Sayın Cumhurbaşkanı, ekonomi, tarım ve dış politikadan sonra, kangren haline gelen sağlık meselesine el attı! ve doktorlara restini çekti.

“Giderlerse gitsinler” dedi..

8 Mart dünya Kadınlar Günü nedeniyle külliyede düzenlenen toplantıda konuştu ve aynen şunları söyledi;

"Bu hastaneleri yapan biziz. Bu doktorları okutan, yetiştiren bu devlet değil mi? Bu devlet sizi okuttu yetiştirdi. En çok maliyeti yüksek olan birim de sağlıktır. Şimdi az para alıyorlarmış. Sordum en düşük alan ne kadar alıyordu 8-9 bin, en yüksek alan 25 bin civarı... E buna rağmen özel sektör daha fazla veriyor diye oralara kaçıp gidiyorlarmış. Bakın açık konuşuyorum. Açık konuşmayı severim. Varsın gidiyorlarsa gitsinler. Bizler de üniversiteleri yeni bitiren yeni doktorları buralarda istihdam ederiz. Bunlarla yola devam ederiz. Daha da ileri gidiyorum. İsterlerse yurt dışından dönmek isteyenleri süratle buraya davet eder ve buralarda istihdam ederiz. Buralar boş kalmaz merak etmeyin. Ve biz şu anda asistan doktorlarımızla buralarda devam ederiz. Ne gerekiyorsa bunu yaparız. Doktorluk gibi aziz bir mesleği paraya bina etmek, paraya onu dayamak heralde pek de insani değildir."

Helal valla Sayın Cumhurbaşkanı.

Bu meseleyi de hallettiniz.

Ama kazın ayağı öyle değil.

Bir tıp fakültesi kazanmak için birlikte sınava girdiğin 2 milyona yakın gencin arasından ilk 20 bine girmek zorundasın.

Yani hamili kart geçerli değil tıp okumak için.

Sonra da tam 7 yıl, gecen gündüzün olmayacak, kapanacaksın durmadan ders calışıp diploma alacaksın.

Atandığın gün başlayacak yeniden iş ve ders süreci.

Çetin şartlarda hem işini aksatmayacak, hem de TUS’a çalışacaksın.

TUS’u kazandın, bu kez de Asistanlık süreci başlayacak, tam 4 yıl, asgari ücret düzeyinde maaşla, bazı günler 24 saat aralıksız çalıştıracaklar seni.

Uzman oldun, atandın.

Önüne komalık bir hasta geldi ve kaybettin.

İlkokul bile okumamış bir cahil gelecek, “Niye annemi-babamı-arkadaşımı diriltmedin” diye bir güzel dayak atacak, silahını çekip ayağından vuracak.

Ve sen bu çileli hayatın yanında ev kirası, elektrik faturası düşüneceksin öyle mi?

Yapmayın Sayın Cumhurbakanı.

Kınayarak geldiğiniz Hastane Kuyruklarının on mislini yaşıyor bu güzel ülkem.

Ama siz bu kuyrukları görünmez yaptınız sadece.

Aylarca telefon başında doktor randevusu bekliyor insanlar, farkında değil misiniz?

Kartal İmam-Hatip çıkışlı adam 8 yerden maaş alacak, her bir maaşı doktor maaşının 3 katı olacak, buna ses yok.

Ama doktorlar geçinemiyorum diyecek, “Giderlerse gitsinler..” öyle mi?

Hastaneler yaptınız tamam.

Ama içine koyduğunuz doktora diyorsunuz ki, “Her hastaya sadece 5 dakika ayıracaksın..”

Mesai yaparken çişi gelse doktorun, tuvalete gidip gelmesine bile itiraz eden hastalar kapıda sırada.

En çok da hangi bölümüne güldüm konuşmanızın biliyor musunuz, Sayın Cumhurbaşkanı?

Hani diyorsunuz ya;

“Daha da ileri gidiyorum. İsterlerse yurt dışından dönmek isteyenleri süratle buraya davet eder ve buralarda istihdam ederiz.”

Asgari ücret teklif edersiniz herhalde dönmek isteyen doktorlara.

Onlar da bir dediğinizi iki etmez dönerler.

Sayın Cumhurbaşkanı, eski özel kalem müdürünüz var ya, Sayın Turhan Çömez, her gün video paylaşıyor hani İngiltere’den.

Bir sözüne çok katılıyorum, o da ne biliyor musunuz.

Diyor ki;

"İngiltere de ayçiçeği yetişmez. Ancak asgari ücretli bir İngiliz 1 saat çalışarak 10 litre ayçiçek yağı satın alabilir. Türkiye dünyanın en verimli topraklarına sahiptir. Asgari ücretle çalışan bir Türk 1 saat çalışarak ancak 2 bardak ayçiçek yağı alabilir."

Yani diyeceğim, bu gün yurtdışına kapağı atmış bir çok doktor diplomasını sandığa kilitledi ve garsonluk yapıyor.

Ama aldıkları ücret ile insanca yaşadıklarını gösteren notlar paylaşıyorlar her gün sosyal medyada.

Hiç birinin geri gelmek gibi bir niyetleri yok onların.

Daha da ileri gidip sorayım;

Demokratik bir ülkede, her şeyin değerini, her çalışanın ücretini, her ürünün fiyatını, bir kişi değil, kurumlar, kurallar ve kurullar belirler.

Siz doktorlara rest çekmek yerine doktorun aldığı aylık ücretle 6 depo benzin, mazot alınabilen fiyatlarla uğraşsanıza.

Sözün özü;

Bu iktidar öğretmenlik mesleğini bölüp parçaladı, asgari ücret bile alamayan öğretmenler, sözleşmeli öğretmenler, kadrolu öğretmenler yarattı. Tabi onlardan fazla da atanamayan öğretmen var güzel ülkemde.

Çift diplomalı kağıt toplayıcıları var artık ülkem topraklarında. Fransızca öğretmeni Amelelik, Fen öğretmeni garsonluk, bilgisayar mühendisi bulaşıkçılık yapıyor.

Yine bu iktidar, Türk Tarımının isimsiz kahramanlarına çok gördüğü günün şartlarına uygun taban fiyat yerine, yabancının buğdayına, arpasına, nohutuna hatta samanına ödedi ülkenin paralarını.

Yetmedi, Fas’ta, Nijer’de milyon hektarlık alanlar kiraladı, tarım yapacaktı.

“Paramız var ki alıyoruz” dediler ve paraları yabancı gıda lobilerine kaptırdılar.

Modern Kamu Kurumları inşa etti bu hükümet ve içlerine ehil insanlar koymak yerine “Mülakat ucubesi” ile, partili bebelerini yerleştirdi.

Modern hastaneler inşa etti, edenlerin kiracısı haline geldi bakanlık.

Modern okullar yaptırdı özel sektöre, ballı börekli maaş alanların çocuklarının gittiği, ama bu mazlum milletin çocuklarını ‘Cehalet’e mahkum etti, devlet okullarında.

Ekonomiyi içler acısı hale getirdi, “Market rafından sepetinize koyduğunuz gıda maddesinin kasaya gelene kadar fiyatı artıyor” artık.

Benzin, mazot gibi ürünlerde o gün zam yapılmadığında ”Acaba bir şey mi oldu” diye meraklanır hale geldik.

Faiz-enflasyon inadınız hala ortada.

Dolar düne göre 64 kuruş, Lira karşısında değer kazanmış durumda.

Hepsine tamam dedik ama lütfen bu milletin sağlığı üzerinde kumar oynamayın.

Bizim hastalandığımızda canımızı emanet ettiğimiz doktorlarla uğraşmayın.

Zira, Cumhuriyetin ilk yıllarını hatırlayın, “Hitler'den kaçan akademisyenlerin, bilim adamlarının, doktorların sığındığı yerdi Türkiye. “

Bu sayede tek kaygısı bilim olan eğitim kurumları inşa edildi güzel ülkemde.

Siz bilimi küçümsemeye devam ederseniz, “İktidardan kaçan bilim adamlarının var olduğu bir ülke” haline getirirsiniz Türkiye’yi.