Geçenlerde CHP Kayseri Teşkilatlarında yaşanan bölünmüşlükle ilgili yazılarımdan sonra, AKP’li bir dostum aradı.

Söylediklerini aynen aktarıyorum;

“Yazılarını okuyunca sana olan saygım bir kat daha arttı. Ama senin adına endişelendim. Zira bizim partide sen konu olduğun zaman ‘Bırakın ya adam CHP’nin kalemini kullanıyor’ diyorlardı. Ama son günlerde dile getirdiklerinle, yanlış gördüğün eksik gördüğün her şeyi endişe ve kaygı duymadan ele aldığını bir kez daha kanıtladın.”

Verdiğim cevapları buraya aynen alıyorum.

Bak Dostum, bakınız Sevgili Dostlar.

Gazetecilik kamu adına gönüllü yapılan bir görevdir.

Bazen hak etmediğiniz halde, bazı yetersizler tarafından iftiralara uğrarsınız, onun bunun kalemi olarak nitelendirilirsiniz, hakkınızda sudan sebeplerle dava ya da davalar açılır.

Bazen iki maganda kiralanır, saldırıya uğrarsınız.

Bazen İks Partisinin ileri gelenleri sizi Y Partisinin militanı olarak lanse etmeye, Y Partisinin ileri gelenleri de İks Partisinin tutulmuş adamı olarak göstermeye çalışır.

Önemli olan sizin kendinizi, gazetecilik mesleğini, mesleğin evrensel doğruları çerçevesinde yapıp yapmadığınızı sorgulamanız.

Yani Yunus Emre’nin dediği, “Sen doğru dur, eğri belasını bulur” ilkesine inanmanızdır.

Bazı zamanlar zordur evet kabul ediyorum her yanlışı her yerde dillendirmek.

Ama endişeniz olmasın.

Benim bu anlamda kaygısını duyacağım villalarım, kaçak katlarım, kesilmesi muhtemel para musluklarım, torpille belediyelere ve kamuya yerleştirdiğim ya da adına ballı villa arsası kapattığım tosunum, evladım, gelinim, yeğenim yok.

Olanla yetinmeyi bir hayat felsefesi olarak benimsedim ve 48 yıldır ekmeğimi doğru bildiğim, mesleğimin etik değerleri çerçevesinde yazarak ve konuşarak temin ettim.

Ondandır 9.cu Köyü de terk etmem.

Onuncu köy bana yeter sevgili dostlar.

Zira size söz vermişliğim vardır.

Yazacak hiçbir platform kalmasa, duvara yazarım yine de doğruyu dillendirmekten beni hiçbir güç alıkoyamaz diye.

Gelelim dürüstlüğün yanından bile geçmemiş bazı adam kılıklıların benimle ilgili söylediklerine.

Ben hiçbir siyasi partiye üye değilim. Demokrasiyi benimsemiş, Cumhuriyetin kazanımlarına inanmış, adaleti olmazsa olmaz olarak gören her siyasi yapıya kendimi daha yakın görüyorum.

Buna karşılık, demokrasiyi bir araç olarak gören, bölen, aşağılayan, Karunlaşmış olmasına rağmen gözü doymayan, her türlü kutsalı 3 kuruş menfaati için satabilecek kişi ve kurumlara da oldukça mesafeliyim.

Dolayısıyla şahsıma yakıştırılmaya çalışılan siyasal etiketlerin hiç biri bana ait değildir.

Ben, gıpta ile bakılan bir Türkiye’de yaşamak istiyorum.

Ben karınca misali çalışan, üreten, ürettiğini tüm dünyaya satan bir ülkenin yurttaşı olmayı arzuluyorum.

Ben, üniversitelerinde sadece bilimin tartışıldığı, cehaletin kapısından giremediği okulları olan bir ülke özlemini dile getiriyorum.

Ben, adalet arayışında gideceğim adliye binasında davam hangi hakim ve savcıya düşerse düşsün, Anayasanın emrettiği çizgide ve vicdanına göre karar vereceğinden kuşku duymak istemiyorum.

Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne oyumla gönderdiğim vekalet verdiğim insanların, kendileri için ya da onları listeye yazan irade için değil, güzel ülkem için çalışmalarını istiyorum.

Ben, gitmek istediğim herhangi bir ülke için günlerce vize kapılarında beklemek, sonra da o ülkenin girişinde saatlerce aranmak, evraklarımın didik didik edilmesini istemiyorum.

Ben, yaşadığım ülkenin bütün dünyada saygın bir yere oturmasını arzuluyorum.

Ben, Bayrağımda Ay var diye övünmenin yanısıra, Ayda bayrağım neden yok diye yerinenlerin çoğunlukta olmasını arzuluyorum..

Ben, dün yerden yere vurduğu siyasetçiyi bu gün kendi geleceği için omzunda taşıyan ikiyüzlü adamların artık toplumda kabul görmemesi, hak ettikleri yere, siyaset çöplüğüne gitmesini arzuluyorum.

Ben , ‘Her fabrika bir kaledir’ ya da “Askeri Zaferler iktisadi zaferlerle taçlandırılmadığı sürece sonuçsuz kalır” diyen Atatürk gibi liderler arzuluyorum.

Zira ben, " Halkını cehalet ile sefalete teslim eden yöneticiler yok olmaya, cehalet ve sefalete sürükleyen yöneticileri seçen halk ise köle olmaya mahkumdur” ilkesine inanıyorum.

Elim kalem tuttukça da, ‘Demokratik Çağdaş Türkiye’ için mücadele eden her siyasi oluşumun yanında, orta cağ karanlığı dayatanların ise karşısında olmaya devam edeceğim.