Ne buldularsa satıyorlar.

‘Babalar gibi satarım’ demişti, bu iktidarın ilk maliye bakanı.

Limanlardan başladılar.

Bankalarla devam ettiler.

Hacı Şakir bile artık yabancıların.

Kapitalizmin bilinen yöntemleri ile kurumları önce ‘Tu kaka’ ilan ediyor, sonra emperyalizme, yandaşa, yanaşmaya peşkeş çekiyorlar.

Sümerbanklarla başladılar.

Tekel’le devam ettiler.

Seka’yı yok ederek sürdürdüler meziyetlerini.

Kentlerin ve ilçelerin tarımsal üniversiteleri idi, ‘Devlet Üretme Çiftlikleri..’

Şimdi her birinin başında bir partizan oturuyor.

‘Devlet kasaplık mı yapar’ dediler, Et ve Balık Kurumu Kombinalarını, satış mekezlerini, tesislerini sattılar.

Şimdi et 800 lira oldu diye kasapları suçluyorlar.

Koylarımızdaki orman alanları önce yakıldı, “Yerine yenisini dikeceğiz” dediler, ama diktikleri fidanlar tatil köyü oldu, otel oldu, motel oldu.

Karadeniz Bölgesinin, gezmeye, görmeye can attığımız yaylaları var ya, artık Arap Şeyhlerinin.

“Vatan Sevgisi, Vatan Hizmeti İmandandır” diye bilirdik, imanı bile sattılar, artık zengin bebeleri askerliğini banka şubelerinde yapıyor.

Belediyelerin otobüs işletmelerini bile sattılar, adına halk otobüsü dedikleri özel yapı, her mazot zammında artırıyor fiyatları.

KİT'leri yok ettiler, yerlerine Belediye İktisadi Teşekküllerini kurdular, Sayış denetiminden uzak, geliri ve giderini sadece başkanın bildiği.

Amma haklarını yememek lazım;

Çok güzel cezaevleri yaptılar, görenin yatasının geldiği ve sırasını beklediği.

Her ilde, her ilçede devasa icra daireleri kurdular.

Artık her market, her akaryakıt istasyonu birer vergi dairesi.

Her tekel bayii de vergi dairesinin icra servisi gibi çalışıyor, içeri giren bir kendisine, 2 devlete alıyor içkiyi, sigarayı.

Devlet Hastanelerini tasfiye edip yerlerine “Şehir Hastaneleri” açıldı, geliri müteahhidin olanından.

Hayatında binecek bir eşeği bile olmamış, Hakkarili Maho Dayı ödüyor, geçmediği köprülerin, inmediği havaalanlarının yapım bedelini.

Hemi de maliyeti ile değil, misliyle.

“Vatan mı”, “Patates soğan mı?” dediler ya son seçimde, Vatan diyenler şimdi şaşkın biliyor musunuz?

Bu soruyu soran muhterem, devletin elinde kalan tapu senetlerini doldurdu çantasına, Arap şeyhlerine, “Size çok kıymetli assetler getirdim” diye pazarlıyor.

Ne sattıklarını bilmesek de, neleri sattıklarını biliyoruz.

Geleceğimizi sattılar, satıyorlar.

Daha ne olsun.

O kadarla kalsa iyi.

Umutlarımızı, hayallerimizi pazarlıyorlar, asset diye.

Demokrasiyi, Cumhuriyeti, Atatürk ilke ve devrimlerini toptan satışa çıkardılar.

Özgürlüğümüz bile artık bir adamın iki dudağı arasında hapis.

Emeğimiz, alın terimiz da güme gitti.

Asgari ücretin 1,5 katı emekli maaşı alan ben ve benim gibiler, asgari ücret rakamına gıptayla bakar hale geldik.

Soğan mı-vatan mı? tuzağına düşüp sandığa gidenler ise, soğan satıcısının karşısında kamp kurdular, çürükleri çöpe atmasını bekliyorlar toplamak için.

Daha son seçim gecesi imalı imalı gözümüzün içine bakıp, içinden koyduk mu diyenler var ya, onların ağzını da bıçak bile açmıyor.

Ben ve benim gibilerle göz göze gelmemek için başları önlerinde geçiyorlar yanımızdan, önümüzden.

Oysa biz, tutulan yolun yol olmadığını 23 yıldır tekrarlıyoruz.

'Arap çöllerinden gelen paralarla bu ekonomiyi düzeltemezsiniz' dedik, diyoruz her fırsatta.

'Önce yıktığınız Demokrasi ve Cumhuriyet Duvarını onaracaksınız,

sonra Atatürk’ün yaptığını yapacak, üreteceksiniz kardeşim, üreteceksiniz diye' yalvardık.

Buğday üreteceksiniz, koyun yetiştireceksiniz, tekstil üreteceksiniz, makine üreteceksiniz, teknoloji üreteceksiniz, yumurta üreteceksiniz,

Uçak üreteceksiniz, çip üreteceksiniz.

Ama onlardan önce de okullarda yok ettiğiniz nitelikli eğitimi yeniden inşa edeceksiniz ki, üretecek beyinler yetiştiresiniz.

Hepsinden önce de seni, sizi, özü-sözü bir olarak bilecekler.

“Bu can bu bedende” diye söze başladıktan sonra çark etmeyeceksiniz yani.

Ya da “Faiz neden, enflasyon sonuçtur” diyerek bu milletin milyarlarca dolarını ateşe attıktan sonra, faizin artmasını çaresizlik içinde izlemeyeceksiniz mesela..

Yani diyeceğim;

Bu ülkenin satarak değil, inşa ederek yol yürüyecek iktidarlara ihtiyacı vardır.

Aksi takdirde, sonunuz hüsrandır, sonumuz hüsrandır.