Talimat kimden gelirse gelsin bir gazeteciye, talimat verilmesi, benim gibi birçok meslektaşımın kuşkusuz ‘Gazetecilik nedir? Ne değildir?’ sorularını sormamıza neden olmaktadır.

Bir gazetecinin bir yerlerden talimat alarak haber yapması ya da bir konuyu köşesine taşıması söz konusu olamaz. Gazeteci kendi hür iradesi ve evrensel gazetecilik ilkeleri doğrultusunda haber yapar, yorum yazar. Ele aldığı konu çerçevesinde kapsamlı araştırmasını yapar. Taraflardan görüşleri alır. Kaynaksız ve belgesiz haber yapmaz. Eğer kendi gözlemlerini okuruyla paylaşacaksa manipülasyondan uzak durarak yazar. Dolayısıyla bir gazetecinin kimseden talimat alması söz konusu değildir.

Ne yazık ki Türkiye’de yaşananlar özellikle ana akım medyanın ne hale geldiğini gözler önüne seriyor. Maalesef hepimizin şahit olduğu yaşananlar, muhalif, farklı görüşlere tahammülü olmayan iktidar kanadının ana akım üzerindeki etkisine somut bir örnek oldu.

Gazeteciler üzerindeki her türlü baskıya sessiz kalan gazetecilerin de kendi mesleklerini ne kadar layığıyla yerine getirdiklerini dönüp bir sorgulamaları gerekiyor. Çünkü bu sessizlik gazeteciliğe ve gazetecilere olan güveni de sarsıyor.

Ülkede yaşanan olumsuzluklara verilecek çok cevap olmasına rağmen derin sessizliğe gömülmüş olan gazetecilerin, her türlü baskıya ve zorluğa rağmen mesleğini sürdürmeye çalışan, sadece gazetecilik faaliyeti yüzünden ‘dışlanan, zor koşullara’ rağmen sahada mesleğini yapmaya çalışırken şiddete uğrayan, doğruları yazdığı için hırpalanan onurlu gazetecileri yok saydığını düşünüyorum. Böyle bir şey mesleğimiz için kabul edilemez.’

İktidarıyla, muhalefetiyle tüm siyasi partiler ellerini basın üzerinden çekmeliler. Demokratik ülkelerde basın özgür ve bağımsızdır! Demokratik sapmalar ve Siyasetle içi içe girmiş basın, basın olmaktan çıkar, o siyasetin maşası haline dönüşür, talimat almaya başlar. İşte o zaman basın, basın olmaktan çıkar ve ülkemiz kaybeder.

Kısacası talimat alandan gazeteci olmaz…