İktidarı, muhalefeti ayırt etmeksizin söylüyorum.
Sizinkiler söylemez ve uyarmaz, ama ben söyleyeyim.
Bu kent size bir beden büyük geliyor.
Bu kente yakışmıyorsunuz.
Makarrı Ulema Şehriydi Kayseri.
Devlet adamları, alimler, siyaset insanları yetiştirirdi eskilerde.
Ankara’ya gönderdiklerimiz, siyasete hediye ettiklerimizin özgün ağırlıkları vardı.
Dedikleri dinlenen, Kayseri’de konuştuklarında bile tüm Türkiye’de yankılanan insanlar.
Abdullah Gül’ü bile arattınız, aynı ocakta pişmenize rağmen.
Silik, renksiz, ağzını açtığında saçmalıktan başka bir şey çıkmayan, iftirayı, yalanı, kin ve nefreti yaymanın ötesine geçmeyen insanlar haline geldiniz.
Kiminiz çıktı, milletin en zor zamanlarında, “Ekonomik sıkıntı yok, her kapıda iki araba var” dedi.
Kiminiz çıktı, “Herkes kayak yapsın istiyorsanız, Çay Bağlarında oturanlar Erciyes’e giderken yanlarına birer fakir alsın” diyecek kadar adileşti.
Kiminiz çıktı, "Şu anda döviz kurlarının yeni sisteme adaptasyonuyla ilgili bir dalgalanma söz konusu. Umuyoruz, diliyoruz, en yakın bir gelecekte bu istikrarı sağlayacak ve su yolunda mecrasını bulacak, inşallah, hedefine ulaşacaktır." dedi.
Kiminiz çıktı, milletin açlığını haykırmasını, “Herkesin derdi olabilir, bu dertleri farklı şekilde dile getirebilir ama bunu sokaklara dökülerek sokak ağzıyla ifade etmek şeklinde değil, insanları nümayişe, insanları hukuki olmayan, gayri-hukuki yöntemlere teşvik etmek, o söylemlerle ifade etmek bir siyasetçiye yakışan üslup ve tarz değildir. " dedi.
Kiminiz çıktı, sanki üzerine vazifeymiş gibi, “"Osman Öcalan Türkiye'ye gömülebilir" dedi.
Kiminiz çıktı, ‘Asgari ücret kaç lira olmalı?’ sorusuna, “Allah yardımcıları olsun” diyerek fikirsizliğini canlı yayında sergiledi.
Kiminiz çıktı, milletin yoklukla sınavını “Ufak tefek sıkıntılar” ambalajına sarıverdi.
Kiminiz de hep perde gerisindeydi ama, bu milletin elektriğini, GES’lerini, Hidroelektrik Santrallerini bir avuç yandaşa dağıtmakta beis görmedi. Hainlerin yaktıkları elektriğin bedelini bizim sırtımıza yükledi.
Son iki seçimde, “Bu adam çalışkan, kentin Atom Karıncası, bu kentin geriye gidişini bu adam durdurur, bu kentin geleceğine ufuk olur” diye sunduğunuz kişinin ufku da, “Bu kenti Millet Bahçeleri ile donatacağız”ın ötesine geçemedi.
O bahçelerin içerisine, kendi sosyetenizi bir araya getireceğiniz, sokakta görmediğiniz itibarı göreceğinizi sandığınız, 'Pastırmalı Somon' ikramı yapılan mekanlar kurdunuz.
Sadece o kadarla kalsa iyi.
Siyasetteki kalitesizliği, niteliksizliği bürokrasiye de taşıdınız.
Uşaklık kültürü ile donanmış insanlara teslim ettiniz kurumları, kuruluşları.
Onlar da her sabah işe başlamadan sizi arayıp, “Bir emriniz var mı efendim” tekmili vermekten başka iş yapmıyor.
Efendiler millet aç aç.
Başka belediyeler, halka hiç değilse ucuz ekmek ulaştırmak, çocuğuna günde bir litre süt verebilmek, emeklinin öğrencinin midesine sıcak yemek inmesi adına, çalışan annelerin çocuklarını güvenle teslim edebilecekleri kreşler inşa etmek için çırpınırken siz, görünür yerlerdeki Kent Ekmek büfelerini kimsenin görmeyeceği noktalara taşımakla yetindiniz.
Bırakın CHP'li belediyeleri, Gaziantep Belediye Başkanının çeyreği bile olamadınız be, sosyal belediyecilik adına.
O kadar ki, Kayseri’nin manavlarının yüzde 90’ı satışa sunduğu ürünlerin üzerine fiyat etiketi koymuyor, ama 4x4’ler ile dolaşan belediye zabıtası bu durumu seyrediyor, müdahale etmiyor.
Dürüst olanlarını tenzih ederim, ancak bir ekmek ağırlığındaki pideyi 'Çifte Pide' diye yutturan fırıncılar türedi kentte.
Gidin Büyükşehir’e, gidin Melikgazi’ye, gidin Kocasinan’a.
Yönetenlerin, parti ulularının! girdikleri kapı size kapalı.
Avam kapısını kullanacaksınız iş takibi için belediyeye girecekseniz.
Dedim ya efendiler;
Bu kentin öncüsü olmayı hak etmiyorsunuz.
Bu kenti geleceksiz, bu kent halkını ufuksuz ve umutsuz hale getirdiniz.
Bu iktidar sürecinde altınızda hep koltuk vardı.
Hatta bazılarınız, 1990’lı yıllardan bu yana seçilmiş etiketi taşıyorsunuz.
Daha 1 yılını bile doldurmayan bazı kentlerin belediye başkanları, o kadar büyük hizmetlere el attılar ki, onları eli-kolu bağlı hale getirecek düzenlemelere yöneldiniz, sizden olmayan belediye başkanlarının yetkilerini ellerinden aldınız, ama adamlar buna rağmen mucizeler yaratıyor be.
Siz ise toruncuk ve tosuncuklarınızın geleceği için sergiliyorsunuz bütün enerjinizi.
Yaş günlerinde bebelerinize ballı villa arsası tapusu hediye ediyorsunuz.
Yağma düzeninizden pay alamayan çalışanlarınız, kendine emanet edilen kamu malını tırtıklamaya, çalıştığı kurumu kullanarak milleti dolandırmaya başladı.
Biz umurunuzda, millet umurunuzda değil.
Efendiler;
Siz farkında değilsiniz ama Kayseri, sıradan bir kent değildir.
Kurtuluş Savaşı yıllarında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin taşınacağı il olarak kayıtlıdır, siyaset tarihinde.
Cumhuriyetin daha yeni filizlendiği dönemde uçak yapmış ve uçurmuş bir kenttir Kayseri.
Sümerbank Dokuma Fabrikası sayesinde tekstil, hava İkmal, Anatamir gibi kurumlar sayesinde metal sektörü ayağa kalkmıştır bu kentten.
Cumhuriyetin ilk yıllarında açılan Çıraklık Okuluna yazılanlar daha sonra bu kentin üniversitesine rektör, bu kentin sanayisine işadamı, yatırımcı olarak adlarını yazdırmışlardır.
Türkiye Kalkınma Gemisinin kaptanları bu kentten yetişmiştir.
Ama siz geldiniz, bu kentin geleceğini yok ettiniz.
Yakışmıyorsunuz, sırıtıyorsunuz koltuklarınızda.
Bakmayın çevrenizi saran bir avuç yalakanın sizi alkışlamasına.
O koltuklardan kalktığınızda, selam verecek adam bulamayacaksınız.
. . . .
(Not; Görevini layıkıyla yapmaya çalışan ama elinden bir şey gelmeyen, il genelindeki 1-2 belediye başkanı ile üç-beş parti yöneticisini tenzih ederim)