Her Pazartesi akşamı, kabinesini toplayan Sayın Cumhurbaşkanı’nın yapacağı açıklamalara dikkat kesilirim.

Acaba, ekonomik cendere içinde can çekişen yığınlara nefes aldıracak bir uygulama, bir karar çıkacak mı toplantıdan diye..

Dün akşam saatlerinde de öyle oldu.

Acı olanı ise, Kabine toplantıları sonrası yapılan açıklamalarda biz olmuyoruz, halk olmuyor, millet olmuyor, gençlik olmuyor, yaşam mücadelesini kaybetme noktasına gelen yığınlar olmuyor.

Bu hafta başında da yine öyle oldu.

Daha önce alınan ‘Aya sert iniş’ kararı yerini, “Bir vatandaşımızı uzaya gönderme sürecini başlatıyoruz” noktasına getirildi.

Bir de, yoklama kaçaklarının para yatırmaları halinde Bedelli Askerlik yapılmış sayılacağı açıklandı.

Dilerseniz, asker kaçakları, pardon yoklama kaçakları ile ilgili karara kadar yaşadığımız süreci özetleyerek başlayalım.

Şöyle biraz gerilere gidelim yani...

“Parası olan var olmayan var, bedelli gibi bir vebalin altına girmem” dediğiniz, zamanında ve biz alkışladık.

Sonra çıkıp, “18 bini bastıran askerlik yapacak” dediniz yine alkışladık.

Ardından, “Bastır 18 bini dekontunu getir, terhis belgeni al” dediniz onu da alkışladık.

Ondan önce de, Türk Silahlı Kuvvetlerini darmadağın ettiniz, hastanelerine el koydunuz, okullarını kapattınız, kuvvet komutanlıklarını bir bakana bağladınız. Genelkurmay Başkanını Cumhurbaşkanına bağladınız.

Fiili Genelkurmay Başkanı Bakan, fiziki genelkurmay başkanı da tören mangasına kumanda eder hale getirildi.

Zira Genelkurmay Başkanı sadece Genelkurmay Karargahında görev yapanlardan sorumlu yapıldı, kuvvet komutanlıkları da bakana bağlandı.

Yetmedi, askerlik sistemi ile fakire “Vatan Sağolsun”, zengine “Babam Sağolsun”un yolunu ebedi olarak açtınız.

32 bin lirayı bastıran askerlik yapmayacak, 32 bin lirayı hayatında bir arada görmeyenler ise vatanı koruyacaktı..

Gelinen son noktada kurumsal hale gelen bedelli askerlik müessesine ‘Bedelli yoklama kaçaklığı’ bölümünü de eklediniz.

Bu karardan sonra hiç kimse bana ‘Sosyal Devlet’ten bahsetmesin..

Gelelim getirdiğiniz askerlik düzenlemesi ile oluşan ve oluşacak kadro boşluklarına.

Kahraman Mehmetçik, terörle mücadele ederken hemen arkasında sağlık ekipleri bulunur, bir yaralanma halinde olay yerinde müdahale ederdi eskiden.

Bu sağlık ekiplerindeki doktor da genelde vatani görevini yapan Tıp Fakültesi Mezunu olurdu.

Yolunu açtığınız 15 binlik kıyağı izleyip tüm doktorlar ve doktor adayları bedelliyi tercih edince, Kahraman Mehmetçiğe en zor zamanında yetişecek sağlık görevlisi bulamaz hale geldiniz.

Sonra dediniz ki, “Askerliğini bedelli değil de normal yapan doktorlar Şark Görevinden muaf olacak..”

Yani, askerlik ile ilgili yaptığınız her düzenleme, daha çıkmadan elinizde patladı.

Sonrasında, uzman er, uzman onbaşı, uzman çavuş gibi paralı birimlerle meseleyi kurtarmaya, bedelli askerlikten topladığınızın 10 katı harcayarak asker istihdam etmeye kalkıştınız.

Daha doğrusu, bu milletin kutsal saydığı “Vatan görevi’ kabul ettiği askerlik müessesinin için boşalttınız.

Gelelim, Sayın Cumhurbaşkanının en büyük ‘Pazartesi Müjdesi’ne.

Dedi ki SayınCumhurbaşkanı;

“Evet artık o vakit geldi. Bir Türk vatandaşının Uluslararası Uzay İstasyonu'na gönderilme sürecini başlatıyoruz."

Yapmayın Sayın Cumhurbaşkanı.

Hani kendi uzay aracımızla aya sert iniş yapacaktık.

Yemiyor artık bu millet.

Gerçek gündemi gözlerden kaçırma çabalarınız artık tutmuyor.

Siz önce, uzaya doğru yola çıkan fiyatları dizginleyin.

Ben bu satırları karalarken Dolar 16, Avro 17 lirayı çoktan aşmıştı.

Siz önce, medeni dünyaya yelken açan doktorlarımızın, mühendislerimizin, bilim adamlarımızın gidişini durdurun.

Baksanıza yaptırdığınız devasa hastanelerde eline neşter alıp ameliyat yapacak cerrah kalmadı.

Siz önce, çoktan uzaya doğru yola çıkan enflasyona, işsizliğe çare olacak kararlar alın.

Bana ne Abdülhamidin Osmanlısında kaybedilen topraktan.

Siz dolar aşkına kendi kaybettiğiniz binlerce hektar toprağın, yüzbinlerce konutun hesabını yapın.

Kendi öz yurdumuzda Arabın kiracısı olduk, farkında değil misiniz?

Kendi öz yurdumuzda, yabancıya sattığınız kurumlarda yabancıya hizmet eder hale geldik. Görmüyor musunuz?

Kendi öz yurdumuzda, ikinci, üçüncü sınıf bir hayat yaşamaya mahkum edildik, idrak edemiyor musunuz?

Uzaya adam gönderme süreciymiş, sevsinler.