İnsanların, ailelerin, toplumların, iktidarların ve ülkelerin öncelikleri vardır.
Evde tencereyi kaynatacak yemek malzemesi yokken, evin mobilyasını yenilemeye kalkışırsanız, önce aile fertleri, sonra konu-komşu size tuhaf tuhaf bakar.
İktidarların öncelikli görevi de, mevcut şartlar içerisinde ülkenin saygın bir konuma gelmesi, ülkede yaşayanların karnının tok, sırtının pek olmasını sağlamaktır.
24 yıldır şartları zorlayarak, 12 Eylül Rejiminin getirdiği Anayasa’nın bile arkasından dolanarak ülkeyi bu acınası noktaya getiren, getirmeyi başaran iktidarın birden bire Demokratlığı! tuttu ve yeni bir Anayasa için çalışmaların başladı.
Bu sefer yapacakları değişikliğinin ambalajında Demokrasi, kapağında ise Apo'nun resmi var.
Amaç, 12 Eylül Rejiminin bile Anayasaya Koyduğu son toplumsal yarar kırıntılarını da yok etmek ve bu ucube rejimi mutlak-ebed hale getirmek.
Yani, yapacakları Anayasaya yazabilseler, “Bu partili Başkanlık Sistemi değiştirilemez, değiştirilmesi teklif bile edilemez” yazacaklar, o kadar yani.
Zira mevcut iktidarın amacı Türk Milleti’nin huzuru, refahı, mutluluğu değil.
Öyle olsaydı, 18 yılda ülkeyi refaha, huzura, mutluluğa ve umuda muhtaç hale getirmezlerdi.
Hatırlayın önceki Anayasa değişikliği sürecini.
Sayın Devlet Bahçeli de, yeni bir Anayasa’nın ülke için elzem olduğunu dile getirerek, “Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu açıktır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin amacı, görüşü ve düşüncesi de bu yöndedir. Elbette yeni sisteme müzahir ve müstahak bir anayasanın yazılması mecburiyet olmasının yanı sıra demokratik bir mükellefiyettir" buyurmuşlardı.
Yani diyordu ki MHP Lideri, “Türk Milletine reva gördüğümüz ve benim sayemde vücut bulan Partili Başkanlık Sistemi’ne uygun bir takım elbise dikmek zorundayız..”
Türlü hilelerle diktiler o elbiseyi.
Daha haftasında lime lime edildi, lime lime odu.
Yenisini de biz almayalım beyler.
Zira Türk Milleti’nin kahır ekseriyeti, ülkeye giydirdiğiniz bu deli gömleğini çıkarmak için, ‘Güçlü bir parlamenter Sistem’ diyenleri iktidar etmek için sandığı bekliyor.
Ve unutmamanız gereken bir şey daha var.
Sizin amacınız ülkeye yeni bir anayasa değil.
Sizin amacınız, ülkenin yaşadığı sıkıntıları milletin gözünden kaçıracak bir oyalama malzemesi oluşturmaktır.
Sizin yapacağınız Anayasa’nın içerdiklerinin parçacıklarını, Ankara Sokaklarında gördük.
Düşünebiliyor musunuz?
Ülkenin en yüksek yargı kurumu, Anayasa Mahkemesi çeşitli kararlar alıyor ve ilgili mahkemelere gönderiyor, Anayasanın açık hükmüne rağmen bu kararlar bile uygulanmıyor.
Hukuksuz kararları ile bilinen Hakim ve Savcılar terfi ettiriliyor, Anayasa Mahkemesi Üyeliğine kadar jet hızıyla yükseliyor.
Yine Anayasamıza göre, Türk Hukuk Sisteminin üzerinde kabul edilen AİHM Kararları bile yerel mahkemelerce uygulanmıyor.
Ama Türkiye’nin yeni bir Anayasaya ihtiyacı var öyle mi?
Hayıf efendim;
Türkiye’nin huzura ihtiyacı var.
Türkiye’nin Adalete ihtiyacı var.
Türkiye’nin Demokrasiye ihtiyacı var.
Türkiye’nin işe istihdama ihtiyacı var.
Türkiye’nin insanca yaşam standartlarına ihtiyacı var.
Türkiye’nin hesap verebilir bir devlet mekanizmasına ihtiyacı var.
Türkiye’nin, Anayasasında da belirtildiği gibi Sosyal bir yapıya kavuşturulmasına ihtiyacı var.
Türkiye’nin, Çağdaş bir eğitim sistemine ihtiyacı var.
Türkiye’nin, ulaşılabilir bir sağlık sistemine ihtiyacı var.
Türkiye’nin, dışarıda yitirdiği saygınlığını yeniden kazanmaya ihtiyacı var.
Türkiye’nin, tutarlı, kararlı, dün dediğinin bu gün tersini yapan değil, iktidar olduğu gün söz verdiklerini, bir bir yerine getiren iktidarlara ihtiyacı var.
Türkiye’nin, Dünya yaşam endekslerinde yeniden eski günlere gelmeye ihtiyacı var.
O nedenle siz bırakın ‘Yeni Anayasa Masalı’ anlatmayı da, güzelim ülkeyi hiç değilse devraldığınız düzeye getirip emaneti ehline, yani millete teslim etmenin hesabını yapmaya başlayın.