Cumhuriyet Halk Partisi’nin, ileride Cumhurbaşkanı Seçim Beyannamesine dönüşecek, kurultay onayına sunulan geleceğe dair taahhütlerini inceledim tek tek.
Yürekleri soğutacak, canı yanan milyonların, “İşte bu” diyecekleri tek bir cümleye rastlamadım.
Tamam, bazı konularda geleceğe dair umut veriyor, dile getirilenler, kağıda dökülenler ama yetersiz.
Yapılanları yapanlar ile hesaplaşma güvencesi vermediğiniz sürece, yapacaklarınızın halk nezdinde bir karşılığı olmaz.
Zira bu millet tam 25 yıldır ‘Yapacağız’ denilen ve ters yapılanlarla yaşadı, yaşatıldı.
Mesela, Mazottan KDV ve ÖTV’yi kaldırma sözünü AKP’nin Seçim Beyannamelerinden de hatırlıyoruz, ama tersi ve katmerlisi yapıldı yıllardır.
Yani söz vermekle yapmak ayrı şeylerdir.
O nedenle son 30 yılın hesabını sorarak başlamak gerekir, geleceği planlamaya.
Zira o geride kalan 30 yılda bazı kentlerde, son 25 yılda ise tüm Türkiye’de insanların umutları, hayalleri, beklentileri, inançları linç edildi, geleceğimiz çalındı geleceğimiz.
Bunun bir sorumlusu olmayacak mı?
Yapanın yanında mı kalacak bunca kirlilik?
Nereden başlayayım.
Mesela Mercümek hesabından, sahte belge düzenleyen noterden ya da Almanya’da asrın yolsuzluk ve kara para davası olarak görülen, Türkiye’deki sanıklarının ise asansörle devletin üst katlarına tırmandırıldığı Deniz Feneri Davasından başlanmalı, temizlenmeye, arınmaya.
Ya da Anadolu’nun gurbetçilerini soyup soğana çeviren Yimpaş, Kombassan gibi Müslüman maskesi takmış hırsızlardan başlanmalı sormaya, sorgulamaya.
Sonra listesi bende bile bulunan bu gün tamamı 50’li yaşlara gelmiş bakan, vekil ve siyasetçi yakınlarına verilmiş, “Askerliğe elverişli değildir” raporlarının sahipleri tek tek sağlık kurullarının huzuruna çıkarılmalı, raporu sahte olanlardan, bu günkü rayiç üzerinden ‘bedelli askerlik’ bedelleri tahsil edilmelidir en azından.
Anayasanın 2. Maddesinde ifadesini bulan, “Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” kavramındaki Sosyal Devlet İlkesi gereği, parasız olması gereken sağlık, herkesin yararlanması gereken eğitim hakkının önüne konulan engeller tek tek irdelenmeli, Eğitimdeki dayatmaları, gericiliği empoze eden uygulamaları eğitimin içine zerkedenlerden bunun hesabı sorulmalıdır.
2003 yılından 2025 yılına ya da seçim gününe kadar gerçekleşen tüm özelleştirme çalışmaları tek tek yeniden ele alınmalı, Devlet Üretme Çiftliklerinden limanlara, stratejik kurumlardan, savunma sanayiine kadar peşkeş çekilen kurumlar tek tek belirlenmeli, o belgelerde imzası bulunanlardan, uğranılan zararlar kuruşu kuruşuna tahsil edilmelidir.
İstanbul Havaalanının yapımı süreci yeniden mercek altına alınmalı, yapımcı firmalara sağlanan milyar dolarlık kıyaklar tahsil edilmeli, yapanlar yasalar önünde Türk Milletine hesap vermelidir.
Bununla birlikte, kapısına kilit vurulan, Avrupa’nın en modern, Dünyanın yüz akı Hava Limanı Atatürk Havaalanını kapatanlara bunun nedeni sorulmalı, sorulmakla kalmamalı bu yok edilişin faturası yok edenlerin önüne konulmalıdır.
Kör bir inatla, iktidarın despot uygulamaları yüzünden, Türk Lirasının değerini korumak adına, arka kapı satışları ile yakılan 450 milyar doları görmezden mi geleceksiniz, iktidarınızda mesela.
Bir de 3 maaşlı, 5 maaşlı, 7 maaşlı bürokrat ve yönettiği bakanlıklara mal satan dinbaz siyasetçilerimiz vardı hatırlıyorsunuzdur umarım.
Ya da, Sayın Bahçeli’nin ‘Ülküdaşım” dediği bazı babaların cezaevlerinden çıkarılmasını, verilen kol kola pozları unutacağımızı mı sanıyorsunuz.
Veya, Fetö Sürecinde yaşananları.
Sıfırlama görüşmelerini.
‘Nasılsa Kucağımıza oturacaklar’ söylemlerini.
Fetö’nün el konulan taşınmazlarının, yeni Fetöcükler arasında pay edilmesini.
Reza Zarab’ı, Telekom üzerinden ülkeyi dolandıran Saad Hariri’yi.
Kurdukları kirli havuza para koyarak Türk Basınının sonunu hazırlayan çete mensuplarından bir müptezelin, “Bu milletin” diye başlayan, koyacağızla biten sözlerini.
Oslo’da PKK ile yapılan görüşmelerin tutanaklarının yayınlanmasından sonra, “Seni üzdüm mü patron’lu telefon görüşmesini ve o tüpçünün önlenemez yükselişini.
15 Temmuz sonrası kurulan meclis komisyonunun hazırladığı raporun bir türlü ortaya çıkarılmamasını.
15 Temmuz’un bilinmeyenlerini ya da.
Suriye sınırındaki mayınlı alanların temizlenmesi ile başlayan ve ülkenin mülteci cenneti haline getirildiği bir sürecin sorumlularına da mı bir yaptırım öngörmüyorsunuz?
Ya da Afganistan’da ABD’ye hizmet ettikten sonra sırtlarında Metamfetamin ile ülkeye giriş yapan, giriş yaptıktan sonra kimsenin bir daha görmediği onbinlerce Afgan’ı araştırmayacak mısınız?
SADAT’ı, 15 Temmuz gecesi kaybolan onbinlerce silahı, kozmik oda rezaletini, Şerefli Türk Subaylarını çete kurmaktan yargılatan Savcı Öz’ü nasıl unutturabilirsiniz.
Devlet İhale Kanununda her ihaleye göre yapılan onlarca sözde düzeltmeyi veya.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni hiçe sayarak, “İhtilaf halinde İngiliz Mahkemeleri yetkilidir” yazılı sözleşmelere imza atan yönetenleri kim unutturabilir bu aziz millete.
Sedat Peker’in anlattıklarının hangisine dava veya soruşturma açıldı, siz de mi duymazdan geleceksiniz bu kirli yapıların ortaya koyduklarını?
‘Parası olan var, olmayan var, bu vebalin altına girmem’in ardından üst üste çıkarılan sonra da sürekli hale getirilen bedelli askerlik uygulamasını.
Kapatılan Askeri Hastaneleri, Askeri Mahkemeleri, Kışlık giyimi olmadan devriyeye çıkan ve donarak ölen, ya da Işid tarafından canlı yayında yakılan askerlerimizi yakan adamın Gaziantep’te kuruyemiş sattığının gazeteciler tarafından ortaya çıkarılışını.
Gar Katliamını km unutturabilir bu Aziz Millete.
Ülke genelinde tüm kentlerde insanlarımızı tabutluklarda yaşamaya mahkum eden İmar Affını ya da.
Haydi bunları es geçip siz de “Devr-i Sabık yaratmayacağız” kolaycılığına sığının da görelim yüzde kaç oy alacaksınız.
Bütün bunların tamamı bir yana.
Asıl sorulması gereken nedir biliyor musunuz?
Denmelidir ki onlara, “Siz bu ülkenin geleceğinden ve Aziz Milletin ömründen tam 30 yıl çaldınız. Ekonomik, sosyal ve siyasal hatalarınız önümüzdeki 100 yılımızı yok etti. Nasıl ödeyeceksiniz bunun bedelini bu güzel ülkeye ve bu Aziz Millete?”
Dedim ya.
İktidarınızdaki taahhütlerin bazıları kulağa hoş, yüreğe sıcak geliyor.
Ama biliyor musunuz, sizden önceki çeyrek asırlık iktidarın ilk yıllarında daha albenili sözler vaatler vardı, hiç birinin uygulanmadığı, tersini yaşattıkları.
O nedenle yapacaklarınızdan önce bu millet, yıllardır kendilerini kandıran, Cennet Vatanımızı yaşanmaz hale getirenlerden, inançlarını, değerlerini ters yüz eden ikiyüzlülerden hesap sorulacağının güvencesini istiyor ve bekliyor.
Bu güvenceyi vermediğiniz sürece yapacaklarınız için bu Aziz Milleti inandırmanız zor hatta imkansız gibi.
Zira bu milletin sütten ağzı yanalı 30 sene geçti, şimdi ona yoğurtta ikram etseniz önce uzun uzun üfleyecek sonra tadacaktır.