Mirasyedi çocuklar olur.

Babalarından kalan malı talan ederler.

5-10 yıl sefa sürer, ne var ne yok bitirirler.

Sandıkta, dededen kalma köstekli saat vardır artık satacak.

Onu da satıp, ecdadın tüm izlerini silerler.

Sonrası sefalet, sonrası gayrı-meşru yollarla zevahiri kurtarmak.

Madenlerimiz, Türkiye’nin dededen kalan ve sandıkta özenle, saygıyla saklanan son yadigarıydı.

Altını vardır, Kromu vardır, Bakırı vardır, Çinkosu vardır ve hatta stratejik öneme haiz madenlerimiz vardır.

Büyük bölümü ya yabancıların elinde ya da yabancılar ortak.

Maden ve maden sahası olarak satılıyor, bu madenlerden üretilen dünya harikası ürünleri ise, madeni sattığımız ülkelerden 100 misli 1000 misli fiyatlarla satın alıyoruz.

Yani bitirdik, tükettik madenlerimizi, şimdi sıra ‘Nadir toprak elementlerimize’ geldi.

Ne kadarını ABD’ye pazarladığımız yakında ortaya çıkacaktır.

Zevahiri kurtarmak dedim ya.

Ülkedeki olumsuz değerleri, kalem oyunları ile olumlu noktada göstermektir zevahiri kurtarmak.

Mesela fiyatların yüzde 60 oranında arttığı bir ülkenin yıllık enflasyonunu 30’larda göstermek, ya da bir önceki ayın enflasyonunu 0.87 açıklamak gibi.

Mesela son 7 yıldır tekrarlanan ama gerçekleşmeyen, bir yıl sonra enflasyonu tek haneli rakamlara indirme yalanı gibi.

Mesela son 6 yıldır bu Aziz Millete, "En zoru geride kaldı" denilerek sırtımıza yeni zorluklar yüklemek gibi.

Kağıt üzerindeki enflasyonu indirebilirsiniz kardeşim.

Geçmişte yaptığınız, geçmişte indirdiğiniz gibi.

Kalem nasılsa sizin elinizde.

Ama kalem oyunları ile her haneye kabus gibi çöken hayat pahalılığı gerçeğini ortadan kaldırabilir misiniz?

Evlerdeki enflasyon bırakın tek haneyi 3 haneye doğru pupa yelken yol alıyor, ama siz milletle alay edecek kadar raydan çıktınız..

Mutfaklarda tencere kaynamıyor artık sayenizde.

Kombi bir daha açılmamacasına kapatıldı.

Köylü Ayşe Teyze'nin tüp-gaz fiyatı bir yılda yüzde 100 artırıldı.

Yeni ısınma aracımız battaniye.

Bina yönetim şirketleri, yönettikleri binaların sakinlerini icra ile, haciz ile tehdit ediyor.

Gelen haberlere göre, köstekli saat, yani ‘Darlık Fonu’ndaki işletmelerimiz de satış masasında.

Yıl sonu yakın, yeni yılın emekli ile memur maaş zammı ve yeni asgari ücret rakamı konuşuluyor.

Millet, asgari ücretten vergi alınmaması gerektiğini söylerken, iktidar asgari ücretin kendisini bile ortadan kaldırmanın planlarını yapıyor.

İşsizlik fonunun yağmalanmasından sonra iktidar, kıdem tazminatlarını iç etmenin hesaplarını yapıyor.

Rakam konuşmaya gerek yok.

Gelin, oturduğunuz kaşanelerde, bir ay 20 bin lira ile geçirmeyi deneyin. İki akşam yemeğinde tüketemezseniz o ücreti, çalışana da zam vermeyin.

Az önce düştü önüme, tüfe rakamları baz alınarak kiralara yapılacak zam oranları.

Düz hesap 10 bin lira kira ödeyen ve yıllık kirası bu ay başında ve içinde dolanlar yüzde 35, tam 3 bin 500 lira kirayı artırmak zorunda kalacaktır.

Siz ise emekliye yüzde 15 zam yapmanın hesabını yapıyorsunuz.

Ey iktidar edenler, gerçeği görün artık.

Milletin güvenini kötüye kullandınız, kullanmaya devam ediyorsunuz.

Yaşadığımız ülkenin ve ülkede yaşayanların gündemi ayrı, gündemi farklı.

Millet açız diye feryat ederken, atadığınız bürokratlara seyyanen 30 bin lira zam öyle mi?

Ya da çeyrek asır sonra çıkıp asrın liderinin!, “Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan mevcut düzen sürdürülemez" demesi ile bu milletin gazını alacağınızı mı umuyorsunuz?

Hala iktidar edenler, iktidarı lüks avizeli, devasa salonlardan sürdüreceğine inanıyor.

Meydanlar korkulu rüyaları oldu, sokağa çıkarken koruma ordusu ile çıkıyorlar.

Sormak gerekir milletvekillerine, sormak gerekir belediye başkanlarına.

Kaç yıldır bir semt pazarına gidip, Pazar çantasına 3-5 domates koyabilmek için tezgah tezgah dolaşıp 5 kuruş daha ucuzunu arayan vatandaşa, ‘Nasılsınız’ diye sordunuz?

Soramazsınız.

Çünkü duyacaklarınız, uykularınızı kaçırır, kabusunuz olur.

Ya da, sokakta mendil satan, ayakkabı boyayan bir çocuğun başını okşayıp, “Yavrum neden okulda değilsin” dediniz?

Lime lime edilen güzel ülkemde, elde kalan son kozu kullanarak, pahalılığa, işsizliğe gerekçe uydurmak dışında ne yaptınız, ne yapıyorsunuz?

Ne diyor Memleket büyüğü, indiği milyonluk makam otosunun arka kapısında kendisine uzatılan mikrofona;

“Hırs ve Ego ile siyaset yapılmaz…”

O zaman nedir bu hırs, nedir bu Ego mübarekler?

Bir başka toplantıda, sanayici temsilcisi vekil konuşuyor;

“Sanayicimiz olmazsa yıllık 300 dolarla geçinen Afrika Ülkelerine döneriz..”

Zaten döndük, dönmedik mi?

Milli gelirin yüzde kaçını, nüfusun yüzde kaçı kullanıyor, haberiniz var mı?

Hele bir Memleket Büyüğü var ki, milletin açlık noktasından bihaber, diyor ki;

“Medeniyetlerin getirdiği zenginliği yaşıyoruz..”

Dedim ya yazının girişinde.

Sizden öncekilerin yarattığı zenginlikleri har vurup harman savurdunuz, kalmadı zenginlik filan sayenizde.

Zira siz medeniyetlerin bıraktığı, 100 yıllık Cumhuriyetin yarattığı zenginlikleri, babanızdan miras sandınız.

Sattınız, savdınız.

Bölüşmeye gelince;

“Bir kişiye dokuz pul, dokuz kişiye bir pul..”

Utanmasanız, 9 kişiye verdiğiniz bir pulun yarısını bile alacaksınız.

Ama size hatırlatmak isterim.

Bu mazlum millet, çok değil yakın zamanda, dedenin mirası saatin kösteğinden başlayıp geri alacak, sattıklarınızı, savdıklarınızı.

Dün, Dünya Engelliler Günü idi.

Sevgili yönetenler, yaşadığımız bu günlerde halk ile temel ihtiyaç maddeleri arasındaki engel, sayenizde engellerin en büyüğü haline geldi.

Her zaman ki parlak söylemlerinizi izledik dün gün boyu.

Siz, engellilerin sorunlarını çözmeyi bir yana bırakın, önce semt pazarları ve üç harflilerinizde, vatandaşla satılan mallar arasındaki engelleri kaldırın.

Bizim dile getirmemiz gereken, “Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan mevcut düzen sürdürülemez" sözünü kullanırken, toplumun muhalefet hakkını bile istismar ettiğinizin farkında değil misiniz?