9 Kasım 2015'de www.kayseriyerelhaber.com da kaleme aldığım yazının büyük bir bölümünü, 1 Kasım 2015 seçimleri sonrası ortaya çıkan tablo ile seçim sonrası çıkan tablo  gereği, kendilerinin artık cemaatle anılmak istemediklerini beyan ederek AKP hükümetine Twitter'dan destek açıklaması yapan Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mustafa Boydak'a ayırmıştım. Beni yakından takip eden okurlarım iyi bilir;  o dönem "SAYIN BOYDAK SEÇİM ÖNCESİ AKLINIZ NEREDEYDİ?"  (O yazının linki: http://www.kayseriyerelhaber.com/sayin-boydak-secim-oncesi-akliniz-neredeydi-makale,1093.html) başlığını taşıyan köşe yazımda, 1 Kasım sonrası bu açıklamaları yapan Mustafa Boydak'ın samimiyetinin sorgulanmaya muhtaç olduğunu da ifade edip seçim öncesi verilmeyen desteğin seçim sonrası bir anlam ifade etmediğini belirtmiştim. En azından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından! Bununla da yetinmeyip o yazımı  "Fethullah Gülen Cemaati, Terör Örgütü kapsamına alındığında yapmanız gereken bu açıklamayı neden şimdi yapıyorsunuz? Fethullah Gülen Terör Örgütü konusunda geçmişte size defalarca yapılan uyarıya kulak tıkayıp neden şimdi konuşuyorsunuz? Biz de yedik, artık isminizi cemaatle anmayız artık (!) Bu saatten sonra Twetter'in kuşu dahi sizi kurtaramaz! "  şeklinde noktalamışım...
               Bu durum geçmişte yaptığım tespitler dolayısıyla haklı çıkıp Kayseri adına üzüntü duyduğum durumların ne ilki nede sonuncusu olacak sanırım! Samimiyetle söylüyorum; Boydak ailesinin 3 gündür emniyette, adliyede ve hastanede yaşadığı manzara karşısında bu üzüntüm katmerleşerek arttı diyebilirim...
***
Kayseri'deki yaklaşık 200 bin insanla ekonomik bağı bulunan hayırsever 'Boydaklar bu duruma nasıl geldi' sorusuna cevap aramanın zamanı geldi herhalde... Boydak ailesi Kayseri'de 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yakınlığıyla bilinir! Yani, Boydak ailesi Kayseri'de Abdullah Gül'ü Abdullah Gül yapan etkenlerin her zaman başında gelir! Abdullah Gül de sanırım ahde vefa gereği olsa gerek Boydak ailesini her platformda koruyup kollamayı ihmal etmez.
               Herkes öyle zannetsede; ne Boydak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Boydak'ın dershanelerin kapatılma girişimi sırasında yaptığı sert çıkışlar, nede Bank Asya'ya kayyım atandığı dönemlerde Boydak Holding CEO'su Memduh Boydak'ın yaptığı destek açıklamaları nedeniyle bu duruma gelindi...
Katılmayabilirsiniz ama en azından ben böyle düşünüyorum...
               Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir zamanlar kardeşim dediği Kayserili hemşehrimiz 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül arasındaki filmin kopuş noktası şimdilerde de gündemi oldukça meşgul eden Yeni Anayasa ve Türk Tipi Başkanlık Sistemidir! Türkiye'deki siyasal gündemi takip edenler Erdoğan ile Gül arasında bu iki konuda adeta taban tabana yaşanan fikir ayrılıklarını ve bu yüzden aralarında esen soğuk rüzgarları iyi bilir. Gül, yeni Anayasa konusunda yumuşak tavırlar sergilese de her fırsatta parlamenter sistem hakkında ısrarcı olmuş ve net ifadelerle konuşmuştur.
               Türk Tipi Başkanlık Sistemi ve Yeni Anayasa konusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kafasının arkasında geçenleri sizce kimler daha yakından ve iyi bilebilir?
               Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ne zaman ağzını açıp Yeni Anayasa veya Türk Tipi Başkanlık Sistemi dese ortalık o yüzden geriliyor. Bunun son örneği ise bir türlü bastırılamayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arıç, Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin ve Nihat Ergün krizleridir. Yani diyeceğim odur ki; yaşanan bu krizin ardından Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)  ile Paralel Devlet Yapılanması (PDY) operasyonlarının Manisa ve Kayseri üzerinde yoğunlaşması tesadüf müdür sizce?
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türk Tipi Başkanlık Sistemi hayali ile bitmek tükenmek bilmeyen Yeni B-Anayasa (!) arzusu nedeniyle bugünlere geldik... Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu rüyasını gerçekleştirme yolunda karşısına çıkabilecek her türlü engel, ya siyasal manevralarla yada Yargı eliyle bertaraf edilmedi mi?
Bir ülkede Yargı siyasallaştı mı vay ülkenin haline!
Daha dün, Türkiye Cumhuriyeti'nin Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ, Ergenekon Soruşturması Kapsamı'nda Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası'na çarptırılmadı mı?
Madem böyle ağır bir cezaya çarptırıldı neden 26  ay sonra serbest bırakıldı?
O kararı da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi  vermedi mi?
Ergenekon ve Bolyoz soruşturmalarından yargılanıp, en ağır hapis cezalarına çarptırılarak defteri dürülen onlarca rütbeli Subay'a ne oldu?
Bir bir tahliye edilmediler mi?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, şimdi o subaylara yüklü tazminat paralarını ödemekle meşgul!
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ben o davanın Savcısı'yım" sözleriyle Savcı Zekeriya Öz'e arka çıkmadı mı?
Şimdi Zekeriya Öz nerede?
Sanırım yurtdışında kaçak ve kırmızı bültenle aranıyor!
Tıpkı bir zamanlar Fethullah Gülen'in mümtaz bir şahsiyet olup, 17-25 Aralık operasyonları sonrası (FETÖ) Terör Örgütü Lideri olduğu gibi!
Olaylara diğer açıdan bakarsak eğer ortada FETÖ adı altında bir örgüt varsa sıra Boydaklar'a gelene kadar Kayseri'de adam kalmaz!
Varsayım FETÖ adı altında bir örgüt var, Boydak ailesi bu örgütten ne tür bir kazanç elde etmiş olabilir?
Parasal mı, siyasal mı, manevi yönden mi kazanç elde etmiş olabilirler?
Neye ihtiyaçları var ki?
***
Yani  sözün özü diyeceğim o ki; kim ne derse desin bu tür davalar Türkiye Cumhuriyeti'nin utanç vesikası olan siyasal davalardır... Yani siyasal davalar ile bir amaç uğruna terör örgütü lideri ilan edilmiş, ekarte edilmiş,  yarıştan atılmış, muhalefetlik görevini yitirmiş, başı ezilmiş veya özgürlüğü elinden alınmış hiç bir birey benim gözümde suçlu değildir.
17-25 Aralık'ın eğer bir darbe girişimi olduğu iddia ediliyorsa bunda Boydak ailesinin suçu nedir?
Allah düşmanımı dahi siyasal davalardan saklasın!  
Kuru iftirayı çözüm var,  en azıdan iftiraya uğradığınız bir şekilde kanıtlanabilir...
Ama bu tip bir siyasal davada mağdur iseniz, işiniz çok zor! Alınan gizlilik kararı nedeniyle duruşmaları gazeteciler takip etmediği için Türk Milleti olaylardan haberdar dahi olmaz ancak, mahkeme Türk milleti adına karar verir!
Siz kendisinizi anlatana kadar içerde aylar geçmiş bile, varın gerisini siz düşünün...
Besleyip büyüttüğünüz canavarın pervasızca gücünü görmek sizi rahatsız etmiş olabilir ancak, şu an için yapabileceğiniz ve yapabileceğimiz pek bir şey yok!
Biraz sabır...
Bekleyip göreceğiz.
Mevla'm neylerse güzel eyler!
***
Ha unutmadan 4 gündür Kayseri'nin etkili ve yetkili isimleri nerede acaba?  Memleketin Kayseri OSB Başkanı Tahir Nursaçan sahi ne iş yapar? CHP Kayseri Milletvekili Çetin Arık haricinde diğer AKP'li vekiller ne ile meşguller? Hacı Boydak ağabeyinizin başına iş gelmiş iki kelam etmeye dahi cesaretiniz yok mu?
Yoksa 4 maymunu oynamak hoşunuza mı gitti?
Yazık çok yazık....
Adalet bir gün herkese lazım olacak...
***

SARI ÖKÜZÜN HİKAYESİ (Lütfen sonuna kadar okuyun)

Eski zamanların birinde bir otlakta öküz sürüsü yaşarmış.Yaşarmış yaşamalarına ama civardaki aslanlar bir türlü rahat bırakmazlarmış onları. Hemen her gün saldırırlarmış bu sürüye. Öküz dediğin öyle yabana atılır bir hayvan değil ki, bir araya toplandılar mı kolayca defetmesini bilirlermiş o koca aslanları.
Gün geçtikçe aslanları almış bir kaygı. "Herhalde bize bu otlağı terk etmek düşüyor" demiş aslanlardan birisi. "Evet" diye tasdik etmiş diğerleri.
"Nereye gideriz" diye düşünürlerken "Bir dakika" diye bir ses duymuşlar gerilerden. Herkes dönüp bakmış sesin geldiği tarafa. Sürünün en çelimsiz, ama kurnaz mı kurnaz bir ferdi olan topal aslanmış söze atılan.
"Hayır" demiş, "Hiçbir yere gitmiyoruz. Siz bana bırakın, ben hallederim bu işi."
İnanmamış kimse ona ama "Haydi bir şans verelim ne çıkar" diye düşünmüşler.
Topal aslan elinde beyaz bayrak gitmiş öküzlerin yanına. Öküzlerin lideri olan boz öküz sormuş ne istediğini.
Topal aslan "Saygıdeğer öküz efendiler" diye başlamış lafa:
"Bugün buraya sizden özür dilemek için geldik. Evet size defalarca saldırdık, ama niye biliyor musunuz? Hep o sizin aranızdaki sarı öküz yüzünden... Onun rengi gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Onu gördük mü ne kadar barışsever olduğumuzu unutup size saldırıyoruz. Bunların hepsi sarı öküzün suçu. Verin onu bize, siz kurtulun biz de barış içinde yaşayalım!"
Boz öküz, diğer önde gelenlerle görüşmek üzere geri çekilmiş. Hepsi de sıcak bakmışlar bu teklife. Bir tek yaşlı benekli öküz "Olmaz" demiş ama kimseye dinletememiş sözünü.
Zavallı sarı öküz teslim edilmiş aslanlara. Diğerleri üzülmüşler üzülmesine ama elden ne gelir ki! Bütün sürünün selameti için bir öküz. Gerekliymiş bu.
Gerçekten de günlerce sürüye saldıran olmamış. Huzur içinde geçer olmuş günleri. Ama aslan milleti bu, ne kadar sabreder ki? Hele öküz etinin tadını aldıktan sonra."Acıktık !" demişler
Topal aslan boz öküzün yanına giderek "Selam !" diye girmiş söze:
"Gördünüz ya biz aslanlar ne denli uysal milletiz. Yalnız buraya bunu söylemek için gelmedim. Büyük bir problemimiz var!.."
"Nedir?" demiş boz öküz merakla.
"Şu sizin uzun kuyruklu öküz" demiş topal aslan ve devam etmiş:
"Öyle uzun bir kuyruğu var ki nereden baksak görünüyor. O kuyruğu salladıkça bizim de aklımız başımızdan gidiyor. Gözümüz dönüyor, sürüye saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Gelin verin onu bize bu mevzuyu burada kapatalım. Eskisi gibi barış ve huzur içinde iki taraf da hayatını sürdürsün."
Boz öküz yine istişare yapmış sürünün ulularıyla. Yine sadece benekli öküz olmuş karşı çıkan. Hepsi de "Verelim gitsin" demişler...
İstişare daha da kısa sürmüş bu defa. Dışlamışlar uzun kuyruğu sürüden.
Saatler sürmüş zavallının çırpınışları ama sonunda o da yenik düşmüş aslanlara.
Tekrar tekrar yinelenmiş bu olanlar. Her geçen gün daha da semirmiş aslanlar, alabildiğince güçlenmişler.
Öküzlerse her geçen gün daha da zayıflamışlar, seyreldikçe seyrelmişler.
Aslanlar küstahlaştıkça küstahlaşıyorlarmış. Artık bir sebep bile söyleme gereği duymuyorlarmış. "Verin bize şu öküzü sonra karışmayız" derlermiş sadece.
Zavallı öküzlerin "Hayır" diyebilecek güçleri kalmamış. Hepsi birer birer can veriyorlarmış aslanların pençesinde. Boz öküz de aralarında olmak üzere birkaçı kalmış en sona.
"Ne oldu bize, ne zaman kaybettik bu harbi aslanlara karşı, oysa ne kadar da güçlüydük?" diye sormuş biri boz öküze. "Biz" demiş boz öküz, gözleri nemli ve sesi pişmanlıkla titreyerek, "Sarı Öküz'ü verdiğimiz gün kaybettik bu kavgayı!."