Abartı değil, gerçekten utanıyorum..

Milletim adına utanıyorum..

Gençlik adına utanıyorum.

103 yıl önce, karanlığın çöktüğü, yer yer işgal edilen güzel ülkemi yeniden bağımsızlığına kavuşturmak, Mazlum Milleti yeniden Hürriyetle tanıştırmak için Samsun’a çıkanlar adına utanıyorum.

Onlar canları ile kanları ile bedel ödeyerek Türk Milleti’ne pırıl pırıl bir ülke bırakmışlardı.

Fakirdi o ülke, ama bağımsızdı.

Ne hale getirdik bu Mazlum milleti?

Ne hale getirdik bu kutsal vatanı?

Güzel ülkem, ehil olmayanların elinde bağımlı, yorgun, bitap, fakir, çaresiz bir coğrafya parçası haline geldi.

Ülkemin gündemini artık Mafya bozuntuları belirliyor.

Her yanımızı, Dürüstlük Abidesi! sanılan dolandırıcılar, üçkağıtçılar, uyuşturucu baronları, mafya atıkları sardı.

Bozuk düzen, kendi bürokratlarını, kendi siyasetçilerini yetiştirdi.

Siyasi Mücadelenin yerini birbirine Mafya diyen, eli kanlı, geçmişi karanlık canilerin rakipleri için ortaya attığı kirli itiraflar aldı.

Cumhuriyete, Demokrasiye, Kişi Hak ve Özgürlüklerine her gün küfreden, Osmanlı’yı İngiliz Tefecilere ve döneminin emperyalist ülkelerine pay edenler, sonra da İngiliz Gemisi ile kaçıp bu toprakları terk edenlerden bahsedilirken “Cennet Mekan” diye söze başlayan din tüccarları sardı her yanımızı.

Atatürk ve Silah arkadaşlarını küçümseyen, ‘Keşke Yunan galip gelseydi” diyen İngiliz artıklarına “Üstad” diyenler yönetiyor artık kurumlarımızı, kuruluşlarımızı.

Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençlik yorgun, işsiz, eğitimsiz ve geleceğinden umudunu kesmiş durumda.

Artık o gençlik, ülkenin geleceğine değil kendi geleceğine bile yön veremediği için kapağı Demokratik bir ülkeye atmak için vize kuyruklarında sabahlıyor.

Beynini kiraya veren bölümü ise, uyuşturucu partilerinden, 3 maaşlı üst düzey görevlerde sürdüğü safahattan, bu millete nanik yapıyor.

En acı olanı ise Atatürk’ün kurduğu partiyiz diyenler bile yaşananları bir kenardan izlemenin, salıdan salıya ahkam kesmenin ötesine geçemiyor.

Satılmış kalemler, 39 kanalda, bilmem kaç gazetede her gün bize ‘Ahlaksızlık’ öğretiyor, kirli adamları aklıyor.

Uyuşturucu ticaretinde artık gram ve kilonun ötesine geçildi ülkemde, tonluk uyuşturucu kaçakçılığı yapanlar makbul adam olarak

‘Devletin bilgisi dahilinde!’ pazarlık için hainlere elçi olarak gönderiliyor.

Can Azerbaycan’da tutunamayan kirli adamlar, Ortadoğunun karanlık insanları ülkemde cinayetler işletiyor, tesisler kapatıyor. Yakalandıklarında ise ellerini, kollarını sallayarak serbest bırakıldıktan ve ülke dışına çıkmaları sağlandıktan sonra, haklarında yeniden tutuklama kararları veriliyor.

Zindaşti denen namussuzun önünü açan devlet büyükleri ve Suudi Elçiliğindeki cinayet bu karanlık yapının ortaya çıkan bölümünün küçük birer parçası.

En acı olanı ise, günlerdir heyecanla izlediğimiz kirlilik ötesine geçmiş, kanlı hale gelmiş bir avuç ne idüğü belirsizin yaptıkları için hiçbir savcının ortaya çıkıp soruşturma başlatamaması.

Zira, soruşturacağı, soruşturması gereken isimlerden biri Sayın Cumhurbaşkanı için daha iki yıl önce Mitingler düzenliyordu.

Bir diğeri, iktidar ortağı partinin lideri tarafından cezaevinde ziyaret ediliyor, serbest kalması sağlanıyordu.

Bir başkasının, hem de hakkında cinayet iddiası olan adam iktidar partisinde milletvekili ve o milletvekilinin babası.

İşte böyle bir dönemde kutluyoruz, “19 Mayıs Atatürk’ü anma, Gençlik ve Spor Bayramını..”

Daha da ilginci nedir biliyor musunuz?

Atatürk bu günlerin yaşanacağını 100 önceden bilmiş.

Yanıldığı tek konu ise, 100 yıl önce ülkeyi emanet ettiği Gençliğin bu günkü umursamaz, vurdumduymaz durumu.

Belki birilerinin düşünmesine vesile olur diyerek bu günü Gençliğe Hitabe’nin bir paragrafı ile tamamlayayım;

“Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-u-zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur!”