Takip ediyorsunuz değil mi, aile işletmesine çevrilen ve bilimin kapı dışarı edildiği üniversitelerimizde, yargı kurumlarında, eğitimde yaşananları.

Kamunun en önemli noktalarına yapılan atamaları.

5 Kurumun başına birden oturup, 5 yumurtayı her ay cebine indirenleri.

Kifayetsiz muhterisleri.

TV Ekranlarında cehalet pazarlayan sözde ‘Uzmanları.’

“Reise laf söyletmem, onu eleştirecek olan karşısında beni bulur” ya da "Lider ne derse o" ucuzluğundaki kof azmanları..

Temsil ettiği siyasi iradeyi, dün ağzı dolusu hakaret ettiği başka bir siyasi iradenin emrine ipotek eden, sözde siyasileri.

Nolur siz siz olun, yukarıda tariflendirmeye çalıştıklarımdan olmayın.

Hak etmeyeceğinizi bildiğiniz bir göreve atansanız bile, “Kusura bakmayın bu iş beni aşar” deme tevazuunu sergilemekten çekinmeyin.

Zira günümüzde, aşağıda tariflendirmeye çalıştığım insan modeline şiddetle ihtiyacımız var;

Mesela;

İcazetle hiç bir göreve gelmeyecek, liyakati aşan teklifleri elini tersiyle geri çevireceksin.

Zira beni hak etmediğin noktaya getirmek isteyenin, yarın altından kalkamayacağın suçları işleteceğini bileceksin.

Referansın Türkiye Cumhuriyeti olacak.

Hiç bir şeyhe, şıha, kendini şeyh halifesi ilan edene biat etmeyeceksin.

Belediye Başkanı isen yönettiğin belediyenin başarısına, oda başkanı ise yönettiğin odanın üyelerine hizmete, kurum yöneticisi isen başında bulunduğun kurumun büyümesi ve gelişmesine, gazeteci isen mesleğinin evrensel ilkeleri içerisinde hizmete kendini adayacaksın.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını yok etmeyi amaçlayanlara karşı dikkatli olacak, Cumhuriyet ve Demokrasinin güvencesi olan Atatürk İlkelerini yok etmeye, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini dinamitlemeye niyetli olduğu açık oluşumlardan uzak duracak, onlara destek olmayacaksın.

Demokrat olacaksın.

Türkiye'yi bu haliyle çok seveceksin.

Toplumun içindeki azınlıkları hedef yapmak yerine, bir zenginlik olarak kabul edecek, Kurtuluş Savaşı Ruhunun yeniden filizlenmesi için çaba sergileyeceksin.

Başka ülkelerle ilişkilerde kardeş, dost, düşman gibi kavramlar yerine ülkenin menfaatlerini ön planda tutacaksın.

Ülkende barış ve huzur, dünyada barış için olacak tüm çabaların.

Siyasal ve sosyal kaderini, elin gavuruna emanet etmeyeceksin.

Dünyanın neresinde bir çocuk kanı dökülüyorsa, kararlı şekilde duracaksın karşısına.

Ülkende barış ve huzur denilince akla sen geleceksin, senin gibi düşünenler gelecek.

Hepsinden önemlisi, işinde, günlük yaşantında, sosyal hayatında Ahlak kavramını her değerin üzerinde tutacaksın.

Önüne konulan her belgeyi, kanun ve vicdan sürecinden geçirdikten sonra imzalayacaksın.

Bulunduğun makamdan daha yükseklere tırmanmak adına kendini küçültmeyecek, siyasetçinin önünde şebekleşmeyeceksin.

Okuyacak, araştıracaksın.

Sana dayatılan, sana empoze edilmek istenen her konuyu fikir terazinde tartmadan üzerine balıklama atlamayacaksın.

Dini inancının gereklerini tam olarak yerine getirmen durumunda, iki dünyanı birden kurtardığına inanacak, cennete gitmek için, senden farklı tek yönü sakalı ya da cübbesi olanlara kılıklarına hürmeten itimat etmeyeceksin.

Ülkende çıkarılmak istenen yangına benzin yerine su taşımış olmanın manevi huzurunu tadacak ve yaşayacaksın.

Ülkenin herhangi bir noktasında yaşanan acıyı kendi acın, herhangi bir noktasında yaşanan güzelliği de kendi mutluluğun bileceksin.

Bir ülkenin, ekonomisinin demokrasisi ile paralel büyüyüp gelişebileceğini bileceksin.

Kültüre, sanata olanca gücünle zaman ayıracak, sanatçıya saygı göstereceksin.

Uydurulan dinin bir sömürü aracı, indirilen dinin insanlığın kurtuluşu olduğunu bilecek, gün 24 saat uydurulan din pazarlayanlara sadece gülüp geçeceksin.

Hepsinden önemlisi ise:

Cehaletin toplumu yok edecek en büyük tehlike olduğu gerçeğini hiç bir zaman aklından çıkarmayacaksın.