İzliyorsunuz değil mi..

Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yoktan var ettiği bu Aziz Vatan’da, hayat hakkı bulamadıkları için köstebekler gibi yerin altına inen, fert olamamışlar, kula kul kalmışların pervasızca Cumhuriyetin Aydınlığını yok etmek için verdikleri mücadeleyi.

Neredeyse Cumhuriyet’in 100. Yılını, yas günü ilan etmek için verdikleri mücadeleyi.

Cumhuriyetin aydınlığı karşısında yarasalaşmalarını.

Hatırlıyorsunuz değil mi.

Cumhuriyetin yarım asra ulaştığı günlerdeki Meclisi, Siyaseti, kamu idaresini.

Hatırlamayanlar hatırlatayım.

50 yıl önce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tüm siyasi partilerin temsil edildiği bir kutlama komitesi kurulmuş, 50. Yıl anısına okullar inşa edilmiş, 50. Yılında, Cumhuriyetin fazileti, erdemi beyinlere kazınmıştı. Yüzlerce etkinlik planlanarak gerçekleştirilmiş, Cumhuriyet beyinlere yeniden nakşedilmişti.

Aradan tam 50 yıl geçti.

Önümüzde harap, bitap bir ülke.

Adı var, kendi yok bir demokrasi.

Tanınmaz hale getirilen bir Cumhuriyet var.

Son 50 yılın 25 yıllık bölümünde Emperyalizm ile kol kola girmiş, iktidar erkini esir almış bir güruh, Atatürk’ün tanımladığı Aziz Türk Milleti kavramını haritadan silmek için elinden geleni ardına koymuyor.

Cumhuriyet ile yaşıt, Cumhuriyet’i kuranların mirası Ana Muhalefet Partisi, adındaki Cumhuriyeti bir kenara bıraktı, il, il, ilçe ilçe, belde belde koltuk savaşı veriyor.

Neymiş efendim Atatürk’ün 100 yıl önce, “Efendiler yarın Cumhuriyeti ilan ediyoruz” dediği gün ve saatte Filistin Mitingi düzenleniyormuş.

Rahmetli Kemal Dedeman’ın güzel bir sözü vardır, imkansızlıklar karşısında kullandığı;

“Yakınmayın, yekinin..”

Kardeşim, Filistin Meselesi Cumhuriyetin önüne geçti ise ülkede.

Elini tutan mı var.

Aynı gün, aynı saatte sen de Ankara’da bir Cumhuriyet Mitingi tertiple.

Yahu, Cumhuriyet bu ülkenin temel taşıdır.

Zamanı mı, iç meselelerle uğraşmanın.

Baksanıza, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin ilk 80 yılında yapılanların fazlasını son 20 yılda yaptıklarını iddia eden bir iktidar, liderlerini Atatürk ile kıyaslayan bir yönetim anlayışı var, tepesinde ülkenin.

Hiçbir şey yapamadıysanız, Cumhuriyetin eserlerinin tek tek elden çıkarılarak yabancıya, yandaşa nasıl peşkeş çekildiğini anlatan bir belgesel de mi yapamadınız, yaptıramadınız.

Cumhuriyet Haftasında, Cumhuriyetin nimetlerini kullanarak kurulan siyasi partilerin liderlerinin gurup toplantılarını dikkatle izledim.

Sayın Devlet Bahçeli Filistinden girdi, İsrail’den çıktı.

Meral Akşener’in toplantısı, ben bu yazıyı yazarken başlamıştı.

Koca koca adamlar sırayla çağrılıyor kürsüye, belediye başkan adayı olarak tanıtılıyor. Her kürsüye çıkan da Meral Ablalarının elini öpüyor.

Bilmiyorlar ki, aday gösterilen her biri, AKP Adayının gösterildiği ilde, ilçede seçimi kazanması için sahaya sürülmüş birer örtülü destekçi konumundalar.

CHP Lideri, Katar Elçisinin yaptıklarını anlatmakla yetiniyor.

Sayın Kılıçdaroğlu, sormazlar mı, “Sen ne yaptın, partin ülkenin her noktasından ses getirecek hangi 100. Yıl etkinliğine öncülük etti?” diye.

Gelelim Filistin Meselesine?

Yüreğimiz yanıyor.

İçimiz kan ağlıyor tamam da.

Kardeşim sormazlar mı, durduk yerde, “Hamas’ın İsrail’li Sivillere yaptığı neyin nesiydi?” diye..

Sokakta uyuyan köpeğin yanından geçerken kazaen kuyruğuna bassanız, bacağınızdan ısırıverir.

İsrail sivil hedefleri vuruyormuş.

Hastaneleri boşaltın çağrısı yapıyormuş.

Sordunuz mu kendinize, ‘Niye acaba?’

40 yılı aşkın bir süredir terörle mücadele ediyoruz.

PKK denilen caniler sürüsü mertçe çıksa Türk Askerinin karşısına, 3 saatte yerle yeksan olur.

Ama kalleşlik, terör örgütlerinin mayasında vardır.

Hamas denilen yapı, savaşın fitilini ateşlerken Dünya Kamuoyunun gözünde haklılığını kaybetmiştir.

Uyuyan köpeğin kuyruğuna basmıştır.

Aynısının güzel ülkemde yaşandığını düşünün.

Binlerce füzeyle kentlere saldırılmış, güzel ülkemin vatandaşlarının toplanıp mağalara, inlere doldurulmuş olduğunu.

Zira, İsrail’in başında bir diktatör, Gazze'nin başına da da bir terör yapılanması var.

Filistin yarasının kabuk bağlaması, İsrail Halkının huzur bulmasının tek yolu vardır.

Demokratik birer devlet olarak, dünya kamuoyunun bu iki yapıyı tanımasından geçer.

Bu yapılmadığı sürece, dün Işid, bu gün Hamas, yarın Hizbullah buradaki yaraları deşmeye devam eder, etmekle kalmaz, terör ateşini Suriyeye, ardından İran’a, sonra da Türkiye’ye taşımaya çalışırlar.

Yanı diyeceğim, Filistinli çocukların, annelerin acımasız insanlarca öldürülmesinin önüne mi geçmek istiyorsunuz, İsrail Halkının terörsüz bir hayat yaşamasını mı istiyorsunuz, onlara sabah, öğle, akşam ‘Demokrasi ve Cumhuriyet” tavsiye ediniz.

İzinli ve seçmene selam mitingleri ile, bu soruna çözüm olmak yerine, yeni annelerin, yeni çocukların ölümüne zemin hazırlarsınız.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, size Cumhuriyet gibi devasa bir miras bırakırken, ülkenin geleceğine rehber olacak tavsiyelerde de bulundu.

Bakın ne diyor;

1-Komşuların iç işlerine karışmayın.

2- Rusya’yı tahrik etmeyin.

3- Arap ülkeleriyle ilişkilerinizi geliştirin. Aralarındaki anlaşmazlıklara karışmayın.

4- Sormadan akıl vermeyin.

5- Batı kültürünü benimseyin, fakat onların emperyalist emellerine alet olmayın.