Sevgili dostlar, sürekli elimizdeki iğne ile birilerini iğnelerken, ara sıra çuvaldızı kendimize, mesleğimize, meslektaşlarımıza dokundurmazsak inandırıcılıktan uzaklaşırız.

O nedenle bu gün bizi yazacağım.

Yıllar önce, yerel televizyonlar yeni oluşmaya başladığı dönem.

Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunda Merhum Niyazi Bahçecioğlu oturuyor.

Ben ise, Hürriyet Haber Ajansı Orta Anadolu Bürosunda görev yapıyorum.

Bir konuda bilgi almak için uğradım Büyükşehir Belediyesi’ne.

Başkanın yanından o dönemde yerel yayın yapan bir TV kurumunun genç iki elemanı çıktı, ben girdim odaya.

Merhum Bahçecioğlu’nun hayli sinirli olduğunu görünce, ‘Hayırdır” diye sordum, anlattı 10 dakika önce yaşadıklarını;

“Az önce çıkan arkadaşlar …. TV’den geldiler. Soruları ellerindeydi. Cevaplandırdım. Son soruyu ise elinde mikrofon olan genç arkadaş sordu, ‘Sizi tanıyabilir miyim’ dedi, iyi mi.. Demek ki bu arkadaş kiminle röportaj yaptığını bile bilmiyormuş”

Bir başka anı, yine yıllar önce Büyükşehir, Kocasinan ve Melikgazi Belediye Başkanları ile Canlı TV Programı yaptım. Bitti, stüdyodan çıkarken, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki durup, “Ahmet bey sana teşekkür etmek istiyorum..” dedi. Ben de “Hayırdır başkan?” diye karşılık verdiğimde özetledi sektörümüzün acınası halini;

“TV Programlarına davet ediliyoruz. Belediyeye gelen gençler ile röportajlarımız oluyor. İşe, program sunucusu ya da muhabirin sorduğu soruyu düzeltmekle başlıyor sonra cevap veriyoruz. Ama seninle yaptığımız programlardan zevk alıyorum. Dersine çalışıp çıkıyorsun seyircinin karşısına..”

Aslında olması gereken benim yaptığım.

Olması gereken, TV Ekranına çıkan herkesin dersine hazırlanıp çıkması.

Elbette, günümüzde de üstlendiği görevi hakkıyla yapan genç kardeşlerim var, onları tenzih ederim.

Elbette, gönümüzde de üstlendiği görevin hakkını veren tecrübeli dostlarımız var, onları da tenzih ederim,

Ama birader, bazen de utanıyorum, okuduğum yorumlardan, izlediğim programlardan..

İşsizlik, açlık, intiharlar kol geziyor güzel kentimin sokaklarında.

Ama intihar edenin intihar nedeni daha polis kayıtlarına girmeden teşhisi koyuyor ajanslar, gazeteciler;

“Girdiği bunalım sonucu..”

Tabii, bütün televizyon ve gazeteler, ajans haberi ile belediye bültenlerine sadık yayın yaptığı için intiharın nedeni ‘Bunalım’ olup çıkıyor.

Ekranlarda aynı isimler.

Adeta nöbetleşe konuk ediyorlar, bu kerameti kendinden menkulleri.

Uydu yayını yapanından, Internet yayını yapanına kadar TV isimli kurumlar birer ego tatmin merkezi haline getirildi.

“Patronun oğlu bu gün iks belediye başkanını ziyaret etti, Filan Müdür bu gün ziyaretimize geldi..” türünden haberler.

Arkası kirli, şaibeli bazı isimler var, ortalıkta cirit atan.

Bu isimleri ise biri ürkütüyor, diğeri de kestiği fatura ile berkitiyor ve sürüp gidiyor kirli ilişkiler ağı.

Gazete ve TV yöneticiliği, kardeşi, yeğeni, baldızı, bacanağı işe yerleştirme makamı haline geldi, getirildi.

Bir de, ülke genelinde Oda TV ile başlayan Internet Gazeteciliği meselesi var.

Bazı siteler, bu işi ciddiyetle götürüyor, ülkenin gerçeklerini her platformda dile getirerek, özgün yorumlarla gazetecilik mesleğine büyük katkılar sağlıyor.

Ama maalesef kentimizde bu alanda da sıkıntı oldukça büyük.

Belediyelere bu ay kaçar liralık fatura keseceklerini hesaplayan sözde Internet Gazetecileri türedi.

Durum böyle olunca da ülke genelinde yaşanan 'Sosyal Belediyecilik' yerine 'Asosyal Belediyecilik' kavramı kutsanıyor, dar ve sabit gelirliye değil bir avuç mutlu azınlığın zevkine, damak tadına endeksli belediyecilik yapılıyor Kayseri'de.

‘Belediyeden gelen bülteni en geniş ben verdim’ kavgası yaşanıyor.

Bazı dostlar arayıp, “Yahu niye bir Internet haber sitesi de sen kurmuyorsun?” diye soruyorlar.

Onlara cevabım;

“Ülkede Demokrasinin bunalım dönemlerinde gazeteci bir kenara çekilir, yaşananları izler, not eder sonra not ettikleri ile günü. yeri ve zamanı geldiğinde ortaya çıkar.. Ben mesleğe başladığım 1977 yılından bu yana ülkede Demokratik Rejimin güçlü olmasını savundum. Şimdi site kurup her ay belediyelerden fatura dilensem, ne farkım kalır, eleştirdiklerimden..”

Kısacası dostlar, Muhalefetin sesini duyurmasının artık mümkün olmadığı bir süreç yaşıyoruz, Kayseri'de...

Tam bir başı bozukluk.

Kusura bakmayın, Sayın İl Yöneticileri, Sayın Belediye Başkanları, Kurum başkanları.

Kayseri’de oluşan niteliksiz tablonun sorumlusu sizlersiniz.

Dürüst, onurlu, kentine, ülkesine yönelik sıkıntıları dile getiren, yeri geldiğinde yanlışa yanlış diyen gazeteciliğin yerine, kalitesizliği, niteliksizliği taltif ettiniz, ediyorsunuz.

Sonuçta, böylesi çirkin bir yapı oluştu.

Gazetecilerin Meslek Örgütü de bu anlamda sıkıntılı.

Sahte Diploma ile yönetici olanların medyada dile gelmesi, sahte diplomasız bir camiada mümkündür.

Bu örgütü yönetenler de bir defa daha seçilmek için, bu niteliksiz yapının pastasını büyütmenin telaşında.

Etmeyin Dostlar, ‘Palto Tutana yalaka, kafa tutana Gazeteci’ denir.

Bu iki kavramı birbirine karıştırmayın.

Gördüğünüzü, bildiğinizi yazmak yerine, görülmesi istenmeyeni, duyulması istenmeyeni yazarak, konuşarak bu ülkeye, bu kente ve bu millete yazık ediyorsunuz.

Cehalet, yozluk, kültürsüzlük, kayırmacılık, çıkarcılık, saygısızlık, yağcılık, yalakalık akıyor kurumlarınızın saçaklarından..

Kendinize gelin, tuttuğunuz yol, yol değil..