Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç’a, AKP Genel Merkezi tarafından düzenlenen bir ödül töreni ile “En iyi yenilikçi yaklaşım” ödülü verilmiş.

Hayırlı olsun, kutluyoruz kendilerini.

Belediyecilik adına, hizmet adına, sosyal anlamda ne yaptı, demeyin sakın.

Vardır sizin-bizim bilmediğimiz bir meziyeti ki, bu ödüle layık görüldü.

Ya da AKP Genel Merkezi, Ankara’ya çağırdığı başkanlara birer plaket sunmalıydı, plakete de bir isim koymalıydı, Büyükkılıç’ın şansına da ‘Yenilikçi yaklaşım’ ödülü düştü.

Sayın odalarımızın başkanları, bu günden tezi yok birer ilan hazırlatın, “En iyi yenilikçi yaklaşım ödülüne layık görülen, Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç’ı tebrik eder, Allah’tan yolunun açık olmasını dileriz..” diye.

Baksanıza, artık Kızılay gibi gönüllü kuruluşların, demokratik sivil yapıların başkanlarının kim olacağına da AKP’deki toplantılarda karar veriliyor.

KESOB Örneğinde yaşamadık mı, bir araya gelip MHP ile, aynı isim üzerinde anlaştıklarını deklare etmediler mi?

Yarın bir seçim olduğunda bu ilan can simidi olur size, ben söyleyeyim.

İşin latifesi bir yana.

Sosyal Belediyeciliğin uç noktalarının yaşanması gereken bir süreçten geçiyor bu mazlum millet.

Daha dün ete yüzde 48, süte yüzde 35 zam yapıldı.

İki ay önce aldığımız haftalık 5 litre sütün fiyatı 25 liradan 45 liraya çıktı.

Bu millet kendinden vazgeçti artık.

Ama et yüzü görmeyen, süt yüzü görmeyen, peynir yüzü görmeyen, bu şekilde büyüyen bir çocuğun sağlığının ne olacağını varın siz düşünün.

Zavallı insanlarımız 3 kuruş ucuza alabilmek için kuyruktan kuyruğa koşar hale getirildi.

Ucuz ekmek için bir adam, ucuz et için bir adam, ucuz yağ için bir adam, ucuz şeker için bir adam gerekiyor her aileye.

Ucuz dediysek, markettekinin 3-5 lira aşağısına satılanı için.

Yani Reisin, iktidarının ilk yıllarında 3 çocuk, ardından 5 çocuk diye çırpınması boşa değilmiş.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 200 bin çocuklu ailenin kapısına her sabah 1 litre süt bırakıyor.

Sosyal Belediyecilik budur.

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, ekmek satış büfelerinde artık sütte satmaya başladı.

İşte Sosyal belediyecilik budur.

Ankara Büyükşehir Belediyesi, kurduğu Başkent Markette, ev kadınlarının evlerinde yapılan ürünleri ederinden alıp vatandaşa ulaştırıyor.

İşte sosyal belediyecilik budur.

Tunceli Belediyesi, Ovacık Belediyesi’nin yaptığı uygulamaları zaten biliyoruz.

Sosyal Belediyeciliğin nirvanasıdır, bu iki belediyede uygulananlar.

Allah var bizim Büyükşehir de, Mustafa Çelik döneminde başlayan Kent Ekmek uygulamasını sürdürerek ekmeği ucuza ulaştırıyor millete.

Ama kuyruklar oluşmasın diye sabahın köründe geliyor bir miktar ucuz ekmek büfelere, kısa zamanda bitiyor, sonrası ise yok satıyorlar.

Haftanın 3 günü öğle saatlerinde Büyükşehir Belediyesi yanındaki ve meydandan alınarak arka köşeye taşınan ekmek büfesinin önünden geçiyorum, ‘Gacer ekmeği var, lüks ekmek türleri var, ama ucuz ekmek’te yok satıyor bu büfeler, kuyruk oluşmasın diye olsa gerek.

Ha bir de yine Mustafa Çelik’in başlattığı hayvancılık projeleri var. Bunlardan biri için harekete geçildiği haberlerini görüyoruz. Ama orada da parsellerin besicilik yapanlarca değil, besicilere ahır kiraya verip para kazanmayı düşünenlerce kapatıldığı haberleri geliyor.

O nedenle, Kayseri Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin önünde tarihi bir görev ve sorumluluk var.

Kent Marketler zinciri derhal kurulmalı, et, süt, peynir, zeytin gibi temel ihtiyaç maddelerinde aracılar ortadan kaldırılarak üreticiden tüketiciye doğrudan ulaştırılmalıdır.

Göstermelik market denetimi yerine, özellikle sebze ve meyvede tedarik zinciri denetim altında tutulmalı, 3 liralık domatesin 30 liraya satılmasının önüne geçilmelidir.

Merdivenaltı gıda üretimi ile milletin sağlığını hiçe sayanlara dur denilmelidir.

Hepsinden önemlisi de, “Partili Başkanlık sistemi tıkır tıkır işliyor, ben pide yemiyorum çabuk bayatlıyor, bu gün her asgari ücretlinin kapısında arabası var, kendi evinde oturuyor, ekonomik sıkıntı var diyenler doğruyu söylemiyor” gibi saçmalayan milletin temsilcilerini de bu kentin Şehr-i Emin’leri, “Allah aşkına Kayseri’ye geldiğinizde saçmalamayı bir kenara bırakın.” diye uyarmalıdır.

Ve bu milletin sesi olması gereken yerel basınımız;

Allah aşkına rica ediyorum;

Tamam, bu milletin çektiği umurunuzda değil. Tamam, ilahları kızdırırsınız, gündemdeki sıkıntıları yazarsanız. Tamam, fatura aşkına dikte ettirilenleri yazmakla yükümlüsünüz.

Ama lütfen, aynı haberi manşetten verin vermesine de, bari aynı kelimelerle vermeyin.