa arsalarını, hasta bakıcısı puanı ile doktor yapıp en iyi hastanelerimizde görevlendirdiklerinizi, sahte diplomalarla 20 yıl devleti söğüşleyen sözde din adamlarını..
Atatürk’e hakareti görevde yükselme basamağı olarak kullanan Badem Bürokratları, yok ettiğiniz Atatürk Havaalanını.
“Camileri ahır , Camileri genelev yaptılar” diye tarihimizi yalanlarla lekeleyen sözde aydınları.
Fesli Haine ölüm yıldönümünde övgüler dizen seçilmişleri, ayağına kadar giderek bağlılık bildiren Diyanet İşleri Başkanlarını.
Sahte diplomalı padişah yeğenini, çakma Osmanlıcıları.
15 Temmuz Gecesi Krizi fırsata çevirenleri.
Sedat Peker’in Bayırbucak’a gönderdiği yardım tırlarının ardına eklenen ve kime gittiği meçhul tırları, o tırların içindekileri.
Çökülen fabrikaları, otelleri, tatil köylerini, marinaları.
Geceliği yüzbin tl olan otellerde konuk edilen! Kurum yöneticilerini.
Mafya ile Yargı arasında arabuluculuk yapan gazeteci bozuntularını.
Yattığı cezaevinde kendisine “Her gün bir fincan Starbucks kahve 2 kez kebap yemesi sağlığı için elzemdir. Dileği saatte havalandırmaya çıkması gerekir” diye raporlar yazdırdığınız mafya şeflerini.
Fetullah Gülen’den el konulan taşınmazların hangi dernek, vakıf ve cemaatlere dağıtıldığını.
2’den 60’a kadar her ay maaş alanları, devlet kasasına girmesi gereken vergileri Kızılay üzerinden Ensar Vakfı’na aktarıp ABD’ye gönderilen yeşil dolarları.
Tek özelliği, bilmem ne tarikatının liderinin oğlu, damadı ve yakını olmasından ibaret olan beslemelere, üniversitelerin, kamu kurumlarının teslim edilmesini.
Ömrü Demokrasiye, Cumhuriyete hizmete adanmışların, Fetöcü yaftası ile kamudan, üniversitelerden uzaklaştırılmasını. Buna karşılık, ömrü bu haine hizmetle geçmiş insanların hala devletin tepelerinden bize nanik yapmasını.
Burhan Kuzuları, Zindaştileri.
Yuksulluğu yok etmek için gelip hepimizi yoksullaştırmanızı.
Yolsuzluğu yok etmek için gelip, ülkeyi yolsuzluk cennetine çevirmenizi.
Yasakları yok etmek için gelip, nefes almayı bile çok gören yasakçı anlayışınızı.
Tek suçu aday olduğu ilin, ilçenin halkının desteğini almak olan belediye başkanlarına, yargı sopası ile yaptıklarınızı, ölüm döşeğinde olması gereken insanları nasıl kodese soktuğunuzu.
Sizden olmayan siyasetçinin, bürokratın bebesinin kulağındaki küpeleri bile sorgulamanızı.
Tahrip edilen Türk Silahlı Kuvvetlerini, ordunun arsalarının, arazilerinin elinden alınıp rezidanslar dikilmesini, bedelli kıvırtmalarınızı, imar aflarını, düşünenlere pranga vurulurken, hırsızın, soysuzun sokağa salınmasını.
Kurulan 3-5 vakfın başına geçirdiğiniz bebelerin vakıflarının devlet kadar zengin hale gelmesini.
Hepsinden önemlisi, güzel ülkemin yol geçen hanına döndürülerek. Dünyanın en geri ülkelerinden, ne amaçla geldikleri bilinmeyen teröristlerin ülkeme akın akın gelmesini. Gelmeleri yetmezmiş gibi benim yararlanamadığın imkanların, onların önüne serilmesini.
Kusura bakmayın ama bunları sormak, sorgulamak olacaktır bu milletin temel görevi, günü yeri ve zamanı geldiğinde.
Ha bir de unutmadan.
Yok ettiğiniz atlar, ortadan kaybettiğiniz gri pasaportlular meselesi var.
Tabii ki, yayın yasağı koydurarak yaptıklarının duyulmasını önlemeye çalıştığınız çok uluslu kaçakçılar da var, Yozgatlı Escobar gibi.
Hepsinden önemlisi de nedir biliyor musunuz?
Daha doğrusu benim merak ettiğim.
Daha dün, ülkenin tüm deterjanlarını toplayıp sizi Haliç’te yıkayacağını söyleyen bir parti liderinin bu gün sizin her yanlışınıza ‘doğru’ demesi ve yanınızda saf tutması, "Aday belli karar net" mitingleri düzenlemesi, ölümüne yaptıklarınızı savunması.
Muska mı yazdırdınız, büyü mü yaptırdınız bilmiyorum ama bunun nedeninin de er geç ortaya çıkacağına inanıyorum.