Farkında mısınız..

Bakan çıkıyor, “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları ile” diye başlıyor söze.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı çıkıyor, “Sayın Cumhurbaşkanımızın selamını getirdim, şunu şöyle yapmamızı istedi” diye başlıyor söze.

Milletvekili çıkıyor, “Sayın Cumhurbaşkanımızın sünnetini yerine getirmeden de” diye başlıyor söylemine.

Cumhurbaşkanı, “Yapacağız” diyor, koro halinde ‘Yapacağız” diyorlar.

Cumhurbaşkanı, “Yok erteledik, yapmayacağız” diyor, koro aynısını tekrarlıyor.

Sayın Cumhurbaşkanı, “Fetullah Gülen Hocaefendi” diyor, koro “Hocam kurban olurum gel, bitsin bu hasret” türküleri söylemeye başlanıyor, Pensilvanya’ya gidip gelenlere ‘Umredeydi’ bile deniliyor.

Sayın Cumhurbaşkanı Okyanus ötesi diyince sesler kesiliyor, haşhaşi deyince, terörist deyince başlıyor korodakiler, “Zaten biliyorduk bu adamın ABD Ajanı olduğunu” söylemlerine.

Herkes telaşla Pensilvanya günlerine ait kayıtları silmeye başlıyor.

Yani, lügattan ‘Ama’yı, ‘Fakat’ı silmiş, biatçi bir koro ile idare edildi güzel ülkem, tamı tamına 20 senedir.

Tam 20 yıldır çelişkiler içinde bocalıyor bu ülke ve bu millet.

20 yılın sonunda 3 trilyon 125 milyar Merkezi Yönetim Borç Stokuna sahibiz.

Dünyada enflasyonu en yüksek ülke haline geldik.

İşsizlikte rekorlar kırıyoruz.

Okumuş gençlerimiz, Avrupa ülkelerine garsonluk ve bulaşıkçılık yapmak için ülkeden kaçıyor.

Bilim liginde, kültür liginde, sanat liginde nal toplar hale geldik, uluslar arası alanda başarı gösteren bilim ve sanat adamlarımızın alnına da iktidar edenler tarafından ‘Hain’ damgası yapıştırıldı çoktan.

Toplam sayıları 10 milyonu bulan mülteci, sığınmacı, kaçak yaşıyor bu güzel ülkede.

Çalışanı aç, işsizi aç, emeklisi aç, eğitimi sıfırlanmış, sağlığı dünden daha vahim, vergi ve ağır fiyat zamları yüzünden yerinden kıpırdamayan bir toplum yapısı oluştu.

Bu 20 yıllık süre zarfında onlarca bakan, yüzlerce milletvekili, binlerce il başkanı, on binleri bulan parti yöneticisi, belediye başkanı, belediye meclisi üyesi, il genel meclisi üyesi taktı yakasına, iktidar partisinin rozetini, görev üstlendi, sorumluluk üstlendi.

Gelinen noktada yarına dair söyleyecek sözü bırakın, umudu kalmamış bir kadro var bu gün hala tepemizde.

Ama biat, ama itaat, ama yukarının söylediklerine harfiyyen uyum aynı tonda devam ediyor.

Oysa, onlarda biliyorlar kapıya kadar gelen felaketi, ama onlar hesap vermemek adına zamana oynuyorlar.

Ama birader, hala milletvekili, belediye başkanı, il yöneticisi olan ve samimiyetinden zerrece kuşku duymadığım insanlar, siz demiyor musunuz, diyemiyor musunuz, tepedekilere, “Yahu nereye gidiyoruz, yahu neden bu güzel ülke bu kadar acınası hale geldi bizim ellerimizde?” diye.

Binali Yıldırım’ın karşısında ülkenin ve milletin yaşadığı acı gerçekleri sayıveren, Konyalı AKP üyesi kadar da mı olamıyorsunuz.

Haydi sormuyorsunuz diyelim, kendinizle baş başa kaldığınızda vicdanınız da mı rahatsız olmuyor.

Ya da evinize gittiğinizde oğlunuz, kızınız, evladınız sormuyor mu, “Baba neler oluyor, niye bu kadar kötü durumda bu güzelim ülke, niye yaşanan olumsuzluklara sessiz kalıyorsunuz?” diye.

Ya da, iktidar nimetlerinden uzak duranlarınız, dün ile bu günü kıyaslamıyor ve kendinize sormuyor musunuz?

“Yancısı, omuzdaşı olduğum bu iktidarı oluşturan parti kurulduğunda, cennet vaat etmiş, insanlara refah sözü vermişti. Gelinen noktada iktidara geldiğimiz gündeki Türkiye’yi mumla aratır hale getirdik güzel ülkeyi” diye.

Hala parmağını şıklatarak ülkedeki sorunları bir çırpıda çözeceğine inandığınız adam bile, adamlar bile kestiler umudunu geleceğimizin ne kadar karanlık olduğunu görmeye, kabullenmeye başladılar.

Peki siz ne yapıyorsunuz kardeşim.

5 yıl önce, “Verin yetkiyi, dövizle, faizle nasıl uğraşılırmış görün” diyen anlayışın iflas ettiğini görmeniz için bu milletin gözünüze parmağını sokması mı gerekiyor.

Seni helal oylarıyla seçimde milletvekili yapan yurttaşın, belediye başkanı seçen seçmenin halini görmüyor musunuz, görmek mi istemiyorsunuz?

Yoksa, Reisten çekindiğiniz için mi sustunuz, pustunuz?

Yahu bırakın detayları,

Güzel ülkem uyuşturucu ve kara para cenneti haline geldi, görmüyor musunuz?

13 yaşındaki yavrularımız bile uyuşturucu batağında.

Yaşanan ekonomik çaresizlik yüzünden lise çağında, üniversite çağında genç kızlar fuhuş pazarında sermaye haline getiriliyor.

Sizi omuzlayıp iktidar edenler, sergilediğiniz bu suskunluğunuz yüzünden size gece gündüz beddua eder hale geldi, duymuyor musunuz?

Emeklisi, işsizi, ev kadını daha düne kadar pazara alış-verişe giderken, şimdi Pazar atıklarını toplamak için akşamı beklemeye başladı, farkında değil misiniz?

Hele bir de, milletin açlıkla sınavı döneminde çıkıp, “Asırlık tariflerle Türk Mutfağı”, “Ulusal Gastronomi Çalıştayı” gibi etkinlikler düzenlemiyor musunuz, yazıklar olsun demekten başka bir şey gelmiyor elimden.

Ulan sizi seçenlere kuru fasülyeyi, menemeni lüks ettiniz, neyin asırlık tarifi.

Yahu siz nerede yaşıyorsunuz, ya da biz nerede yaşıyoruz?

2500 lira emekli maaşı alan amca bu paranın 2 bin lirasını kiraya veriyor, kiraya.

Şöyle bir tapu dairelerine uğrayıverin, bakın bakalım kimler ev satıyor, kimler alıcı durumda.

Türk satıyor, Alman, İranlı, Iraklı, Suriyeli, Tunuslu, Faslı, Entarili Arabı ise satın alıyor.

Daha düne kadar hayalini kurduğumuz, elde edebildiğimiz ne çok şeyi çıkardık hayal listemizden farkında mısınız?

Kuru ekmeğe muhtaç ettiğiniz bu mazlum milleti, görmüyor musunuz?

Gerçekten soruyorum, samimiyetle biriniz çıkıp cevap versin.

Bu iktidarın ilk gününden bu yana her uygulamasını alkışlayan sizler, yukarıdan gelen her talimatı harfiyyen uygulayan bürokrasi, ısmarlama kararlarla insanlara hayatı zindan eden partili yargı mensupları, iktidara muhalif diye bir çok insanın nefes alışını bile izlerken, iktidara yakın insanların kullandığı eroini bile pudra şekerine dönüştürerek bu yanaşmaları dokunulmaz kılan güvenlik teşkilatı, partililere ısmarlama ihalelerle yetimin malını peşkeş çeken belediye başkanları, gerçekten mutlu musunuz, gerçekten huzurlu musunuz?

Gerçekten içinizden biri, bir kaçı çıkıp “Ama bu kadarı da fazla, bu millet bizi bu yaşananlara alet olalım diye seçmedi” demeyecek, diyemeyecek mi hala?