Siyasilerden en çok aldığımız eleştiri, “Yahu durmadan eleştiriyorsunuz, yapılan iyi şeyleri neden görmüyorsunuz?” şeklinde olur.
Oysa biz yazarlar, eleştirmenler, gazeteciler zaman zaman oturur düşünürüz, yazdıklarımızda birine, birilerine haksızlık ediyor muyuz? diye..
Mesela 2013 yılı öncesi zaman zaman bu iktidarın ekonomik uygulamaları konusunda değerlendirme yazıları yazmış, “Bu hükümetin en olumlu bulduğum yanı, yarınımızın ekonomisini bu günden planlama imkanı vermesidir” demişimdir.
Peki söyler misiniz bu gün, yarının ekonomisini bu günden planlayabilir misiniz?
Elimizdeki cep telefonunda günde bir kaç kez baktığımız sitenin adı ‘Dolar ve altın bu gün kaç lira’ oldu.
Saatin kaç olduğuna bile, doların kaç olduğundan, gelen zam haberlerinden az bakar hale geldik.
Açlık, işsizlik, enflasyon, yalan, talan haberleri arasında bocalayan bir iktidarın nesini öveceksin, eğer yalaka, yağcı değilsen.
MHP Genel Başkanı, Kayseri Milletvekili çıkıp diyor ki, "Kişi başına düşen milli gelir 13 bin 600 dolar oldu.."
İtiraz etmeyelim mi, bu yalanı, eleştirmeyelim mi?
İstanbul, Ankara ve çok sayıda belediyede yolsuzluk operasyonları yapılıyor.
Sormayalım mı, "Siz bir zamanlar kendi partinizin belediye başkanlarını ağlaya ağlaya istifa ettirmiştiniz. Neydi suçları, niye bir soruşturmadan geçmediler" diye.
Çok değil 15 yıl önce bir emekli olarak asgari ücret benim aldığım maaşın 3/2'sine tekabül ediyordu. Şimdi asgari ücretin altında kaldı, bunun sorumlusunun iktidar olduğunu haykırmayalım mı?
Bu iktidar ve sonradan yanına aldığı yanaşmasına sormak gerekmez mi, "Hani beyler siz yoksulluğu tarihe gömecektiniz, yolsuzluğu cezalandıracak, yasakları yok edecektiniz. Her 3 alanı neden meşru hale getirdiniz" diye.
MHP'nin 3 milletvekili altın kaçakçılığı yaparken yakalandı, partiden istifa ettirildiler, sormayalım mı, "Bu adamlar hala niye MHP grubu ile hareket ediyor, neden bir soruşturma geçirmediler?" diye.
Ya da Sinan Ateş Cinayeti ve sonrası gelişmeleri sorgulamayalım mı?
"Ayşe Teyze, Hasan Amca mahallesine kurulan semt pazarına artık alış-veriş için değil, akşam üzeri çöpe atılan atıkları toplamak için çıkıyor, bunun sorumlusu kim? demeyecek miyiz.
Gelelim yerele..
Uzun yıllar önce, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı, Dünya Ticaret Merkezi’ndeki bir basın toplantısında ilan etmişti, Kızılırmak’ın bir kolunun Kayseri’nin içinden geçeceğini.
Ortalama 10-15 yazı yazmış ve ‘Daralan kent ufkunu açacak bir proje” diye alkışlamıştım.
Peki ne oldu Kızılırmak projesi?
Irmak sudan mı kesildi de akıtılmadı bir türlü?
Demiryolunun Kayseri dışına alınması.
Olumlu bulmuş yazılarımızda projenin kentin bölünmüşlüğünü ortadan kaldıracağını dillendirmiştim.
Demiryolu da yapıldı.
Bildiğim kadarıyla, o günün parasıyla 650 milyon lira dolayında bir harcama ile.
Sekiz yıldır demiryolunun üzerinde çocuklar oyun oynuyor.
Çünkü demiryolunun ucuna konulması gereken gar binası ve lojistik merkezi bir türlü ihale edilmediği ve yapılmadığı için.
Ne acıdır, 10 yıldır bekliyorum bir yerel gazeteci gidip o hizmete girmeden tali hale getirilen demiryolunun üzerinde bir anons çeker de Kayseri Halkına bu sonuçsuz yatırım için gömülen paranın miktarını anlatır mı diye..
Yamula Barajı ilk ihale edildiğinde DSİ Genel Müdürlüğü Projeyi, “Türkiye’nin ikinci GAP’ı olarak tanıtmış, Kayseri, Yozgat, Kırşehir ve Nevşehir’in topraklarının büyük bölümünün sulanacağı müjdesi verilmişti.
Şimdi Yamula, balık tutulan ve müteahhit firmaya elektrik üreten bir tesis olarak kaldıysa, bölge çiftçiside kuraklık yüzünden tarlasını ekemez hale geldiyse, neresini övecek ve alkışlayacaksın kardeşim.
Kayseri'nin Doğu'sundan ve Batısından geçen 2 büyük otoyol projesi yapıldı ve hayata geçirildi.
Biri Edirne, Şanlıurfa Otoyolu. diğeri Karadeniz Akdeniz otoyolu. Ankara-Sivas Hızlı Tren Hattı var bir de.
Her 3 dev projeden de Kayseri mahrum bırakıldı. Şimdi siyasilerimiz Kayseri-Yerköy arasına atılacak demiryolu kılçığı ve Kırşehir-Kayseri arasına atılacak Otoyol kılçığını bize proje diye yutturuyorlar, inanalım mı?
Siz değil miydiniz, her fırsatta, "Yol medeniyettir" edebiyatı yapan. Şimdi getireceğiniz kılçıklarla medeniyetin Kayseri'nin ötesine geçmeyeceğini tescillemiş olmuyor musunuz?
Belediye Başkanının sağ kolu olması gereken zat, siyasilerin de desteğini alarak, hazineden neredeyse bedava alınan arsayı parselledi. Sonra da oğlan, kız, damat, yeğen, amca ne kadar beleşçi varsa onların arasında pay etti. Bir gecede zengin ettiler ne kadar yakınları varsa.
Siz değil miydiniz, "Yasal ama vicdani değil?" diye. Peki ne oldu Ballı Villa arsaları?
Böyle bir vurgunu CHP'li bir belediye yapsaydı, belediyenin tüm çalışanları ve arsa alanları toptan Silivriye sokar mıydınız, sokmaz mıydınız?
Sizden biri, Memduh Büyükkılıç'tan önceki başkan Mustafa Çelik Keykubat Bölgesinde bir Parkın temelini attı, ağaçlandırdı. Siz geldiniz, girişine kamyonlarla atık toprak yığdınız ve bu büyük sosyal projeyi yok ettiğiniz gibi gibi unutturdunuz.
Ne yani 'Aferin iyi yaptınız' mı diyeceğiz?
Yine Sayın Mustafa Çelik, kentin iki ayrı yakasında hayvancılığı geliştirecek 2 büyük proje başlattı.
Geçenlerde birinin acınası halini Sayın Kazım Yücel yerinde inceledi ve yaptığı çekimlerle de kamuoyuna gösterdi. İkincisine zaten hiç başlanmadı.
Burada üretilen arsalar besiciler yerine arsa spekülatörlerine dağıtılınca inek yerine, koyun yerine şimdi birileri besleniyor burada.
Daha, tek özelliği iyi yalaka olmanın ötesine geçmeyenleri nasıl taltif ettiğiniz, makam mevki sahibi yaptığınıza girmeyeceğim. Nasılsa onların önünde uzun yıllar var, günü, yeri ve zamanı gelince Ekrem İmamoğlu'nun diploması gibi onların diplomalarının da 'İmamoğlu diploması emsal gösterilerek' iptal ettirilir diye umuyor ve bekliyorum.
Bu gün, CHP'nin seçim kazandığı her ilde bir kaç tane, her ilçede en az bir tane 'Kent Lokantası'nda insanlar 50 liraya 3 kap yemekle, günde bir kez de olsa karınlarını doyuruyorlar.
Aynı belediyeler, çalışan annenin çocuğuna kreş, üniversiteli gence yurt oluyorlar.
Sorarım size, "Kayseri'de Fetö'den el koyduğunuz yurtları kim kaça işletiyor?" diye.
Yani diyeceğim, siz bu kenti geri geri götürdünüz.
Konya 10 katladı Kayseri'ye be.
Sizin iktidarınız öncesi Kayseri'den sonra geliyordu her alanda.
Yani mesele parti meselesi değil, kent halkının seçtiklerinin kente ne kadar sahip çıktığıyla ilgilidir.
Konyayı yönetenler, "He de geç.." demedi kim hiç kimseye.
Daha Enerji Bakanınızın Kayseri'de ihya ettiklerine, ORAN ve KOSGEB hibeleri ile semirttiklerinize gelmeyeceğim.
Siz bu Kentin Manevi Mimarlarından, Mevlana'nın Hocası Seyyid Burhaneddin Caddesinin adını sildirip, o tabelalara kendi adınızı yazdırdınız be.
Seyyid Burhaneddin'in talebesi Mevlana ise öldükten sonra da Konya'nın gelişmesine. kalkınmasına katkı vermeyi sürdürüyor.
Yani nenizi övelim. canım efendim?
Tam 101 yıl önce bir Ekim Ayı'nda uçak üretmeye başlayan bir tesisin alanını tembel yatağı yapmanızı mı, ekmek büfelerinin önündeki kuyruklar görünmesin diye bu büfeleri gözden uzak yerlere taşıtmanızı mı, yönettiğin kent halkının hiç bir ekonomik ve sosyal sıkıntısını çözmek adına, başka kentlerde uygulanan ve gıptayla izlediğimiz 'Sosyal Belediyecilik' kavramından köşe bucak kaçmanızı mı, kentin kronik sorunlarını çözmemek için kulağınızın üzerine yatmanızı mı, açlıkla boğuşan milletin gözüne tonluk sucuk döneri sokmanızı mı övelim?
Bu kent halkının tüm belediye başkanlarından hiç kimseyi dışlamadan toplum katmanlarının içinde olmalarını beklemesi kadar doğal ne olabilir.
Ama bazı belediye başkanlarımızın makamlarının bulunduğu katlara belediye personeli bile çıkamıyor artık, Külliyedeki gibi.
Merak etmeyin, güzel şeyler yapıldığında bu köşeden, bu köşelerden hak ettiğiniz övgüyü bulursunuz, ama siz tepeden bakmayı huy edinmiş, kibir bataklığına bulanmış, mensup olduğunuz siyasi harekete bile zarar verir hale gelmiş bir topluluksunuz.
Ondandır, görüş açıklayan, dert aktaranları dinlemek ve çözüm üretmek yerine "He de geçsin" ucuzluğunda bocalıyorsunuz.