Tam 45 yıl oldu, kalemi elime alalı, fotoğraf çantasını sırtlayalı.

Bu zaman diliminde darbe oldu, devalüasyon oldu, deprem oldu, felaketlerle sarsıldık.

Terörün her türlüsü yaşadı bu güzel ülke, bu aziz millet.

70 Cente muhtaç olduğumuzu, dönemin Başbakanı itiraf etmek zorunda kaldı.

Ama bu 45 yıllık sürede, emeklinin ekmeğine, fakirin sofrasına hiç bu günkü kadar göz dikilmedi.

Elektrik faturasının ödenemediği, evlerin ışıklarının tek tek karartıldığı günler yaşıyoruz.

Bir şişe yağ için sıraya girildiğine tanık oluyoruz, 5 lira daha ucuza almak için.

Belediyelerin EKMEK kuponu dağıttığı bir süreç yaşıyor bu mazlum millet.

İnsanların Barınma haklarının bile fahiş kiralar yüzünden ellerinden alındığına tanık olmaya başladık.

Bu ülkenin çalışanı, emeklisi, genci yaşamak için kıt kanaat edindiği ya da büyüklerinden miras kalan evlerini satışa çıkarırken, Avrupalısı, Asyalısı, Afrikalısı 400 bin doları çantasına koyup geliyor, hem ev sahibi oluyor, hem de cebine Türkiye Cumhuriyeti Nüfus İdaresinin verdiği nüfus cüzdanı ile Pasaportunu aynı anda koyuyor, koyabiliyor.

Bu topraklarda doğmuş, ailesinin binbir emeği ile üniversite bitirmiş gençler, insanca yaşamak için Avrupa’ya kapağı atmak adına vize kuyruklarında beklerken, yurtdışına giden her gencimize karşılık 1000 tane Afganlı genç, Suriyeli asker kaçağı giden gençlerimizin boşalttığı alanlara yerleşiyor.

Yani işin özeti, okumuş beyin ihraç eden, yerine Türkçe bile bilmeyen Cahil beyin ithal eden bu ülke görünümündeyiz.

İktidar bu mazlum milletin umut adına elinde ne varsa hoyratça harcadı.

Okumuş beyinlerle kalsak iyi, hatırlıyorsunuz değil mi, belediyelerin verdiği gri pasaportlarla ülkemizi temsile gidip bir daha dönmeyenleri.

Eğitim yok edildi, sağlıkğı içinden çıkılmaz hale getirildi.

Parlamenter Demokrasiyi, bu gün bizi yöneten ucube yönetim anlayışı ile takas edeli güzel ülkemde hiçbir şey yolunda gitmiyor,

Dünden daha fakiriz.

Dünden daha cahiliz.

Dünden daha hastayız.

Dünden daha kötü bir dış itibar karnemiz var.

En ilkel Afrika ülkelerinde bile aramalarda ele geçen kilolarca uyuşturucunun gittiği adres olarak Türkiye gösteriliyor.

Bu kadarla olsa iyi.

Adaleti mumla arar hale geldik.

Kişiye göre mahkeme kararları geliyor her gün önümüze.

Ormanlarımız yağmalanıyor.

Kanadalı şirketler, iktidar beslemeleri ile el ele vererek ülkenin taşını toprağını siyanüre buluyorlar.

Bankalarımız, limanlarımız, gıda ve temizlik malzemesi üreten fabrikalarımız, hatta ulusal savunma altyapımız artık yabancıların elinde.

Türk Lirasından 6 sıfır atıldığı günden bu yana paramız tam 10 kat daha değersiz hale getirildi.

İnanmıyorsanız alın size örnek.

200 TL çıktığı gün tam 133 dolar ediyordu.

Şimdi 13 dolar ediyor.

500 Liraların basımı için harekete geçilmiş, ama acı olan nedir biliyor musunuz dostlar. 1000 lira dahi bassa bu iktidar, 200 liranın çıktığı gün kadar alım gücü olmayacak. O nedenle tavsiyem, yeni kağıt paranın en büyüğünü 2 bin lira olarak bassınlar. O zaman 200 liranın ilk çıktığı günkü kadar değeri olur o 2 bin liranın.

Artık tek başına hiçbir işe yaramaz hale gelen 50 kuruşlar var ya, 50 kuruşlar.

Tanesinin basım maliyetinin 1 lirayı aştığını biliyor musunuz?

Önümüz bayram.

Anadolu kentlerinden, kırsalından eğitim veya iş için büyük kentlere giden insanlar bu bayram Sıla-i Rahim yapamayacak, biliyor musunuz?

Nedeni, ulaşılmaz hale gelen uçak ve otobüs bilet fiyatları.

Bütün bu yaşananları görmezden gelen Hazine ve Maliye Bakanı çıkıp, “Gerekirse gemileri karadan yürütürüz” diyerek milletle alay ediyor.

Sizim gemilerinize kara ne ki sayın bakan.

Sizin gemileriniz hayali, hayali.

İsterseniz havadan isterseniz karadan, isterseniz denizden yürütüyorsunuz zaten.

Yerli uçağımız havada diyeli tam 10 yıl oldu.

Yerli Otomobilimiz yollarda diyeli 12 yıl.

Sayın Cumhurbaşkanının önünde poz verdiği elektrikli traktör yalanınızdan bu yana mazot 3 liradan 21 liraya yükseldi, ama traktör bir türlü üretilemedi.

Uzaya çıkacağız dediniz güzelim ülkeyi ortaçağ karalığına mahkum ettiniz.

Yani diyeceğim, tükettiniz her şeyimizi.

Gitmek ya da “Yapamadık özür dileriz” demek için daha ne bekliyorsunuz?