102 Yıl önce Türkiye Cumhuriyeti kuruldu sanıyorsunuz, o zamanki gibi duruyor diye biliyorsunuz değil mi?
Hayır öyle değil.
Farkında değilsiniz biliyorum, ama ülkeyi etkileyen her gelişmede Cumhuriyet yeniden kuruluyor.
Bir daha, bir daha.
Mesela Latin harfleri kabul edildiği gün yeniden kuruldu.
Kılık kıyafet düzenlemesi ile çarşaf ve fes gibi geri toplumlara özgü kıyafetlere veda edildiğinde de öyle.
Menemen’de Kabilay’ın kafasının kesildiği gün Atatürk’ün “Yakın Menemeni” talimatı da bir Cumhuriyettir.
Ya da Yozgat’ta Atatürk’e baş kaldıran Çapanoğlu isyanını bastırılışı gibi.
Atatürk Orman Çiftliğinden başlayan Tarım Seferberliği ya da.
Sümerbank’ın kurulması, Etibank’ın açılması, İş ve Ziraat Bankalarının, Emlak Kredi Bankasının hizmete girmesi birer Cumhuriyet ilanıdır.
Ondan öncesi de vardır, Lozan ve Montrö gibi şımarık devletleri dize getiren anlaşmalar, Cumhuriyetin adımları değil de nedir.
Daha onuncu yıla gelmeden Cumhuriyetin, ülkem topraklarında bacası tüttürülen fabrikalar, elektrik bile yokken Kayseri semalarından havalanan ilk yerli uçak.
Siz bakmayın, "Bizden önce ülkede toplu iğne bile üretilmiyordu" diyenlere.
Tariş, Fiskobirlik, Pankobirlik, Tarım Kredi Kooperatifleri, Türkiye Zirai Donatım Kurumu gibi üretenlerin oluşturduğu kooperatifler, kamunun üretim için seferberliğidir Cumhuriyet.
Hıfzıssıha Enstitüsü başlı başına bir Türkiye Cumhuriyetidir örneğin.
O günün imkansızlığında Demirağlarla örülen bir ülke düşünün.
Bedeli domates üreterek ödenen Sümerbankları nasıl Cumhuriyet saymazsınız.
Daha o yıllarda Mozart eserleri dinleyerek üretim yapan emekçi kadınlarımız birer Cumhuriyettir.
Kaldırılan 3 nobel ödülünün üçü de ayrı ayrı Cumhuriyettir mesela.
ODTÜ, Boğaziçi, İTÜ ve ardından gelen, her olumsuzlukta senatolarını toplayarak yönetenlerin dikkatlerini çekecek bildiriler yayınlayan Üniversitelerimiz birer Cumhuriyetti aslında.
Dosta güven, düşmana korku veren Şanlı Türk Askeri Cumhuriyetin yeniden her gün doğuşudur, genç teğmenlerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” gösterisi Cumhuriyettir, var mı ötesi.
Ya da köy enstitüleri.
Bulundukları topraklarda sıradan birer eğitim kurumu değildi onlar.
Cumhuriyetin, çağdaşlığın, kültür ve sanatın kaleleri idiler.
Surları, öğrencileri tarafından inşa edilen.
Bu, toplumsal birlikte kalkınma modeli, 1950’lere kadar tek yürek devam etti.
Ta ki emperyalizm toprak ağalarına iktidar vadedip onları iktidar edene kadar.
Köy enstitülerini kapattılar.
Yerli Sanayimiz uçak fabrikalarının faaliyetlerine son verdiler.
O şanlı Orduyu tanınmaz hale getirdiler.
Margarini dayatıp zeytin yağımızı, otomatiğini dayatıp Kırıkkale tüfeklerimizi yok ettiler.
Okullara süt tozu dağıttılar ve minik bedenlerin beyinlerini o günden zehirlediler.
O sütü içmeyenler, o undan yapılan ekmeği yemeyenler, o yağı ağzına almayanlar zeki kaldı, diğerlerinden birer biatçı ortaya çıktı.
Ulu önder Atatürk’ün Laiklik ilkesi ile ayırdığı din ve devlet işleri birbirine karıştırıldı bilinerek, istenerek.
Tarikatlar, Cemaatler hortlatıldı, Müslüman görünümlü, sonradan icat edilmiş bir emevi inancını din diye dayattılar ülkeye ve millete.
Parasız eğitim, parasız sağlık vardı Cumhuriyetin ilk anayasasında.
Ondandır o yıllarda kundaktaki bebeler bilerek ölüme sürüklenmiyordu para aşkına.
Parasız eğitim vardı, yatılı devlet okulları kurulmuştu ülke genelinde.
Ama o okulların yatılısı kaldırıldı, fakir köy çocukları tarikatların emrine verildi.
Bademlendi! büyük bölümü.
Yapanın yaptığı yanına kaldı.
Devam ediyor şimdi, o minicik çocuklar Mesem adı altında çocuk işçi haline getirildi.
Her kent, cemaatsiz camiler, öğrencisiz İmam-Hatiplerle donatıldı.
Şimdi tek tek kapanıyor büyük bölümü o binaların çünkü öğrenci bulamıyorlar.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, kurtuluş savaşı vermenin ve birlikte ülke kurmanın gururunu yaşıyordu Türkü, Kürdü, Çerkesi.
Bahçeli’nin meclise davet ettiği Bebek katili gibi insanlar değil, Diyap Ağa gibi yurtsever kürt kardeşlerimiz ve kardeşliğimizin teminatı isimler vardı ilk yıllarında Cumhuriyetin.
O nedenle Cumhuriyetin 102. Yıldönümü değil.
Tüm engellemelere rağmen, her gün bir gelişme, bir çalışma ile kuruluyor bu topraklarda yeniden Cumhuriyet.
Cumhuriyet Eğitimdir.
Cumhuriyet üretimdir.
Kimsesizlerin kimsesidir Cumhuriyet.
Bu gün yaşadıklarımız, Cumhuriyetin özüne ters uygulamalardır ve bu millet sonunda yine Cumhuriyet'in yanında oluşan saflarda yerini almaya başlamıştır.
Cumhuriyet köhnemiş, ilkel, gerici ve yobaz oluşumlara karşı yapılmış en büyük devrimdir,
Cumhuriyet Kadını erkeğiyle eşit gören bir yönetim şeklidir.
Öyle de kalacaktır.
Kutlu olsun.